"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/21 E., 2023/269 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kırşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/127 E., 2021/224 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin ağabeyi olan davalının yıllardır Hollanda’da çalıştığını, zaman zaman Kırşehir’e gelerek gayrimenkul alım satımı yaptığını, müvekkilinin maliki olduğu 5846 ada 29 parselde kain 11 bağımsız bölüm numaralı iş yerinin 1/2 payının 225.000 Euro (720.000,00 TL) bedelle davalıya satışı hususunda anlaştıklarını, bu bedelin 100.000,00 TL’sinin dava dışı evin satışından sayıldığını, 25.000,00 TL’sinin de arsa payından mahsup edildiğini, böylece davalının söz konusu iş yerinin satış bedelinden 595.000,00 TL borcunun kalmış olduğunu, taşınmaz payının tapuda davalıya devredildiğini, tapu harçlarının düşük yatırılması amacıyla satış bedelinin resmi senette düşük gösterildiğini, davalının sürekli ödeme yapacağını beyan ederek müvekkilini kandırdığını, ancak bakiye borcunu ödemediğini ileri sürerek; davalının ödemeden imtina ettiği 595.000,00 TL’nin devrin yapıldığı 18.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup zamanaşımına uğradığını, tapuda yapılan resmi bir satış işlemi bulunduğundan davacının iddialarını aynı değerde belgelerle ispatlaması gerektiğini, iradesinin sakatlandığı iddiasında ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 39 uncu maddesi uyarınca davanın yine zamanaşımına uğramış olduğunu, zira davacının, müvekkili tarafından taşınmazda davacıya ait diğer ½ hissenin iptali ile adına tescili için 2016 yılında açtığı dava ile durumu öğrenmiş olduğunu; müvekkilinin tapusunu alırken gereken ödemeyi yaparak tapunun devrini sağladığını, davacının bahsini ettiği şifahi sözleşmeyi somut vakıalarla ispat etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ve davalının kardeş oldukları, 18.03.2016 tarihinde Yenice Mahallesi 5846 ada 29 parselde kain 11 numaralı bağımsız bölümün 1/2 payının davacı tarafından 93.000,00 TL bedelle davalıya satıldığı, tapu kayıtları uyarınca satış bedelinin nakden ve tamamen alındığı, davacı tarafından gerçek satış bedelinin 720.000,00 TL olduğu ileri sürülerek bakiye ödenmeyen 595.000,00 TL'nin davalıdan tahsilinin talep edildiği, her ne kadar taraflar kardeş olsalar da görünüşteki sözleşmenin resmi yazılı şekle tabi olması nedeniyle bedelde muvazaa iddiasının da ancak yazılı delille ispatlanabileceği, davacı tarafından ise bu hususta herhangi bir yazıl delil sunulmadığı gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davalının dava konusu iş yerinin satış bedeli olarak müvekkiline 595.000,00 TL borçlu olduğunu, satış sırasında tapu masraflarının düşük yatırılması amacıyla satış bedelinin düşük gösterildiğini; müvekkilinin kardeşi olan davalının sözüne güvenerek işlem yaptığını, davada ispat külfetinin yer değiştirmiş olup, davalının satış bedelinin tamamını ödediği savunmasını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, yargılama sırasında satışa konu taşınmazın değerinin keşifle saptanması ve taraflar kardeş olduğundan gösterilen tanıkların dinlenmesi gerektiğini; davada muvazaa iddiasına dayanmadıklarını, satış bedelinden kalan kısmın talep edildiğini, ayrıca esasa girilmeden ilk celsede karar verilmesine rağmen fazla vekâlet ücretine hükmedildiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu iş yerinin 1/2 payının taraflar arasında düzenlenen 18.03.2016 tarihli resmi satış sözleşmesi ile davacı tarafından davalıya 93.000,00 TL bedelle satışının yapıldığı, resmi satış sözleşmesine göre davacı satıcının satış bedelini nakden ve tamamen aldığı, taraflar kardeş olsalar da taşınmaz satış sözleşmesinin resmi yazılı şekle tabi olması nedeniyle bedelde muvazaa iddiasının ancak yazılı delil ile ispatının mümkün olduğu, davada ispat yükü üzerinde bulunan davacı tarafından davalının satış bedelinden 595.000,00 TL bakiye borcunun bulunduğuna ilişkin iddiasını usulüne uygun şekilde ispatlayamadığı, görünüşteki sözleşmenin şekle bağlı olması halinde muvazaanın yazılı delil ile ispatı kuralının, muvazaa sözleşmesinin geçerliliği için değil ispatı için arandığı, 6098 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesine göre hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağı, davacı aleyhine hükmedilen 46.800,00 TL vekalet ücretinin de usul ve yasaya uygun olduğu, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; tapuda devredilen taşınmaz payı satış bedelinin, tapuda gösterilen satış bedelinden yüksek olduğu iddiasıyla bakiye satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ve 200 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Kanun’un "İspat yükü" başlıklı 6 ncı maddesi uyarınca; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Aynı yöndeki düzenleme 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
2.6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. İkinci fıkrasına göre de senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.
3. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, tapuda resmi şekilde yapılan taşınmaz satış sözleşmesi karşısında, davacının davalıya devrettiği taşınmaz payının gerçek satış bedelinin daha yüksek olduğu ve davalının bu satış nedeniyle kendisine 595.000,00 TL borcunun bulunduğu iddiasını yazılı bir delille ispatlayamadığı, davalı tarafın açık muvafakatı bulunmadığından davacının senetle ispatı gereken bu hususta tanık dinletmesinin mümkün olmadığı ve davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin harçlandırılmış dava değeri üzerinden hesaplanmasının yerinde olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.