"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/402 E., 2022/379 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı avukat arasında sözlü sözleşme yapıldığını, buna göre toplam 71.000,00 TL bedelli bonoların icra takibi yapılarak tahsil edilmesi halinde bedelin %10'u oranında ücret kararlaştırıldığını, tahsilat yapılamadığı takdirde 1.000,00 TL veya 1.500,00 TL bir bedelin davalıya ödeneceği konusunda tarafların anlaştıklarını, bu çerçevede müvekkilinin alacaklı bulunduğu tüm senetleri 2007 yılı Temmuz ayında davalıya teslim ettiğini ve gerekli masrafları ödediğini, dört yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen davalının sadece 1.500,00 TL tahsilat yaptığını, bütün bu olumsuz sürece rağmen müvekkilinin sabırla beklediğini, ancak davalının müvekkilinden 12.581,00 TL talep ettiğini, davalı tarafından gönderilen ihtarname üzerine cevabi ihtarname ile müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığı hususunun ihtar edildiğini, davalının müvekkili hakkında icra takibi başlattığını, icra baskısı sonucunda müvekkilinin takip dosyası borcunu ödediğini, taraflar arasında yapılan sözlü anlaşma gereğince müvekkilinin sadece 1.500,00 TL borcu bulunduğunu ileri sürerek; 11.081,00 TL borçlu olmadığının tespitine, haciz baskısı ile fazla ödenen 13.530,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacı tarafın durdurulmuş bulunan bir takipte ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin borcunu icra dosyasına ödediğini, bu nedenle menfi tespit davası açamayacağını, bonoların müvekkiline teslim edildiği tarihte tamamının ödeme gününün gelmediğini, vadesi geçen bonoların davacının da bilgisi dahilinde peyderpey takibe konulduğunu, bonoların tamamının zamanında icra takibine konulduğunu, davacının haksız olması yanında bu davanın kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini, davacının %40 inkar tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 25.01.2013 tarihli kararıyla; alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre davalı avukat tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibinde davacının itirazı üzerine icra takibinin durduğu, davacının buna rağmen herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan vekalet ücreti alacağı olarak başlatılan dosya borcunu ödediği, ödeme sırasında haciz baskısının bulunmadığı, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun (1136 sayılı Kanun) 163/son maddesi hükmü uyarınca ifa edilmiş sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği, ancak davacının fazladan ödediği tespit edilen tutarın iadesini talep edebileceği,12.10.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının davalıya olan vekalet ücreti borcunun toplam 10.787,66 TL olduğu, masraf avansı olarak fazla ödenen 1.836,20 TL ve icra dosyasına yapılan 12.748,00 TL asıl alacak ödemesi nazara alındığında, davacının toplam 3.796,54 TL fazla ödeme yaptığı tespit edildiğinden 3.796,54 TL yönünden davacının borçlu olmadığı, davanın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne davacının toplam 3.796,54 TL yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine ve fazla ödenen 3.796,54 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, dava yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararının süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.11.2014 tarihli ilamıyla; Mahkemece vekalet ücreti hesabı yapılırken ücretin muaccel olup olmadığı üzerinde durulmadan tüm dosyalar için vekalet ücreti takdir edildiği, oysa, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmayan hallerde vekalet ücretinin üstlenilen işin sonuçlanması, azil ya da haklı istifa ile ile muaccel olacağı, ortada bir azil bulunmadığına göre, davalı avukatın bitirdiği işler açısından vekalet ücretini talebe hakkı olduğunun gözetilmesi, bitirilmeyen işler yönünden de istifasının haklı olup olmadığı araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
2. Bozmaya uyan Mahkemenin 26.05.2017 tarihli kararıyla; davalı avukat tarafından davacı aleyhine başlatılan icra takibinde davacının itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğu, davacının buna rağmen herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan vekalet ücreti alacağı olarak başlatılan icra dosyası borcunu ödediği, ödeme sırasında haciz baskısının bulunmadığı, davalı avukatın davacı vekilliğinden istifa etmekle haklı olduğu, davalının davacının vekilliğinden istifa etmekte haklı olduğunu dosyaya sunmuş olduğu kayıt, belge ve delillerle ispatladığı, bu nedenle davacının bitirilmeyen işler için vekalet ücretine hak kazandığı, 12.10.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının davalıya olan vekalet ücreti borcunun toplam 10.787,66 TL olduğu, masraf avansı olarak fazla ödenen 1.836,20 TL ve icra dosyasına yapılan 12.748,00 TL asıl alacak ödemesi dikkate alındığında, raporda 2007/9612 Esas sayılı icra dosyası için vekalet ücretinin hesaplanması, ayrıca mükerrer olarak vekalet ücretinin masraf kalemiymiş gibi avanstan mahsup edilmesi ve mükerrer hesap yapılması nedeniyle mükerrer hesaplanan 1.936 TL'nin fazla ödeme olarak belirlenen 3.796,54 TL eklenmesinden sonra davacının fazla yapmış olduğu ödeme toplamın 5.732,54 TL olduğu ve davacının bu miktarda davalıya borcunun bulunmadığı, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatının reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne icra takibi ve talep edilen alacaktan dolayı 5.732,54 TL borçlu olmadığının tespitine, borçlu olmadığının tespitini karar verilen ve fazla ödenen 5.732,54 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının icra tazminat talebi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 329/1 ve 329/2 maddelerine dayalı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
3.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararının süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 27.11.2014 tarihli ilamıyla; Mahkemece bitmiş işler açısından vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bitirilmeyen işler için de vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu, bozma nedenine göre davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmediği gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
4.Bozmaya uyan Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı avukatın istifası haklı olmadığından bozma sonrası alınan 28.04.2021 tarihli bilirkişi raporuna göre biten işler yönünden davacının talep edebileceği ücret alacağına ilişkin hesaplamalarına itibar edilerek ( davacının takip edilen dosyalara yatırdığı masraflardan davalının uhtesinde kalan miktarlara yönelik değerlendirmelerde dikkate alınarak) davalının davacıdan 1.316,32 TL ücret alacağının bulunduğu, her ne kadar bilirkişi tarafından bu miktara davacının ödeme tarihine kadar talep edebileceği işlemiş faiz ve icra vekalet ücreti hesaplaması yapılmamış ise de, bu hesaplamanın yapılması çözüme özel bilgi gerektirmeyen bir nitelikte olduğundan Mahkemece resen yapılan hesaplamada 1.316,32 TL'ye ihtarnamenin tebliğinden sonraki 5. günden sonraki gün olan 20.07.2011 tarihinde davacının temerrüde düşüldüğü dikkate alınarak bu tarihten, takibin yapıldığı tarih olan 06.09.2011 tarihine kadar geçen 48 günlük süre için yıllık % 9 faiz üzerinden işlemiş faiz oranın 15,58 TL olması gerektiği, yine takip tarihinden ödeme tarihi olan 28.09.2011 tarihine kadar geçen 22 günlük süre için yıllık %9 yasal faiz üzerinden işleyen faizin 7,14TL olması gerektiği, ayrıca ödeme yılı olan 2011 yılı itibariyle 180,00 TL icra vekalet ücretinin tahsilinin gerektiği, sonuç olarak 1.316,32TL'ye ödeme tarihine kadar işleyecek faiz toplamı ile ödeme tarihi itibariyle icra vekalet ücretinin eklenerek toplamı olan toplam 1.518,84 TL'nin ödeme tarihi itibariyle tahsil edilmesinde davalının haklı olduğu, bu miktar yönünden davacının davalıya borçlu olduğu kalan kısımlar yönünden ise davalının davacıya borcunun bulunmadığı, davacı tarafından davalıya ödenen miktarın 15.030,00 TL olduğu dikkate alındığında davalının davacıdan talep etmekte haklı olduğu 1.518,84 TL, ödenen bu bedelden mahsup edildiğinde geriye kalan 13.531,16 TL yönünden davacının davalıya borçlu olmamasına karşın fazla ödemede bulunduğu kanaatine varılarak davacının davasının 13.511,16TL istirdat bedeli yönünden kısmen kabulü gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne davacının icra takibinde talep edilen alacaktan dolayı 1.316,12 TL asıl alacak ile 202,72 TL fer'ileri olmak üzere toplam 1.518,84 TL yönünden borçlu olduğunun, fazlaya ilişkin talep yönünden ise borçlu olmadığının tespiti ile; davacı tarafından davalıya fazla ödenen 13.511,16 TL istirdat bedelinin dava tarihi olan 29.09.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; kararın hatalı olduğunu, davacının aslında yemini eda etmekten çekinmiş duruma düştüğünü, müvekkilinin haklı nedenlerle istifa ettiğini, davacının icra takiplerinde tahsilat yapılamamasının bizzat davacının kusurundan kaynaklandığını, bu durumun davacı ile müvekkilinin defalarca kez yaptıkları telefon görüşmelerinin deşifre edilmiş kayıtları ve bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, raporda belirtildiğinin aksine müvekkilinin davacıdan talep etmeye hakkı olduğu vekalet ücretinin icra takibinde talep edilen ve haciz baskısı olmadığı halde itirazsız ödenen 12.748,00 TL'den fazla olduğunu, davaya konu olayda, Mahkemece davalıya ödenen bedelin 15.030,00 TL olduğu ödenen bu bedelin 1.518,84 TL sinin tahsilinde davalının haklı, 13.511,16 sinin ise davalı tarafından davacıya iade edilmesine (istirdatına) karar verildiğine göre, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin de buna göre hesaplanması gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, vekalet ilişkisinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Temyize konu edilen Mahkeme kararının; uyulan bozma ilamında belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiğini, bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan kısımlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine imkan bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davacının davalıya borçlu olduğu miktarın doğru şekilde hesaplandığı, hüküm altına alınan miktara göre belirlenen yargılama gideri ve vekalet ücretlerinde de bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşılmasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,20.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.