Logo

3. Hukuk Dairesi2023/982 E. 2023/2769 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve havalenin borç ödeme amacıyla yapılıp yapılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Havalenin borcun ödenmesi amacıyla yapıldığına dair yasal karinenin aksini ispat yükü havalecide olmasına rağmen, davalı/birleşen davacının 300.000 TL'lik havalenin 120.000 TL'sinin borç ödemesi, 180.000 TL'sinin ise borç olarak gönderildiğini ispatlayamaması ve davacıya gönderilen 280.000 TL'nin emanet ödemesi olarak kabul edilmesi gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali ve alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı/birleşen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı/birleşen davada davacı vekilinin asıl dava yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, birleşen dava yönünden kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak birleşen davanın aktif dava husumeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı/birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı/birleşen davada davalı ...; davalı ...'ın hesabına 17.04.2017 tarihinde 400.000,00 TL emanet olarak para yatırdığını, bu paranın davalı tarafından 6 ay sonra ödenmesi gerekirken, 17.10.2017 tarihinde 280.000,00 TL'sinin geri ödendiğini, kalan 120.000,00 TL'nin ödenmediğini, 02.09.2019 tarihinde davalıya noter aracılığıyla ihtarname gönderdiğini belirterek, alacağının tahsili için başlattığı icra takibine vaki itirazının iptalini ve takip konusu alacağın %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiş, 24.09.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini icra takip dosyasındaki faiz miktarı olan 20.919,45 TL nispetinde artırarak toplam dava değerini 140.919,45 TL'ye yükseltmiştir.

2. Davalı/birleşen davada davacı ...; davalı ... ile olan ticari faaliyetlerini %50 hisse ile ortak oldukları ... ... Taahhüt İletişim San. ve Tic. Ltd. Şti. üzerinden bir müddet daha devam ettirdiklerini ancak ilerleyen süreçte anlaşmaya varamadıkları için davalı ...'in hisselerini 27.02.2017 tarihli şirket devir sözleşmesiyle ve 01.03.2017 tarihli ... 9. Noterliğinin 02643 yevmiye numaralı genel kurul ve hisse devri kararı ile kendisine devrettiğini, işbu devrin Ticaret Sicil ...'nde uygun bir şekilde ilan edildiğini, taraflar arasında hisse devri sonrasında da devam eden dostane ilişkilerin davalının kötü niyetli olarak kendisinden mükerrer tahsilatlar yapmaya çalışması nedeniyle bozularak bir husumet ortamı oluşmasına sebebiyet verildiğini, davalı ...'in 17.04.2017 tarihinde kendisine 400.000,00 TL verdiğini, şifahen de bu paranın geri ödeme tarihini 17.10.2017 olarak belirlediklerini, vade tarihi itibariyle davalı ...'in mali yönden sıkıntıda olması ve talep etmesi üzerine fazladan ödeme yapıldığını, davalıya olan borcunun yaklaşık 300.000,00 TL'lik kısmını 17.10.2017 tarihinde sahibi ve tek yetkilisi olduğu dava dışı ...Ltd.Şti. üzerinden yatırdığını, bakiye 100.000,00 TL'sini...'e olan borcuna mahsuben, 180.000,00 TL'sini ise borç olarak şahsi hesabından davalı ...'in hesabına gönderdiğini ancak gelinen aşamada mezkur şirketteki hissenin devri karşılığında vermeyi üstlenip tamamlamaya çalıştığı inşaatın henüz teslim aşamasına gelmediği için davalının kendisine husumet beslediğini, banka kanalı ile iki parçada olmak üzere ödenen borcun ödenmemiş gibi icra takibine konu edildiğini, davalının kendisinden almış olduğu emaneti haklı bir neden olmaksızın iade etmeyerek kendi zilyedinde bulundurmasının ve tüm ikazlara rağmen iade etmeyişinin sebepsiz zenginleşmeye vücut verdiğini, bu durumda bahse konu zenginleşme konusu malın iadesinin gerektiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davanın kabulü ile davalıya emaneten verilen 180.000,00 TL'nin, ödemenin yapıldığı 17.10.2017 tarihinden yasal faiz işletilmek kaydı ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı/birleşen davacı ...; davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiğini, aksi kanaate varıldığında sunulan bilgi ve belgeler doğrultusunda gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle davacının alacaklı değil borçlu olduğunun tespiti ile açılmış bulunan işbu haksız davanın reddine karar verilmesini, %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.

2. Davacı/birleşen davalı ...; dava konusu olayla aşağı yukarı aynı konuları ihtiva eden sebeplerle ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/747 E. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açmalarından sonra birleşen davacının özellikle borçlarından kurtulmak amacıyla kötüniyetli olarak dava konusu olayları çarpıtmakta olduğunu ve de mahkemeleri yanıltma çabası içerisine girdiğini, işbu davanın da aynı amaca matuf olarak açılmış bir dava olduğunu, bu sebepten ötürü aslında bu dava ile aynı konu ve itirazları ihtiva eden ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/747 E. sayılı dosyasının birleştirilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. İlk Derece Mahkemesinin 24.11.2021 tarihli ve 2020/399 E., 2021/355 K. sayılı kararıyla; alınan bilirkişi raporlarının hükme esas alınmaya yeterli görüldüğü, faiz yönünden itibar edilmeyerek resen hesaplama yapıldığı, davacı/birleşen davalı vekili tarafından faiz yönünden ıslah dilekçesi sunulduğu, harcın tamamlandığının anlaşıldığı, davalı vekilinin davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde itirazı varsa da dava konusu olayda Mahkeme görevli olduğundan itibar edilmediği, davacının davalıya borç para verdiğini ileri sürdüğü, davalının ise borcun ödendiğini beyan ettiği, 400.000,00 TL gönderilmesine ilişkin 17.04.2017 tarihli banka dekontunda "Emanet verilen" açıklamasının yer aldığı, 17.10.2017 tarihinde davalı tarafından davacıya gönderilen 280.000,00 TL'nin banka dekontu açıklamasında "... Emanet Ödemesi" yazdığı, davacı tarafından bu paranın 17.04.2017 tarihinde ödenen 400.000,00 TL'ye mahsuben gönderildiği, davacının davalıdan kalan alacağının 120.000,00 TL olduğunun tespit edildiği, dava dışı ....Ltd. Şti. tarafından 300.000,00 TL ödemenin "... ... Taahhüt İleti ...'ya ödenen" açıklamasıyla gönderildiğinin görüldüğü, davacının 300.000,00 TL'lik ödemenin daha önce dava dışı ....Ltd.Şti.'ye verilen borcun ödemesi olduğunu belirterek ödünç ilişkisini inkar ettiği yani gerekçeli inkarda (vasıflı ikrar) bulunduğu, bu durumda ispat yükünün yine birleşen dosyanın davacısında olduğu, dava dışı şirketin yaptığı ödemenin davalı/birleşen davacı ... adına yapıldığının kanıtlanamadığı, davalı/birleşen davacının borç ödeme ve borç verme iddiasını dekont ile ispat edemediği, açıkça yemin deliline de dayanmadığının anlaşıldığı, 02.09.2019 tarihinde davalıya noter aracılığıyla gönderilen ihtarnamenin 06.09.2019 tarihinde tebliğ edildiği, temerrüt ihtarnamede belirtilen 1 haftalık sürenin bitiminde oluşacağından, takip öncesi temerrüt durumuna göre hesaplanan faiz alacağının 325,48 TL olduğu gerekçesiyle; birleşen davanın reddine, asıl davanın kısmen kabulü ile; itirazın iptaline, takibin 120.000,00 TL asıl alacak ve 325,48 TL faiz üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar, taraf vekillerince istinaf edilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 02.02.2022 tarihli ve 2022/202 E., 2022/202 K. sayılı kararıyla; asıl ve birleşen davanın, TBK'nın 386 ve devamı maddeleri gereğince tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklandığı, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 392 nci maddesi gereğince ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir ödeme günü, ihbar süresi belirlenmemiş veya istenildiği zamanın muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa, ödünç alanın ilk istemden başlayarak 6 hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü olmadığı, yasaca aranan bu şartın bir temerrüt şartı olmayıp muacceliyet/istenebilirlik şartı olduğu, söz konusu muacceliyet şartının yazılı ve kesin delillerle kanıtlanması konusunda ispat yükünün asıl ve birleşen davada davacı taraf üzerinde olduğu, söz konusu muacceliyet/istenebilirlik şartının asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı olmak üzere yazılı ve kesin delillerle kanıtlanıp kanıtlanmadığı konusunda herhangi bir inceleme veya araştırma yapılmadığı gerekçesiyle; taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile; HMK'nın 353/1-a.6 ncı maddesi gereğince, ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin istinafa konu edilen 24.11.2021 tarihli ve 2020/399 E., 2021/355 K. sayılı kararının kaldırılmasına, HMK'nın 353/1.a.6 ncı maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle yukarıda belirtilen eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye geri gönderilmesine karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı/birleşen davada davalının 120.000,00 TL'lik bakiye alacak miktarını karşı taraftan ... 13. Noterliğinin 02.09.2019 tarih ve 21117 yevmiye nolu ihtarıyla açıkça talep ettiği, davacı tarafından 17.04.2017 tarihinde "Emanet verilen" ibaresi ile gönderilen paranın bir kısmı olan 280.000,00 TL'nin günü gününe tam 6 ay sonra 17.10.2017 tarihinde ödendiği, yargılamanın hiçbir aşamasında borcun muaccel olmadığı hususunda itirazın yapılmamış olması, davacı vekilinin 11.03.2022 tarihli celsede alacakları ve alacakların vadesi hususunu bir kez daha teyit etmesi karşısında, tarafların TBK'nın 392 nci maddesinin aradığı "borcun ödenmesi konusunda belirli bir gün" ün kararlaştırdığının açık olduğunu, davalı/birleşen davada davacı vekilinin müvekkilinin 180.000,00 TL'lik alacağı hususunda öncelikle defaten sözlü olarak sonrasında icra takibi, akabinde ise arabuluculuk başvurusu ile davacı/karşı davada davalı ...'ten alacak isteminde bulunduğu, kabul anlamına gelmemekle bir an için daha öncesinde müvekkilin alacağını talep etmediği varsayılsa dahi ihtarın bir şekil şartına tabi olmadığı ve arabuluculuk görüşmelerinde alacakların tahsilini açıkça talep edildiği dikkate alındığında arabulucuk görüşmelerinde alacaklının talebinin ihtar mahiyetinde olduğunun kabulünün gerektiği gerekçesiyle; birleşen davanın reddine, asıl davanın kısmen kabulü ile itirazın iptaline, takibin 120.000,00 TL asıl alacak ve 325,48 TL faiz üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı/birleşen davacı vekili süresi içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı/birleşen davacı vekili; Bölge Adliye Mahkemesinin eksik incelemeye ilişkin tespitinin hala geçerliliğini koruduğunu, zira Mahkemenin gerekçeli kararında bu hususun irdelenmediğini, iddialarının ispatlandığını ancak Yerel Mahkemece bu hususun ele alınmadan haksız davanın kabulüne karar verildiğini, müvekkilinin davacıya göndermiş olduğu paraların 400.000,00 TL'lik kısmının kendisine emanet olarak verilen paranın davacıya geri ödenmesi hususunda olduğunu, müvekkilinin davacı/birleşen davalı ...'ten 180.000,00 TL alacağı olduğunun aşikar olduğunu, davacı/birleşen davalının herhangi bir alacağının kalmadığını, kabul anlamına gelmemekle sadece bir kısmının dahi 300.000,00 TL olduğu iddia edilen sözde borcun sözleşmenin akdedildiği tarih itibariyle sözleşmeye eklenmeyerek akabinde davacının müvekkilinden alacaklı olduğunu ileri sürmesinin davacının kötü niyetinin açık ispatı olduğunu, olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde ispat yükünün yer değiştirmiş olduğunun dikkate alınmadığını, ....Ltd. Şti.'nin tek ortaklı bir şirket olduğunu, her ne kadar davalı ... ile ... Ltd. Şti farklı birer hukuk süjesi iseler de eldeki olayda yer alan başkaca unsurların bir arada gözetilmesi ile müvekkili Sedat ile ....Ltd. Şti.'nin bir bütün oluşturduğunun görüleceğini, bunun yanında müvekkilinin şahsi hesabından yaptığı ödeme ile tamamına sahip olduğu ....Ltd. Şti.'nin hesabından yapılan ödemenin gününün aynı olduğunu, müvekkilinin işbu ödemesinin vade gününde gerçekleşmiş olması ve müvekkili tarafından davacı/birleşen davalı ...'in hesabına yapılan ödemelerin aynı zaman diliminde yapılmış olmasının müvekkilinin kendisine emanet verilen paraya karşılık olarak davacıya ödeme yaptığının açık ispatı olduğunu, ticari defterlerin incelenmesinden de ....Ltd. Şti.'nin...'e borçlu olmadığının tespit edildiğini, hal böyleyken müvekkilinin davacıya borcundan daha fazla göndermiş olduğu 180.000,00 TL'nin bir borç ödemesi değil aksine davacı/birleşen davalıya verilen emanet para olduğunun açık olduğunu belirterek, Yerel Mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararı istinaf etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; asıl dava yönünden yapılan değerlendirmede; somut olayda ispat külfetinin ödeme iddiasında bulunan davalı/birleşen davacı ...'de olduğu, 300.000,00 TL'nin davacıdan alınan borcun ödemesine yönelik olarak gönderildiğinin ispat edilmesi gerektiği, davalı/birleşen davacının dosyaya bu yönde deliller sunamamış olup yemin deliline de dayanmadığı görülmekle asıl davanın kısmen kabulü yönündeki Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı, birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede; davaya konu paranın gönderildiği Türkiye ... Bankasına ait 17.10.2017 tarihli makbuz incelendiğinde; ... Yapın Taahhüt Şirketi hesabından ... hesabına "... ... Taahhüt İleti ...'ya ödenen" açıklaması ile 300.000,00 TL gönderildiğinin görüldüğü, davaya konu paranın davadışı ....Ltd.Şti. hesabından gönderildiği, davacının davayı şirketi temsilen değil kendi adına açtığı, yine şirket hesabından gönderilen paranın kendisine ödenmesini talep ettiğinin görüldüğü, davacının alacağı temlik aldığına dair dosyaya belge ibraz etmediği, eldeki davanın şirket tarafından açılmadığı, şirket alacağını talep etme hak ve yetkisinin şirkete ait olduğu, davacının dava açma ehliyeti bulunmadığından davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle; davalı/birleşen davacının asıl dava yönünden istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 inci maddesi uyarınca esastan reddine, davalı/birleşen davacının istinaf başvurusunun birleşen dava yönünden kabulü ile, HMK'nın 353/1-b.2 nci maddesi gereğince ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin istinafa konu edilen 11.05.2022 tarihli ve 2022/57 E., 2022/171 K. sayılı dosyası ile birleşen ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/9 E., 2022/243 K. sayılı nihai kararının kaldırılmasına, düzeltilerek yeniden karar verilmesine, buna göre; birleşen davanın aktif dava husumeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmişir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı/birleşen davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı/birleşen davacı vekili; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrarlayarak, taraflarca ödeme zamanı noktasında bir belirleme yapılmadığının belirgin olduğunu, asıl dosya davacısı tarafından 02.09.2019 tarihindeki ihtarname ile ödüncün iadesinin talep edildiğini, bu talebin müvekkiline ulaşmasından 6 hafta geçmeden icra takibine geçildiğini, muacceliyet şartı yerine getirilmeden açılan icra takibi ve onun devamı niteliğindeki itirazın iptali davasının usulden reddinin gerektiğini, birleşen davanın aktif husumet nedeniyle reddine dair verilen kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın cevaba cevap dilekçesinde paranın gönderilme sebebini, şirket devir sözleşmesine de konu olan inşaatın tamamlanması için olduğunu belirttiğini, emanet paranın ....Ltd. Şti. lehine gönderildiğini, burada gerekirse ....Ltd. Şti.'nin bilgisine başvurularak yapmış olduğu ödemenin ... adına olup olmadığının sorularak sonuca gidilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğunu, ....Ltd. Şti.'nin tek ortaklı bir şirket olması, müvekkilin şahsi hesabından yaptığı ödeme ile tamamına sahip olduğu ....Ltd. Şti.'nin hesabından yapılan ödeme gününün aynı olması, asıl dosya davacısının da şirket hissesinin devri sebebiyle ortaklıktan hemen önce ayrılan bir kişi olması hususları birlikte değerlendirildiğinde müvekkilin emanet para gönderme sebebiyle borçlu olmadığı hatta fazla ödeme yaptığının kabul edilmesi gerektiğini belirterek, Yerel Mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; ödünç sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, birleşen dava ise ödünç sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 386, 392 ve 555 ve devamı maddeleri.

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ‘"İspat yükü" başlıklı 6 ncı maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 188 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 386 ncı maddesine göre; "Tüketim ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi üstlendiği sözleşmedir." Aynı Kanun'un 392 nci maddesi ise; ''Ödüncün geri verilmesi konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya borcun geri istendiği anda muaccel olacağı kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir.'' hükmünü ihtiva etmektedir. İşbu maddede yer alan ''ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir'' ibaresinden, alacaklının ödünç verdiği şey için dava açması ya da takip başlatması için ilk önce istemde bulunması, sonrasında altı hafta beklemesi gerektiğinin anlaşılmadığı, bu ibarenin yalnızca temerrüdün oluşması ve dolayısıyla faiz talep edilebilmesi için istemin üzerinden altı hafta geçmesi gerektiğinin vurgulandığı anlaşılmaktadır. ( Dairemizin 11.04.2023 tarihli ve 2022/4305 E., 2023/1080 K. sayılı kararı)

2. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) "İspat yükü " başlıklı 6 ncı maddesi uyarınca; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Aynı yöndeki düzenleme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ispat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.

3. Öte yandan; 6098 sayılı Kanun'un 555 ve devamı maddelerinde düzenlenen "havale" bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersinin (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2003 tarihli ve 2003/3-118 E., 2003/158 K. sayılı ilamı).

4. Çekişmeli vakıaların ispatı için ise delillere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada kesin deliller arasında sayılan "ikrar" kavramı hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır. 6100 sayılı Kanun'un 188 inci maddesinde taraflar veya vekillerinin Mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmediği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. İkrar, davanın temelini oluşturan bir somut vakıa iddiasının doğru olduğunun, o vakıayı ispat yükünü taşımayan (karşı) tarafça kabul edilmesi olarak tanımlayabiliriz.

İkrar, vakıa iddiasının doğru olduğunun karşı tarafça tamamen kabul edilmesi şeklinde olursa basit ikrar; sadece maddi vakıanın kabul edilip bu vakıanın hukuki sebebinin farklı olduğuna ilişkin ise vasıflı ikrar (veya gerekçeli inkar); vakıa iddiasını tam olarak kabul edilmesine rağmen, bu vakıadan iddiada bulunan taraf lehine hukuki sonuç doğmasını engelleyecek nitelikte yeni bir vakıa iddiasında bulunulması (eklenmesi) şeklinde olursa bileşik ikrar olarak adlandırılır. (..., ..., ..., ..., Meklenmesi) şeklinde olursa bileşik ikrar olarak adlandırılır. (..., ..., ..., ..., Medeni Usul Hukuku, On İki ... Yayıncılık: ..., 2017, s. 1640 - 1641). Ağırlıklı olarak, bağlantısız bileşik ikrar dışındaki ikrar türlerinin bölünemeyeceği, dolayısıyla, böyle durumlarda, ikrar edenin ispat yükü altında olmadığı kabul edilmekte, iddiasını ispatlama yükümlülüğünün, karşı tarafa ait olduğu benimsenmektedir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2021 tarihli ve 2017/(13) 3 -3146 E., 2021/1051 K. sayılı ilamı)

5. Somut uyuşmazlıkta; dava dışı ... ... Taahhüt İletişim Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından yapılan davaya konu 300.000,00TL'lik havalenin davalı/birleşen davacı tarafından 120.000,00 TL'lik kısmının davacı/birleşen davalıdan alınan borcun ödenmesi ve bakiye 180.000,00 TL'nin ise davacı/birleşen davalıya borç olarak gönderildiğine dair davalının iddiası davacı tarafça kabul edilmemiştir.

6. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklanıyor olmasına ve kararda belirtilen gerekçelere göre, ödüncün geri verilmesi konusunda şifaen belirli bir günün kararlaştırdığının anlaşılmasına, davacı ... tarafından davalı ...'a 400.000,00 TL gönderilmesine ilişkin 17.04.2017 tarihli banka dekontunda "Emanet verilen" açıklamasının yer almasına, davalı ... tarafından davacı ...'e 17.10.2017 tarihinde gönderilen 280.000,00 TL'nin, banka dekontunda yazan "... Emanet Ödemesi" doğrultusunda 400.000,00 TL'lik emanet paraya mahsuben gönderilmesine, davacı ...'in bakiye alacağının 120.000,00 TL olduğunun tespit edilmesine, davalı ... tarafından gönderilen 280.000,00 TL tutarlı ödemenin davacının da kabulünde olmasına, dava dışı ....Ltd. Şti. tarafından yapılan 300.000,00 TL'lik ödemenin "... ... Taahhüt İleti ...'ya ödenen" açıklamasıyla gönderildiğinin anlaşılmasına, ....Ltd. Şti. hesabından davacı/birleşen davalı ...'e gönderilen uyuşmazlığa konu 300.000,00 TL'nin 120.000,00 TL'lik kısmının alınan borcun ödenmesi ve bakiye 180.000,00 TL'nin ise borç olarak gönderildiğinin ispat edilememiş olmasına göre davalı/birleşen davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

18.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.