"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2866 E., 2023/3075 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 7. Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/1259 E., 2022/976 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalıya ait taşınmazın, 01.01.2018 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile aylık 16.000,00 Euro + KDV kira bedeli karşılığında, plastik bileşenlerin tahlili, üretimi, boyanması ve satışı ile plastik bileşenlerin üretiminde kullanılacak kalıpların üretimi ve satışı ile ilgili diğer faaliyetler amacıyla kullanılmak üzere kiralandığını, pandemi nedeniyle yaşanılan ekonomik sıkıntılar ve faaliyet alanı olan otomotiv yan sanayide ham maddenin temininin yurt dışından yapılması ve 2020 yılı Temmuz ayından bugüne döviz kurunun sürekli artışı sebebiyle müvekkili şirketin cirosunda ciddi kayıplar yaşandığını, sözleşme ile tanınan tek taraflı fesih hakkının kullanılarak 30.06.2021 tarihinde taşınmazın tahliye edileceği hususunun davalıya bildirildiğini ileri sürerek; aylık kira bedelinin 98.000,00 TL olarak belirlenmesini, talebin kabul edilmemesi halinde ise kira sözleşmesi ile belirlenen 16.000,00 Euro aylık kira bedelinden 1/2 indirim yapılarak aylık kira bedelinin 8.000,00 Euro olarak belirlenmesini, hükmedilen aylık kira bedelinden, ihtirazı kayıtla ödeme yapılan 2020 Ekim ve Kasım ayı kira farklarının davalı şirket tarafından geri ödenmesini, uyarlamanın mümkün olmadığına kanaat getirilmesi halinde ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 138. maddesi uyarınca kira sözleşmesinin aşırı ifa güçlüğü nedeniyle feshine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacının maddi sıkıntısının pandemiden değil kötü üretim ve idareden kaynaklandığını, davacı tarafça sözleşmenin tek taraflı olarak feshedileceği ve taşınmazın 30.06.2021 tarihinde boşaltılacağı belirtildiğinden, sözleşme süresinin bitimine az bir zaman kala uyarlama talep edilmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi heyeti raporundan da anlaşılacağı üzere Covid-19 sürecinde, süreç ve alınan tedbirler sebebiyle davacı şirketin iş hacminde kayda değer bir düşüş oluşmadığı, öte yandan ülkemizdeki istikrarsız ekonomik durum ve Türk parasının değer kaybının davacı tarafından tahmin olunabilecek bir durum olduğu, bu durumda "işlem temelinin çökmesi" ve sözleşmenin başlangıcında var olan dengenin kiracı aleyhine büyük ölçüde değişmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, uyarlama talebinin kabul edilmemesi halinde, sürekli sözleşme ilişkilerinin haklı nedenle feshinde tek mümkün sonucun sözleşmenin tek taraflı fesih beyanı ile sona erdirilmesi olduğu, davacının irade beyanı ile sözleşmeyi sonlandırmak yerine dava yolu ile bu sonuca ulaşmaya çalışmasının mümkün olmadığı, hal böyle olunca uyarlama davasının ve sözleşmenin feshi şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş, karara karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarihli ve sayılı belirtilen kararıyla, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; sözleşme şartlarının pandemi nedeniyle temelinden çöktüğünü, bilirkişi raporlarında müvekkilinin cirosunun düştüğünün belirlendiğini, pandemi sürecinin başlaması ile birlikte bireylerin dışarıya çıkmaması nedeniyle bir çok işyerinin iş hacminin düştüğünün yine bilinen bir gerçek olduğunu, Mahkemece sözleşme hükümleri değerlendirilmeksizin karar verildiğini, sözleşmenin 5. maddesinde kiracının sözleşmeyi tek taraflı fesih edebileceği hususunun hükme bağlandığını, bu hükme istinaden mali verilerin sözleşmenin devamına olanak vermemesi sebebiyle tek taraflı fesih bildirimi yapılmak suretiyle taşınmazın 30.06.2021 tarihinde boşaltıldığını ve buna ilişkin gerekli bildirimlerin yapıldığını, kaldı ki kira sözleşmesinin devamı kapsamında Haziran 2021 tarihine kadar kira bedeline uyarlama talep edilmesinde hukuken bir engel bulunmadığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, kira bedelinin uyarlanması ve yapılan fazla ödemenin iadesi, terditli olarak da aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin feshi istemine ilişkindir.
1. Sözleşme hukukunda temel ilke ahde vefa (Pacta sund servanda) ise de, sözleşmenin kurulması sonrasında şartlarda meydana gelen olağanüstü değişikliklere bağlı olarak sözleşme koşullarında meydana gelen dengenin yeniden sağlanması için "beklenmeyen hal şartı" (clausula rebus sic stantibus) ilkesi öğreti ve uygulamada kabul edilmiştir. Özellikle sürekli borç ilişkisi kuran sözleşmeler bakımından ilk sözleşme koşullarında aşırı olarak gerçekleşen olumsuz değişikliklere bağlı olarak, sözleşmenin kurulduğu tarihte taraf edimleri arasında kurulan denge daha sonradan meydana gelen bu olağanüstü durumlar sebebiyle bir taraf zararına olacak şekilde bozulabilir. Bu durum sözleşmenin kurulduğu tarihteki işlem temelinin çökmesine, aşırı ifa güçlüğüne sebep olabilir. Ayrıca meydana gelen olağanüstü duruma bağlı olarak bir tarafın durumunun kötüleşmesi halinde aşırı ifa güçlüğü çeken tarafın sözleşmeye bağlı kalmasını istemek dürüstlük ilkesine aykırılık oluşturduğundan, çöken işlem temelinin yeniden tesisi için uyarlamaya gerek duyulur. Sözleşme koşullarının değişen şart ve durumlara uyarlanmasına sözleşmenin uyarlanması denir. Uyarlama daha çok sözleşmenin içeriğinin, yani tarafların hak ve borçlarının değiştirilmesi şeklinde olur.
2. Sürekli edimli sözleşmelerden olan kira sözleşmelerinde uyarlama talebi daha çok süre ve kira bedeli için yapılmaktadır. Türk hukukunda, hem clausula rebus sic stantibus ilkesi, hem de işlem temelinin çökmesi kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlama davalarının görülebilir olduğu Yargıtay kararları ile benimsenmiş ise de; işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması gerekir.
3. Nitekim bu hususu yasal düzenlemeye kavuşturan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı Kanun’un “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138. maddesinde; ''Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.'' şeklinde bir düzenlenmeye yer verilmiştir.
4. İki tarafa borç yükleyen ve özellikle sürekli edimli sözleşmelerin kurulması sonrasında, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum sebebiyle, bir taraf aleyhine sözleşme ifasının güçleştiği durumda, anılan hüküm uyarınca sözleşme koşullarının uyarlanması gündeme gelir. Bunun için;
I)Sözleşme yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durum borçludan kaynaklanmayan bir nedenle sonradan ortaya çıkmış olmalıdır.
II) Olağanüstü durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olan olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine ağırlaştırmak suretiyle değiştirmiş olmalıdır.
III) Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
6. Uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir.
7. Yukarıda yer verilen ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; temyiz olunan kararda belirtilen gerekçeye, kiralananın kullanım amacı ve ileri sürülen uyarlama nedenlerine ve döviz kurundaki değişikliklerin öngörülebilir mahiyette olup fesih şartlarının oluşmadığının anlaşılmasına göre, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 370/1 maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,12.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.