"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1258 E., 2023/1831 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sütçüler Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/121 E., 2020/82 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ile davalı vekilleri Avukat ..., Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrası ve Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 21 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca görüşmenin başka bir güne bırakılması uygun görülmüş olup, işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında, ......, İli, ........, İlçesi, ........., Köyü İR 64018, Erişim 2507736 ruhsat sayılı mermer sahasının işletilmesi amacıyla 20.09.2008 tarihli rödovans sözleşmesi imzalandığını, ruhsat sahibi olan davalı şirketin uzunca bir süre mazeret göstermeden sahayı teslimden ve gerekli vekaletnameyi vermekten kaçındığını, daha sonra müvekkile teslim edilmesi gereken ruhsat alanı koordinatları ile çakışan bir kısım alanda dava dışı 3. kişilerin faaliyet göstermekte olduğunun öğrenildiğini, bunun üzerine 3. kişilerin kiralanandan tahliyesi ile maden sahasının 15 gün içinde müvekkile tesliminin ihtar edildiğini ancak cevaben ruhsat alanının teslimine dair talebin yerine getirilmeyeceğinin bildirildiğini ileri sürerek; 20.09.2008 tarihli rödovans sözleşmesinin geçerli olduğunun tespiti ile sözleşme kapsamındaki rödovans sahasının tamamının müvekkiline teslimini, üçüncü şahısların söz konusu alana vaki müdahalesinin önlenmesi ve bu husustaki muazaranın giderilmesini, teslimde gecikme ve sözleşmenin ifa edilememesinden kaynaklı zararının ve rezerv kaybı nedeniyle yoksun kalınan karın tespiti ile şimdilik 50.000,00 TL tutarındaki müspet zararın reeskont avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 16.06.2020 tarihinde dava değerini 118.541.900,17 TL olarak açıklamıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, kesin yetki kuralı gereği davanın Denizli Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davacının uzunca bir süre kiralananın teslimini talep etmediğini ve kira bedeli ödemediğini, bu nedenle alacaklının temerrüdünün söz konusu olduğunu, sözleşmenin daha sonradan anlaşmayla feshedildiğini, davacının kötüniyetli olup haksız menfaat elde etmeye çalıştığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte sözleşmenin halen geçerli olduğu kanaatine varılması halinde ise işbu dilekçenin fesih beyanı olarak kabulü gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1. Davanın açıldığı Sütçüler Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesince verilen görevsizlik kararının Yargıtay tarafından onanması üzerine dosyanın gönderildiği Sütçüler Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/196 E. sırasına kaydedildiği, bu dosyada davacı vekilinin tazminata yönelik davanın işlemden kaldırılması talebi üzerine, Mahkemece 29.05.2017 tarihinde; ''Davacının tazminata yönelik davasının HMK'nın 150/2 maddesi gereğince yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına, bu tarihten itibaren davanın 3 ay içerisinde yenilenmediği takdirde HMK'nın 150/5 maddesi gereği dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek esasın kapatılmasına,'' karar verildiği, davacı vekilinin 28.06.2017 tarihli yenileme dilekçesi üzerine, Mahkemece verilen 04.07.2017 tarihli ek karar ile davaya konu tazminat talebinin tefrikine karar verilerek dosyanın işbu esasa kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
2. İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemenin 2015/196 E. sayılı dosyası uyarınca dava konusu sözleşmenin geçerliliğinin tespiti yönünde hüküm kurulduğu ve ilgili kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 09.02.2018 tarihli ve 2018/32 E., 2018/147 K. sayılı ilamıyla verilen sözleşmenin geçerli olduğu yönündeki hükmün kesinleştiği, buna göre 20.09.2008 tarihli rödovans sözleşmesinin kurulduğu tarihten itibaren geçerli olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı, davacının gönderilen ihtarnameye rağmen üzerine düşen edimi yerine getirmeyen davalıdan ruhsat sahasının zamanında teslim edilmemesi
nedeniyle oluşan müspet zararın tazminini talep edebileceği, kiraya veren davalının ise kiralananı kararlaştırılan tarihte sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmemesi nedeniyle sorumlu olduğu, her ne kadar davacı tarafça sözleşmenin konusunun ruhsat sahasının tamamı olduğundan bahisle sahanın tamamı yönünden oluşan zararın belirlenmesi talep edilmiş ise de; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 03.06.2020 tarihli ve 2018/32 E., 2018/147 K. sayılı tavzih kararı ile davalının sorumluluğunun şüpheye mahal vermeyecek şekilde netleştiği, buna göre davacının sözleşmede belirtilen koordinatlarla sınırlı bir şekilde tazminat hakkı bulunduğu, hükme esas alınan 08.04.2020 tarihli bilirkişi raporu ile tazminat miktarının doğru bir şekilde belirlendiği, hesaplama yapılırken eksilen rezerv ve uyuşmazlığa konu maden sahasının başka bir şirket olan Çobanlar Mermer Şirketi tarafından işletiliyor olması sebebiyle oluşan zararın göz önünde bulundurulduğu, yine sözleşme gereği kira borcu ödendiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığından kira mahsubu yapılmadığı, davacı şirketin dönem itibari ile başka sektörlerde iştigal etmesi ve kiralananı işletememesinden dolayı işletmenin doğasından kaynaklı risk faktörlerinden kurtulduğu dikkate alınarak, tespit edilen yoksun kalınan kârdan hakkaniyet ilkesi gereği %15 oranında indirim uygulanmak suretiyle neticeten davacının 8.106.517,47 TL kar kaybı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 8.106.517,47 TL'nin temerrüt tarihi olan 26.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek olan reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili; geçerli olduğu kabul edilen sözleşmenin 4. maddesi gereğince ruhsat sahasının tamamının kiralandığını, bu nedenle ilgili sahanın tamamı üzerinden hesaplanan zarara hükmedilmesi gerekirken sadece koordinatları belirlenen alana ilişkin kısmi zararın tazminine karar verilmesinin hatalı olduğunu, hükme gerekçe yapılan 03.04.2020 tarihli tavzih kararına karşı temyiz yoluna başvurulduğunu, ayrıca bu karara ilişkin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluna gidildiğini, maden sahasının tamamından eksilen maden rezervinin değerlendirilerek oluşan zarara göre tazminata hükmedilmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun ise eksik ve hatalı değerlendirmeler içerdiğini, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, ilgili raporda devlet tarafından yayınlanan uyuşmazlığa konu madenin satış bedeli ve birim maliyetlerinin gözetilmediğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; davanın yetkisiz mahkemede görüldüğünü, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) hükümlerinin derhal uygulanması gerektiğini, kaldı ki taraflar arasında görülen aynı rödovans sözleşmesinden kaynaklı davalarda, Denizli Mahkemelerinin yetkili olduğunun kesin olarak belirlendiğini, ek kararla tazminata ilişkin taleplerin tefrik edilmesine yönelik verilen kararın da hatalı olduğunu, davacının sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerin yerine getirilmesi talebi ile tazminat talepleri arasında hukuki bağ olduğu gibi bu taleplerin ayrı bir davanın konusu da olmadığını, alacağın belirlenebilir miktarda olduğunu bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesi gereğince davacının akdin ifası ve tazminat talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, buna göre davacının ancak sözleşmeyi fesih hak ve yetkisi bulunduğunu, sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 106 ncı maddesi gereği, kendi edimini yerine getirmeyen davacı tarafça
tazminat talep edilemeyeceğini, yine ödemezlik def'inin değerlendirilmediğini, gecikme tazminatında sorumluluğa hükmedilebilmesi için davacının hiç kusuru olmaması gerektiğini, rödövans bedelini alamayan müvekkili şirketin maden sahasının tesliminde temerrüde düştüğünden ve kusurundan söz edilemeyeceğini, yine İlk Derece Mahkemesince taleple bağlılık ilkesinin aşıldığını, davacının aynen ifa ile gecikme tazminatı talep etmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince davacının aynen ifayı reddettiği varsayılarak tazminata hükmedildiğini, tazminat miktarı hesaplanırken davacının yapması gereken giderlerin düşülmediğini, maden sahasının sıfırdan açılma maliyetinin ve izinler için gerekli harcamaların hesaplanmadığını, maden birim fiyatı üzerinden bir hesaplama yapılmış olduğunu, oysa maden sahasının ilk üç yıl kâr elde etmesinin mümkün olmadığını, yapılan hesaplamanın hukuka uygun olmadığını, kar bedeli belirleme yöntemlerinin yerinde olmadığını, davacının saha kendisine teslim edilseydi, bunu işletmeye yeter teknik, ekonomik ve mali yeterliğinin olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacının oluşan zararını ispat etmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesince ihtar tarihinden itibaren faize karar verilmesinin de hatalı olduğunu, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesinin 03.04.2020 tarihli ve 2018/32 E. sayılı tavzih kararı ile kira sözleşmesine konu olan yerin belirlenen koordinatlar ile sınırlı olduğunun kesin olarak hüküm altına alınmış olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bu alanla sınırlı olarak hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesinin yetkili olduğu, Mahkemece verilen tefrik kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, yine davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, davacı tarafça geç teslim nedeniyle tazminat talep edilmiş olmakla talep aşımının söz konusu olmadığı, taraflar arasında imzalanmış bulunan 20.09.2008 tarihli rödovans sözleşmesinin geçerli olduğu hususunun, Dairenin 09.02.2018 tarihli ve 2018/32 E., 2018/147 K. sayılı ilamı ile kesinleştiği, buna göre davacının kiracılık sıfatının tesbiti ile kiralanana yapılan müdahalenin men'ine, kiralananın davacı kiracıya teslimine karar verildiği, her ne kadar davalının tavzih talebinin kabulü ile davacıya teslim edilmesi gereken alanın "koordinatlarla belirlenen alan" olarak tavzihine karar verilmiş ise de, Anayasa Mahkemesinin 2020/20854 başvuru no, 23.02.2023 tarihli Genel Kurul kararı ile davacı rödovansçı HBB şirketinin, Anayasa'nın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi üzerine, Dairenin 02.06.2023 tarihli ara kararı ile 03.06.2020 tarihli ve 2018/32 E., 2018/147 K. sayılı tavzih ek kararının kaldırılmasına ve davalı vekilinin tavzih talebinin reddine karar verildiği, hal böyle olunca ruhsat sahasının tamamının davacı rödovansçıya tesliminin gerektiği, bu bağlamda ruhsat sahasının tamamı yönünden çıkarılmış olan mermerin davacının müspet zararına sebebiyet verdiği, belirlenecek tazminat kapsamında kar kaybı hesabının ise; sözleşme aynı şartlarla ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden, yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri (işletme gideri vs.) ile sözleşmenin aynı şartlarla devam etmemesi nedeniyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar toplamının indirilerek bulunması gerektiği, bu bağlamda 05.05.2020 tarihli bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu, sahadan çıkan cevherin toplam 163.960 ton olduğu, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda birim üretim maliyeti, toplam cevherin MİGEM'e beyan edilen satış bedeli üzerinden %30'luk kar marjına göre belirlenmiş ise de; bu hesaplama yönteminin istikrar kazanan Yargıtay içtihatlarına uygun olmadığı, dosya içerisinde mevcut 26.08.2018 tarihli ayrıntılı maliyet analizi raporunda belirtilen satış bedelinden üretim maliyetinin mahsubu ile yapılan hesaplamanın dikkate alınması gerektiği, buna göre belirlenen ortalama satış bedeli üzerinden yapılan hesaplama sonucu davacının müspet zararının 118.541.900,17 TL tespit edildiği, bununla birlikte toplam zarardan 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 52 nci maddesi kapsamında, işin niteliği nazara alındığında, ilgili dönemde davacı rödovansçının benzer nitelikte bir ocak bulması ve işletmesi hayatın olağan akışına göre beklenemeyeceğinden ve tazminat hesabında sahadan haksız şekilde istihraç edilen taşın üretim maliyeti kar hesabında toplam bedelden düşülmüş olduğundan, davacı rödovansçının ilgili dönemde çalışmamakla elde ettiği faydaya ve koordinatlı alan dışında kalan ruhsat sahasından mermer istihracı için henüz ayrıca bir rödovans bedeli ödemediği hususuna göre takdiren %10 oranında indirim yapılması gerektiğinden bahisle; taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını, yeniden davanın kısmen kabulüne, 106.687.710,15 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek olan reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar etmiş, ayrıca davacı tarafça yenileme talebi esnasında harç ödenmediğini, kiralanan yeri kullanan şirket ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmakta olup bu şirket aleyhine de dava açılması gerektiğini, kesinleşen İdare Mahkemesi kararları ile 3. kişilerin sahada varlığının kabul edildiğini, bu nedenle sahanın tamamında davacının kiracı olduğu yönündeki kabulün mümkün olmadığını, yine farazi olarak yapılan %10 indirimin kabul edilmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kiralananın tesliminde yaşanan gecikme ve uğranılan rezerv kaybı nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 153 üncü maddesi,
2. 6100 sayılı Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesi,
3. 6098 sayılı Kanun'un 52, 112, 118, 123, 125, 301, 325, 357, 360 ve 364 üncü maddeleri,
4. 3213 sayılı Maden Kanunu'nun (3213 sayılı Kanun) 14, 101 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. 20.09.2008 tarihinde imzalanan rödovans sözleşmesi ile davalı adına kayıtlı bulunan Isparta İli, Sütçüler İlçesi, Yeşilyurt Köyü civarındaki İR 64018, Erişim 2507736 ruhsat nolu mermer sahası alanında, işletmeci olarak taraflar bölümünde belirtilen mükellefiyeti 15 yıllık süre boyunca (en son Ocak 2024) faaliyetin amaçlandığı, sözleşmenin 2. maddesinde davacının mermer çıkaracağı koordinatların belirlendiği, 3. maddesinde sözleşme süresi bakımından ruhsat sicilinin muteber olacağı, 4. maddesinde davalının sözleşmenin imzalanmasından sonra ruhsatın tamamının işletme hakkını davacıya teslim edeceği ve yer teslimi yapılmasıyla davacının çalışmaya başlayacağı, 5. maddesinde ise iki seçenek halinde rodövans bedelinin kararlaştırıldığı, ikinci seçenekte gösterilen şekilde ödeme yapılması halinde ruhsat sahasının süresiz olacağı, davacının da ikinci seçenekte belirlenen şekilde ödeme yaptığı, sözleşmenin davacı işletmeci tarafından 14.09.2011 tarihinde MİGEM'e ibraz edilerek şerh edildiği anlaşılmaktadır.
2. Sözleşmenin imzalanması akabinde kiralananın davacı işletmeciye teslim edilmemesi üzerine, kiracı tarafından keşide edilen 26.12.2011 tarihli ihtarname ile kiralananın tesliminin talep edildiği, verilen süreye rağmen teslim hususunun gerçekleşmemesi üzerine 04.06.2014 tarihinde açılan dava ile kiracılık sıfatının tespiti ile kiralananın tesliminin dava edildiği ve neticede 25.09.2018 tarihinde kesinleşen Sütçüler Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/196 E., 2017/102 K. sayılı kararı ile davacının kiracılık sıfatının tespiti ile kiralananın davacı kiracıya teslimine karar verildiği anlaşılmaktadır.
3. Davacı kiracı tarafından talep edilen tazminat, müspet zarar kapsamında kiralanan taşınmazın kendisine zamanında teslim edilmemesi nedeniyle oluşan rezerv kaybı neticesinde uğranılan kâr kaybı zararının tazminine ilişkin olup, davalı kiraya veren kiralananı 6098 sayılı Kanun'un 360 ıncı maddesi gereğince kullanıma hazır halde teslim etme yükümlülüğünü zamanında yerine getirmediğinden, davacı kiracının 6098 sayılı Kanun'un 125 inci maddesinde yazılı seçimlik haklarından aynen ifa ve gecikme nedeniyle tazminat talep etmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
4. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifa için uygun bir süre verilmesi gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta davacı kiracı, göndermiş olduğu ihtarname ile bu yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Teslim yükümlüğünü yerine getirmeyen davalı kiraya veren kusurlu olduğundan, davacı kiracının gecikme nedeniyle tazminat talep edebileceğinin kabulü gerekir.
5. Bu açıklamalar ışığında; kiralananın, davacı kiracıya süresinde teslim edilmemesi nedeniyle uğramış olduğu kazanç kaybının tazmin edilmesi gerektiği, tazminat hesaplanırken, sözleşme ile ruhsat sahasının tamamının işletme hakkının davacı işletmeciye bırakıldığı hususunda Anayasa Mahkemesinin 2020/20854 Başvuru No, 23.02.2023 tarihli Genel Kurul kararının belirleyici olduğu, nitekim ilgili kararda; kiralananın kapsamının sözleşme ile belirlenen koordinatlarla sınırlı olduğunu açıklayan Antalya BAM 6. Hukuk Dairesinin 03.06.2020 tarihli ve 2018/32 E., 2018/147 K. sayılı tavzih kararının, hükmün kapsamının daraltıldığı gerekçesiyle davacının adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğuna işaret edildiği, Anayasası'nın 153 üncü maddesi gereği Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olup, yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayacağı, bu minvalde Bölge Adliye Mahkemesince (İlk Derece Mahkemesi karar tarihinden sonra verilen 23.02.2023 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı gereği) tavzih kararının kaldırılarak, ruhsat sahasının tamamının davacıya tesliminin gerektiği yönünde değerlendirme yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bu kapsamda hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olduğu, tazminat miktarının belirlenmesine yönelik yapılan tespitlerin usul ve yasaya uygun bulunduğu, dava konusu dönemde davacı rödovansçının ilgili sahada çalışmamakla bir kısım harcamalardan tasarruf ettiği hususu değerlendirilerek yapılan takdiri indirimde bir isabetsizlik bulunmadığı, yine işbu dosyasının tefrik edildiği asıl dosya kanun yolu incelemesinden geçerek kesinleşmiş olduğundan Sütçüler Sulh Hukuk Mahkemesinin bu davayı görmekte yetkili olduğu, dava harcının hüküm ile birlikte tamamlandığı ve sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilerin dava konusu gecikme tazminatından sorumlu tutulamayacağının anlaşılmasına göre; davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY
Dava, rödovans sözleşmesine aykırılık nedeniyle oluşan müspet zararın tazmini istemidir. Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Daire çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, Mahkeme tarafından belirlenen tazminat miktarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece, bilirkişiler tarafından hesaplanan tazminattan takdiren %10 indirim yapılarak rödovans bedeli belirlenmiş ise de bu hüküm aşağıdaki nedenlerle yerinde bulunulmamıştır.
Davacının sözleşmenin yapıldığı 2008 yılından ihtar çektiği 2011 yılına kadar hiçbir faaliyette bulunmayarak sessiz kalarak, davalı tarafa edimini yerine getirmeyeceği izlenimini verdiği, davacı tarafından yapılan 750.000 USD ödemenin sadece koordinatları sözleşmede belirlenen alan için olmasına rağmen Mahkemece tazminatın tüm alan için hesaplanması, davacının maden işine ilk defa 28.03.2018 tarihinde dava konusu sahada başladığı, daha önce maden faaliyeti bulunmadığı, bu nedenle zamanında yer teslimi yapılsa bile maden arama, çıkarma, işleme ve pazarlama hususlarında aynı performansı göstermeyebileceği, davacı rödovans bedeli talep ettiği dönemde hiçbir faaliyet göstermeyerek TBK'nın 325 inci maddesine göre yapmaktan kurtulduğu giderler ile tasarruf ettiği bir kısım harcamaların göz önünde tutulmadığı, belirlenen dönemde davacının hiçbir risk üstlenmediği, koordinatları belirlenen ruhsat sahası dışından mermer istihracı için davacı tarafından henüz bir rödovans ödemesi yapılmadığı, rödovans bedeli ödenen sahanın tazminat hesabı ile sözleşmenin 4. maddesi kapsamında rödovans ücreti ödenmemiş alanın tazminat hesabının aynı olamayacağı, davalı ruhsat sahibinin sadece rödovans bedeli aldığı, satılan mermerden ruhsat sahibine hisse kalmadığından taraflara yüklenen yükümlülükler arasında aşırı orantısızlık oluşturacağı nedenleri ile Mahkemece yapılan %10 takdiri indirimin çok az olduğu kanaatiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.