Logo

3. Hukuk Dairesi2023/894 E. 2023/2764 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından, davalı elektrik dağıtım şirketine karşı, 31.12.2010 tarihi öncesi elektrik borçlarının 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması talebiyle açılan menfi tespit ve muarazanın giderilmesi davasında, mahkemenin bozma kararına aykırı hüküm kurup kurmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay’ın önceki bozma ilamında belirtilen hususlara uygun bir değerlendirme yapmayıp, davacının menfi tespit talebini gerekçesiz olarak reddederek ve hangi faturaların yapılandırmaya tabi olduğunun belirtilmeksizin davanın tümden reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVA TARİHİ : 30.12.2011

Taraflar arasındaki menfi tespit ve muarazanın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; davalı şirketin tarımsal sulama elektrik abonesi olduğunu, 31.12.2010 tarihi öncesine ait elektrik borçlarının 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması amacıyla davalı şirkete başvuruda bulunduğunu ancak talebinin kabul edilmediğini, 31.12.2010 tarihi öncesine ait toplam asıl borç miktarının 80.024,67 TL, ferilerinin ise 100.417 TL olduğunu, kaçak elektrik kullandığından bahisle tahakkuk ettirilen ve asıl borç miktarına dahil edilen toplam 30.731,80 TL’den sorumluluğuna gidilemeyeceğini, kaçak elektrik kullanmadığını ileri sürerek; 49.292,87 TL borç aslının taksitlendirilmesini, 100.417 TL tutarındaki ferilerinin silinmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; dağıtım lisansına sahip özel bir şirket olduğunu, 6111 sayılı Kanun'la yapılan düzenlemenin özel şirketler yönünden emredici nitelik taşımadığını, kaldı ki davacı tarafından bu kapsamda kendisine yapılmış herhangi bir başvurunun da bulunmadığını, kaçak elektrik kullanımına istinaden tahakkuk ettirilen fatura bedellerinin yapılandırılamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08.09.2015 tarihli ve 2015/125 E., 2015/467 K. sayılı kararıyla; davacının 4403867 nolu abonelikle ilgili 33.015,47 TL, 4401385 nolu abonelikle ilgili 19.094,93 TL olmak üzere toplam 52.110,40 TL borcunun 6111 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde davalı şirketçe yeniden yapılandırılması gerektiği raporda belirtildiğinden, davanın kısmen kabulü ile bu miktar borcun yasa kapsamında davalı tarafça yapılandırılmasına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 06.12.2017 tarihli ve 2016/4767 E., 2017/17153 K. sayılı ilamıyla; “...Somut olayda, davacı dava dilekçesiyle, 49.292,87 TL'nin taksitlendirilmesi, cezalar ve faizler toplamı olan 100.417,00 TL'nin silinmesi ve ayrıca üç adet ceza toplamı 30.731,80 TL'nin de silinmesini talep etmiş olmasına karşın, bu bedeller üzerinden yatırması gereken karar ve ilam harcını yatırmamış olduğu halde mahkemece harç eksiği tamamlatılmaksızın yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması, doğru görülmemiştir...” gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemenin 19.01.2021 tarihli ve 2018/200 E., 2021/37 K. sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile 56.347,05 TL borcun 6111 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yapılandırılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, tarafların temyizi üzerine Dairece verilen 31.05.2021 tarihli ve 2021/... E., 2021/5718 K. sayılı ilam ile hüküm onanmış; onama kararına karşı, taraf vekillerince kararın düzeltilmesi istenilmiştir.

2. Dairemizin 09.11.2021 tarihli ve 2021/6901 E. 2021/11075 K. sayılı ilamıyla; "...Somut olayda; dava, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere menfi tespit istemiyle açılmış olup, menfi tespit davasının niteliği gereği kabul durumunda verilecek kararın olumsuz olması, eş söyleyişle borçlu olunmayan miktarın tespiti yönünde, taleple bağlı kalınarak HMK’nın 297. maddesine göre infazda tereddüt uyandırmayacak şekilde bir karar verilmesi gerekir. Buna rağmen mahkemece; davacının 131.148,80 TL fatura bedeli yönünden borçlu olmadığının tespitine yönelik talebi karşısında, “56.347,05 TL borcun 6111 sayılı yasanın hükümleri gereği yapılandırılmasına...” şeklinde, faturalardan hangilerinin yapılandırılmış olduğu belirtilmeksizin, borçlu olunmayan miktar açıkça tespit edilmeksizin, infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır." gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda davalı şirketin, 6111 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 25.02.2011 tarihi itibarı ile özelleştirilmesi tamamlanmış ve 30.10.2009 tarihi itibarı ile de satın alan şirkete devri yapılmış elektrik dağıtım şirketi olduğu, şu halde davalının 6111 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinde Kanun'un tabiri ile özel sektör elektrik dağıtım şirketi statüsünde olup davacıdan olan alacaklarının 6111 sayılı Kanun'un yapılandırma kapsamındaki alacaklardan olmadığı gerekçesiyle, davanın tümden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı; Mahkemece 6111 sayılı Kanun'un 17 nci maddesinin 10/ç bendinin açık lafzı ve bozma gerekçesine aykırı işlem yapıldığını, önceki usuli bozma ilamı doğrultusunda sadece menfi tespiti yapılan borcun kesin olarak tespiti ve lehlerine vekalet ücreti ödenmesine hükmedilmesi gerekirken; onaylanmış temel kabulden dönülerek, davanın tümden reddi hükmü kurulmasının hatalı olduğunu, esas itibariyle hiçbir şey değişmeyen dosya açısından, davanın tümden kabulüyle ilam ile yapılandırılmaya tabi tutulması gereken 56.347,05 TL bedel üzerinden hesaplanan vekalet ücretinin ve ayrıca yokluğu tespit edilen ve fakat davalı şirket tarafından halen talep edilen 100.417,00 TL'lik faiz ve fer'iler toplamı üzerinden hesaplanan vekalet ücretinin taraflarına ödenmesine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, menfi tespit ve 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma talebi yönünden muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

2. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

3. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilmiştir. Buna göre hüküm, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Hüküm gerekçesi dosya içeriğine uygun olmak zorundadır. Ayrıca, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı birbiri ile çelişmemelidir.

4. Yine 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141 inci maddesinin üçüncü fıkrasında; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." hükmüne yer verilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Somut olayda Mahkemece; bozma ilamına uyulduğu hâlde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; dava, yapılandırma talebi yanında menfi tespit talebiyle açılmış, 09.11.2021 tarihli bozma ilamımızda dava konusu faturalardan hangilerinin yapılandırılmış olduğunun belirtilmesi, borçlu olunmayan miktar açıkça tespit edilerek infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm tesis edilmesi gerektiği açıkça belirterek kararın bozulmasına karar verilmiştir. Ne var ki Mahkemece; bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de, bozmaya aykırı olarak davanın tümden reddine karar verilmiştir. Davacının menfi tespit talebi yönünden ise Mahkeme tarafından bir değerlendirme yapılmadığı ve bu talebe ilişkin red kararının gerekçesiz olduğu da sabittir. Bu durumda, Mahkemece yukarıda açıklanan mevzuata ve bozma ilamımıza uygun şekilde karar verilmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2. Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,

2. Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

17.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.