"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2122 E., 2024/194 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Zonguldak 3. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi
SAYISI : 2019/63 E., 2020/180 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı ile müvekkili arasında 13.06.2018 tarihli yer altı esnek mekanize tahkimat, teçhizat teminine ilişkin 2.927.950,00 Amerikan doları bedelli sözleşme imzalandığını, ödemelerin ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığını, işin yapımı için Zonguldak Vakıflar Bankasından kredi kullandığını, bu kredi nedeni ile davalı kurumdan doğacak alacaklarından 7.000.000,00 TL'lik kısmını bankaya temlik ettiğini ancak bu temlik nedeniyle kuruma vermiş olduğu temlik yazısında sehven ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru yazacağına, maddi hata ile yanlışlıkla "sözleşme gereği fatura tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden ödemeyi teyit ederiz" yazıldığını, kuruma başvurularak ödemenin sözleşmeye uygun olarak ödeme günündeki TCMB döviz satış kuruna göre yapılmasını ve kalan alacağının ödenmesini istediğini ancak sonuç alamadığını, arabuluculuk başvurusu sonucunda da anlaşma sağlanamadığını ileri sürerek, kuruma verilen ve maddi hata içeren temlik yazısı gerekçe gösterilerek ödenmeyen kur farkından kaynaklanan 154.255,00 Amerikan Dolarının ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru üzerinden ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; dava konusu sözleşme bedelinin hizmet bedeli dahil 2.527.950,00 USD olduğunu, 100.000,00 TL USD hizmet bedeli düşüldükten sonra halen 2.427.950,00 USD karşılığı 12.925.920,00 TL (+%18 KDV 2.326.665,60 TL ile birlikte toplam 15.252.585,60 TL) davacı şirket tarafından 24.01.2019 tarihinde kuruma fatura edildiğini, dava konusu ödeme yapılırken bu miktardan 02.07.2018 tarihinde yaptıkları 2.334.106,79 TL (505.590 USD * 4.6166) ve 21.11.2018 tarihinde yaptıkları 4.047.349,07 TL (758385 USD * 5,3368) avans ödemeleri ile 107.285,13 TL gecikme cezası olmak üzere toplam 6.488.740,99 TL düşülmek suretiyle kalan 8.763.844,61 TL'den 7.000.000,00 TL'sinin davacı şirketin temlik alacaklısına, kalan 1.763.844,61 TL'nin de 27.05.2019 tarihinde davacı şirkete ödendiğini, davacı şirketin 28.03.2019 tarihli dilekçesiyle fatura tarihindeki TCMB döviz satış kuru karşılığı TL olarak ödeme talebi bulunduğundan kurumun da bu talebe göre ödeme yaptığını, buna göre davacı şirketin kurumdan herhangi bir alacağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.10.2020 tarihli kararıyla; ödeme tarihi ve fatura tarihi arasındaki fark bedelinin 129.908,66 USD olduğu ancak taraflar arasında akdedilen 13.06.2018 tarihli sözleşme ile kararlaştırılan mal teslim ücretinin ise toplamda 2.527.950,00 USD olup söz konusu oran farkı yüzde beş olup hem subjektif hem de objektif unsur değerlendirmesi nedeniyle esaslı bir hata olarak kabul edilebileceği ancak davacının bizatihi madencilik faaliyeti alanında ticaret yapan tacir olması, sözleşmeyi yaparken ve sözleşme sonrası ödeme taleplerinde bulunurken de TTK m. 18/2 gereği basiretli bir iş adamı olarak davranması gerektiğinden sonrasında dolar kurunun ani artışını da fırsata çevirmek amacıyla hata nedenine dayanarak talepte bulunmasının haklı bir talep olarak görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin 21.10.2020 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 23.11.2021 tarihli kararıyla İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davacı tarafından dava açılmadan önce arabuluculuğa müracaat edildiği ve arabuluculuk son tutanağı tanzim edildiği, arabuluculuk ücretinin devlet tarafından ödenen kısmı belirlenerek davanın niteliğine göre haksız olan taraftan tahsili ile hazineye irat kaydına dair bir karar verilmesi gerekirken bu yönde karar verilmemesinin doğru görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, yerel mahkemenin kararının kamu düzeni gereğince kaldırılmasına, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Bölge Adliye Mahkemesinin 23.11.2021 tarihli kararının süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece verilen 09.05.2023 tarihli ilamla; talep yazısındaki hatanın maddi hata olduğu, bakiye ödemenin de sözleşme gereği ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden yapılması gerektiği gerekçesiyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Bölge Adliye Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın kısmen kabulü ile; 129.908,66 USD'nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesi uyarınca Devlet bankalarında USD cinsi için açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek mevduat faiziyle birlikte ödeme günündeki Merkez Bankası efektif satış kuru karşılığı TL olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ... uyarınca hesaplanan 108.828,68 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan .... uyarınca hesaplanan 22.024,28-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ayrıca istinaf yargılaması bakımından da davacı istinaf duruşmasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ... uyarınca belirlenen 10.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacının tacir olduğu ve basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, hataya düşmüş ise bunu en kısa sürede bildirmeliyken 2 ay gibi uzun bir süre sonra dolar kurunun ani artışını gördükten sonra talepte bulunduğu, davacı vekili hiçbir duruşmaya katılmamasına rağmen; davacının istinaf duruşmasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden bahisle vekalet ücretine hükmedilmesi ve kısmen ret kararı verilmiş olmasına rağmen kendileri lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, sözleşmeden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
1. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2. 5235 sayılı Kanun uyarınca bölge adliye mahkemelerinin denetim ve hüküm mahkemesi sıfatlarına haiz adli yargı ikinci derece mahkemeleri olduğu, ilk derece mahkemesi kararlarına karşı tarafların itirazları doğrultusunda istinaf kanun yolu incelemesi görevini yerine getirirken istinaf başvurusunun esastan reddi veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil denetim ve hüküm mahkemesi olarak gerekli tüm kararları verebileceği ancak İlk Derece Mahkemesi kararına müdahale ettiği noktalarda Yargıtay’ın bozma kararı vermesi durumunda dosyanın karar verilmek üzere bölge adliye mahkemesine gönderildiği, bu noktada bölge adliye mahkemesinin alt derece hüküm mahkemesi olarak ilk derece mahkemesiyle aynı sıfatla yargılama yaptığına göre bu halde kanun yolu denetim mahkemesi yetkisinden söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu noktada Bölge Adliye Mahkemesinin alt derece hüküm mahkemesi olarak ilk derece mahkemesiyle aynı sıfatla yargılama yaptığı, denetim görevini kullanmadığı, temyiz incelemesi sonucunda verilen Yargıtay bozma ilamına uyulup uyulmayacağı hususunda karar vermek üzere aynen ilk derece mahkemesi gibi duruşma açmak zorunda olduğu, açılan bu duruşmada istinaf kanun yolu incelemesi yapmadığı, AAÜT Genel Hükümleri uyarınca bölge adliye mahkemelerinin istinaf kanun yolu incelemesine ilişkin “Duruşmalı işler” tanımlamasından, Yargıtay bozmasından sonra alt derece hüküm mahkemesi olarak HMK’nın 373/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak yaptığı duruşma değil, HMK’nın 353. maddesinde belirtilen hâller dışında istinaf kanun yolu incelemesini duruşmalı olarak yapması gereken işlerden bahsedildiği tartışmasız olup, bu nedenle bölge adliye mahkemesi tarafından zorunlu açılan ve alt derece hüküm mahkemesi sıfatıyla yapılan duruşma nedeniyle yeni bir vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği gözetilmelidir. (HGK’nın 04.03.2021 tarih ve 2021/2-96 Esas-2021/205 Karar sayılı ilamı).
Bu hale göre somut olayda zorunlu olarak ve alt derece hüküm mahkemesi sıfatıyla yapılan duruşmada davacı yararına duruşma açıldığından bahisle ikinci bir vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm mahkemesi sıfatıyla verilen bölge adliye mahkemesi hükmünün bu yönden düzelterek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 2. Bend ç fıkrasındaki “Davacı istinaf duruşmasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ... uyarınca belirlenen 10.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlelerini içeren “ç”, fıkrasının tamamen çıkarılmasına, hükmün bu bölümünün DÜZELTİLEREK, temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.