"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/919 E., 2023/3181 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/800 E., 2022/875 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkillerinin müşterek murisi ...'nın 21.01.2015 tarihinde kiracısı bulunduğu konutun bacasını temizlemek isterken, bina üzerinden geçen yüksek gerilim hattındaki akımın elindeki sopaya ark yapması üzerine akıma kapılarak hayatını kaybettiğini belirterek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, müvekkili ... için 10.000,00 TL, küçük ... için 10.000,00 TL maddi (destekten yoksunluk) tazminatın, her iki davacı için ayrı ayrı 25.000,00'er TL'den 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, 01.02.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 07.01.2019 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda ... için tazminat talebini 204.418,15 TL'ye, ... için tazminat talebini 137.923,25 TL'ye çıkartarak toplam 342.341,40 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava konusu olayın davacıların desteğinin kusuru ve ihmali neticesinde meydana geldiğini, olayın gerçekleştiği binanın kaçak olduğunu, bu nedenle Belediyenin de kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; alınan bilirkişi raporlarında, davalı ...'ın olayın yaşanmasında herhangi bir ihmali ve kusurunun bulunmadığı ancak tehlike sorumluluğunun bulunduğu, kusura dayanmayan bu objektif sorumluluğu kaldıracak herhangi bir neden bulunmadığı, her ne kadar davacı ...'nın 255.522,68 TL, ...'un 137.923,25 TL destekten yoksun kalma zararı oluştuğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş ise de desteğinin kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu, belirlenen bu tazminat bedelleri üzerinden desteğin müterafik kusuru dikkate alınarak takdiren %20 indirim yapıldığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile davacılardan ... için 204.418,14 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi, ... için 110.338,60 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; müvekkili şirkete bilirkişi raporunda hiç kusur yükletilmemesine rağmen tehlike sorumluluğu kapsamında meydana gelen kazadan ve buna bağlı taleplerden sorumlu tutulmasının doğru olmadığını, bina sahibinin yaptığı kaçak yapıyı müvekkilinin tüm ihtarlarına rağmen yıkmadığından asli kusurlu olduğunu, bina sahibinin ve tüm bildirimlere rağmen işlem yapmayan Esenyurt Belediyesinin kusurundan tehlike sorumluluğu adı altında müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, kararda ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda tehlike sorumluluğundan bahsedildiğini ancak bunun hangi oranda kullanılacağının belirtilmediğini, müvekkilinin enerji nakil hatlarının bulunduğu alanlardaki irtifak kamulaştırmalarını bitirdiğini, geçiş hakkının müvekkiline ait olduğunu, dava konusu yerde yüksek gerilim hatlarının 13.07.1971 tarihinde tamamlanarak tesise enerji verildiğini, enerji nakil hatlarının yüksekliğinin değişmediğini, davacıların kullandıkları binanın, tesisin yapımından çok sonra kaçak olarak yapıldığını, kaçak olarak yapılan yapıya Kuvvetli Akım Yönetmeliği'ni dikkate almadan müsaade eden, denetimini yapmayan ve kaçak yapıyı yıkmayan Belediyenin olayda kusurlu olduğunu, bilirkişinin asgari ücret alan müteveffanın ücretini asgari ücretinin 1,34 katı olarak hesaplayarak hatalı rapor tanzim ettiğini ifade ederek, kararı istinaf etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı ...'ın, yüksek gerilim hatlarının bakım, onarım ve işletilmesi önemli ölçüde tehlike arz eden bir faaliyet olduğundan ve yürütülen faaliyet ile dava konusu olay arasında illiyet bağı bulunduğundan tehlike sorumluluğunun bulunduğu, kusura dayanmayan bu objektif sorumluluğu kaldıracak herhangi bir neden bulunmadığı, bu sebeple davalının tehlike sorumluluğu kapsamında olayda sorumluluğunun bulunduğunun kabul edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli görüldüğü, manevi tazminat miktarlarının da makul seviyede bulunduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf sebeplerinin tekrar ederek, kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, elektrik çarpması nedeniyle desteğin ölümünden kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) "Tazminatın belirlenmesi" başlıklı 51, 52, 62 nci "Tehlike sorumluluğu ve denkleştirme" kenar başlıklı 71 inci maddesi.
2. Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği'nin "İkinci" bölümünün "Genel Hükümler" başlığı altındaki "Kuvvetli akım tesislerinin güvenliği" alt başlığında yer alan 5 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin iletimini yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur.
2. Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, 6098 sayılı Kanun tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.
3. 6098 sayılı Kanun'un 71 inci maddesinin birinci fıkrasına göre; "Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur." Açıklanan yasal düzenleme uyarınca, tehlikeli işletme sahibi ve varsa işleten, zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan enerji hattının yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki illiyet bağının kesilmiş olmasıdır.
4. Tehlike sorumluluğunun dayandığı temel ilke "Tehlike İlkesi" dir. Tehlike esasına dayanan kusursuz sorumluluğun doğması için, tehlikeli bir olgu ve meydana gelen zarar ile söz konusu tehlikeli olgu arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Tehlikeli bir faaliyeti ile başkasına zarar veren kimse, bu zararın ortaya çıkmasında hiç kusuru olmasa bile sorumludur. Dolayısıyla mahiyeti gereği tehlike oluşturan bir girişimde bulunan kimse, kusurlu olmasa dahi, girişimin neden olduğu zararları tazmin etmek zorundadır.
5. Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15).
6. Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda, kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Uygun illiyet bağı ancak üç halde kesilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusurudur.
7. Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etme zorunluluğu yoktur. İşletme sahibi veya işletenin meydana gelen zarardan sorumlu tutulabilmesi için kusuru aranmaz. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir. Ancak, aynı zamanda sorumlu kişinin zararın doğumunda kusuru varsa, bu kusur munzam (ek) kusur olarak gözönünde tutulur. Munzam kusur halinde, kusursuz sorumlu kişi illiyet bağını kesen sebeplere dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı gibi tazminat miktarının takdirinde bu kusur gözönünde tutulabilecektir.
8. Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği'nin 5 inci maddesinde; "Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır.
Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır." denilmiştir.
9. Bu bağlamda; elektrik iletim ve dağıtım şirketleri, elektriğin iletildiği hatları denetlemek ve kontrol etmekle yükümlüdür. Belediyenin 19.10.2016 tarihli yazısında; olayın meydana geldiği binanın yapı ruhsatının, onaylı projelerinin, yapı kullanma izin belgesinin bulunmadığı, yapının kaçak olduğu tespit edilmiştir. Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği'nde, 154 kv. ENH'nin yapılara düşeyde en fazla yaklaşma mesafesinin 5 metre olacağı belirtilmiş olmakla, TEİAŞ tarafından irtifak hakkı temin edilerek ENH parsel üzerinden geçirilmiş yapı sahibince, ilgili Yönetmelik maddesi ihlal edilerek, parsel üzerine 2 katlı kaçak bina yapıldığı, ENH'nin kaçak yapıya düşeyde yaklaşma mesafesi aşılarak TEİAŞ'ın irtifak hakkına tecavüz edildiği sabittir.
10. TEİAŞ'ın bina sahibi ...'a gönderdiği .... Noterliğinin 09.05.2005 tarihli ihtar yazısında, gayrimenkul üzerinden şirketleri lehine irtifak hakkının tesis edildiği, muhatabın mezkur taşınmaz üzerine Kuvvetli Akım Talimatnamesi'nin 44. maddesi hükmünü ihlal edecek şekilde alan kullanarak irtifak haklarını ihlal ettiği, muhatabın ihtarnamenin kendisine tebliğinden itibaren, binanın yatay düşey mesafelerini belirtilen talimatname hükümlerine göre ayarlayacak şekilde binasını yıkmak suretiyle tadil etmediği taktirde, bu yüzden zuhur edecek her türlü zarar ve ziyanlarının kendisine raci olacağı gibi, ihlalin söz konusu binanın kati suretiyle meni için de adli mercilere başvurulacağı; TEİAŞ'ın Esenyurt Belediye Başkanlığına yazdığı 09.05.2005 tarihli yazıda, ihlalli inşaatın bulunduğu mahalde can ve mal emniyetinin tekrar sağlanması, yangın tehlikesinin önlenmesi için gerekli tedbirler alınarak, neticenin bildirilmesinin istendiği; TEİAŞ'ın Esenyurt Belediye Başkanlığına yazdığı 04.06.2014 tarihli yazıda ise, binanın ENH'ye 2005 yılından beri ihlalli olduğu, ihlalli kısımların yıkılmadığı, ihlalin ortadan kaldırılmadığının tespit edildiği, mahalde tekrar can ve mal emniyetinin sağlanması gerektiği belirtilmiştir.
11.Dava konusu olay tarihinden sonra, Esenyurt Belediye Başkanlığı Yapı Kontrol Müdürlüğü tarafından Başkanlık Makamına yazılan 19.10.2016 tarihli yazıda, yapının ilgilisi tarafından on gün içinde yıkılması, aksi taktirde Belediyece yıkım masraflarının fazlasıyla yapı sahibinden tahsil edilebilmesi hususunda Belediye Encümenine havale edilmek üzere arz yazısı yazıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; 17.05.2018 tarihinde yapılan keşif sırasında, olay tarihinde mevcut olan yapının yıkıldığı, yerine zemin+4 normal katlı yapı inşa edildiği belirtilmiştir.
12. Dava konusu olayın gerçekleştiği ENH'nin, mevzuta uygun yapıldığı ancak daha sonra bina sahibi tarafından kaçak olarak kat çıkılması suretiyle davalı ...'ın irtifak hakkının ihlal edildiği, TEİAŞ'ın dava dışı Belediye ve kaçak yapı sahibine bildirim ve uyarılarda bulunduğuna dair belgelerin zarar ile eylem arasındaki illiyet bağını kesecek nitelikte olmadığı, dolayısıyla TEİAŞ'ın meydana gelen zarardan sorumluluğunun ortadan kalkmadığının kabulü gerekir. Bu husus ancak tazminatın kapsamıyla ilgili olup, belirlenecek miktarın tayininde gözönüne alınmalıdır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında; olayın meydana gelmesinde Esenyurt Belediye Başkanlığının %40, bina sahibi ...'ın %40 oranında kusurlu olduğu, TEİAŞ'a kusur atfedilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu olayın meydana gelmesine sebep olan kaçak kat ilavesi nedeniyle meydana gelebilecek tehlikenin bertaraf edilmesi için davalının gerekirse irtifak hakkına tecavüz edildiğinden bahisle dava açarak gerekli tedbirleri alması gerekir. Desteğin, Belediyenin ve yapı sahibi üçüncü kişinin düzenlemelere aykırı eylemleri illiyet bağını kesecek nitelikte değildir. TEİAŞ'ın, kontrol ve denetim görevini yerine getirmediği anlaşıldığından zarardan sorumlu bulunduğuna yönelik değerlendirmenin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.12.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Somut olayda, davalı ...’nin hukuka ve mevzuata uygun şekilde yaptığı Enerji Nakil Hattına çok yakın bir mesafede davacıların murisi ...’ın “imara aykırı ve kaçak ev” inşaa ettiği, bu surette kendisini ve aile bireylerini tehlikeye sokacak bir davranış sergilediği, davalı Kurum’un bu yapıyı tespiti üzerine muris ...’ı “kaçak yapıyı yıkması” hususunda birden çok kez yazılı olarak uyardığı halde yıkmadığı, bu durumun Esenyurt Belediyesine de bildirildiği halde yapının yıkılması hususunda bir çaba gösterilmediği gibi olay günü ...’ın Enerji Nakil Hattına eline aldığı sopa ile dokunarak ark yaptırdığı ve bu suretle ceyran akımına kapılarak yaşamını yitirdiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar TBK’nın 71. Maddesindeki “Tehlike Sorumluluğu” hükümleri uyarınca davalı Kurum’un “kusursuz sorumluluğu” söz konusu ise de, diğer haksız fiiller aranan “kusur” şartı gerekmese de, hukuka aykırı fiil, zarar ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı unsurlarının varlığı zorunludur.
Somut olayda, zarara yol açan eylemi bizzat davacıların murisi gerçekleştirmiş olup, davalı ...’ın kaçak yapıya bir enerji hattı bağlamadığı gibi, kaçak yapının yıkılması için defalarca girişimde bulunduğu halde yapı Belediye tarafından yıkılmadığı gibi, muris tarafından evin kullanımına da devam edildiği, eve kaçak elektrik çekimi esnasında, kendi kusuru ile zarara kendisinin sebebiyet verdiği, davalı ...’ın zarara yol açan hiçbir eyleminin bulunmadığı gibi, murisi defalarca yazılı olarak uyardığı halde yapının yıkılmadığı, bu noktada davalının zararı önlemek için yapabileceği başka bir eyleminin de bulunmadığı bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan, davanın kısmen kabulüne dair mahkeme kararını onayan Daire çoğunluğu görüşünü isabetli bulmuyorum.