Logo

3. Hukuk Dairesi2024/176 E. 2024/4509 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında imzalanan ortaklık sözleşmesinin feshi ve davalı tarafta kalan satış bedellerinden pay istenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay’ın önceki bozma kararlarında belirtilen hususlara aykırı olarak, ortaklığın tasfiyesi için gerekli tüm delillerin toplanmadan ve özellikle taşınmaz satışlarına ilişkin resmi akitler ile vekaletnamelerin incelenmeden eksik inceleme ile hüküm kurması bozma nedeni olarak kabul edilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2021/448 E., 2023/820 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili;davalı şirket ile imzaladıkları 28.05.2006 tarihli ortaklık sözleşmesi ile Kocaeli İli Derbent İlçesinde başlatmış olduğu inşaatların tamamlanması ve yapılan işten elde edilen kârın paylaşılması hususunda anlaştıklarını, sözleşme kapsamında davalı tarafından 7 adet villa teslim alınıp, üçüncü şahıslara satılmasına rağmen alınan bedelin müvekkiline verilmediğini, davalının sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek; söz konusu sözleşmenin haklı feshine, sözleşme konusu 7 adet villanın dava tarihindeki satış bedelinden şimdilik 10.000,00 TL'lik kısmının tahsiline, taşınmazların bedelinin esas alınması suretiyle sözleşmedeki %15 tazminat (ceza) bedelinin davalıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiş, 09.10.2012 tarihli dilekçesi ile talebinin 28.05.2006 tarihli ortaklık sözleşmesinin haklı feshinin tespiti ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline, diğer hukuki ve cezai hakların saklı tutulmasına ilişkin olduğunu açıklamıştır.

II. CEVAP

Davalı vekili; 28.05.2006 tarihli ortaklık sözleşmesi ile 7 adet villanın satımı ve kârın paylaşımının amaçlandığını, sözleşmenin imzalanmasından kısa bir süre sonra tarafların anlaşması ile sözleşme konusu villaların satım işini başka bir taşeron firmaya verilmesine karar verildiğini, bu şekilde sözleşmenin hükümsüz kaldığını, daha sonra aynı bölgeden 7 adet villanın satımıyla ilgili ve tapusu dava dışı Öner Sağıroğlu isimli kişiye ait gayrimenkulleri satmak için anlaşma yapıldığını, dava konusu uyuşmazlık ile ilgisinin bulunmadığını, karşılıklı edimler ifa edilmediğinden sözleşmenin fiili olarak münfesih olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 10.05.2013 tarihli ve 2011/142 E., 2013/130 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile davalının sözleşme gereğince satış bedelinden davacıya ortaklık payı vermediği ve sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı gerekçesiyle feshin haklı olduğunun tespitine, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin 29.09.2015 tarihli ve 2015/13064 E., 2015/14622 K. sayılı ilamıyla; taraflar arasında düzenlenen iş ortaklığı sözleşmesi ile geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu ve tasfiye edilmediği, davacının talebi uyarınca adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesinin gerektiği ancak adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiği gerekçesiyle bozulmuştur.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 12.03.2020 tarihli ve 2016/228 E., 2020/283 K. sayılı kararıyla; taraflar arasındaki adi ortaklığın karşılıklı edimler yerine getirilmediği için sona erdiği, davacı tarafın davalının taşınmazların devrinin gerçekleşmediğine dair beyanlarına karşı ispatlı bir durum ortaya koyamadığı gibi 7 adet villanın yapım ve satışa hazır hale gelmesinde katkısı ve dahlinin olduğunu ispatlayamadığı, bilirkişilerce gerek taraf kayıtlarında gerek taraflarca sunulan belgeler ve dosya kapsamı itibari ile yapılan incelemelerde de bu durumun tespit edilemediği, bozma ilamı doğrultusunda taraflar arasındaki adi ortaklık için tasfiye konusu olacak alacak-borç durumu tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddi kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin 04.02.2021 tarihli ve 2020/10955 E., 2021/961 K. sayılı ilamıyla; "Somut olayda, mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; mahkemece uyma kararı verilen bozma ilamıyla; taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu ve bunun tasfiye edilmediği, davacının bu davadaki taleplerinin adi ortaklığın fesih ve tasfiye talebini içerdiği, buna göre, bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılması gerektiği, ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre, hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin BK'nın 539. (TBK'nın 643.) maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Her ne kadar mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle, tasfiyeye konu edilecek alacak ve borç durumu durumunun tespit edilemediği belirtilmiş ise de dosyada mevcut 09.08.2007 tarih ve 11970 yevmiye numaralı resmi senet ile Hikmetiye Köyü 1151 nolu parselin 1/60 'şar arsa paylı A Blok Z+1. kat 1 nolu dubleks, C Blok Z+1. kat 1 nolu dubleks, C Blok Z+1. kat 3 nolu dubleks, B Blok Z+1. kat 2 nolu dubleks, B Blok Z+1. kat 4 nolu dubleks, B Blok Z+1. kat 10 nolu dubleks, B Blok Z+1. kat 18 nolu dubleks olarak bağımsız bölümler halinde bulunduğu ve bu bağımsız bölümlerin davacı şirket tarafından satın alındığı, ancak mahkemece söz konusu bu bağımsız bölümlerin güncel tapu kayıtları dosyaya celp edilmediğinden, davacıya ait taşınmazların devrinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilemediği anlaşılmıştır.

O halde, mahkemece; adi ortaklık sözleşmesi kapsamında davacının iddiasını ispat ve tasfiye işlemlerine esas olmak üzere davalı tarafından davacı şirkete ait 7 adet villanın tapu kayıtlarında teslim alınıp alınmadığı, üçüncü şahıslara satılıp satılmadığı hususunda; dosyada mevcut bulunan 09.08.2007 tarihli resmi senette özellikleri belirtilen bağımsız bölümlerin tüm tedavül kayıtlarının (resmi akitler ve bu akitlere esas alınan vekaletname vs.) okunaklı suretleriyle dayanağı tüm belgelerin ilgili merciiden istenilerek dosyaya kazandırılması, akabinde davacının iddialarının 29.09.2015 tarihli bozma ilamımız doğrultusunda incelenip varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, taraflar arasındaki adi ortaklığın karşılıklı edimlerin yerine getirilmediği için sona erdiği, davacının taşınmazların devrinin gerçekleşmediğine dair beyanlarına karşı davalının ispatlı bir durum ortaya koyamadığı, yedi adet villanın yapım ve satışa hazır hale gelmesinde davacının katkısı ve dahlinin olduğunun ispatlanamadığı, bağımsız bölümlerin satışlarının dava dışı kişi ve firmalara yapıldığı, davalı tarafa satış yapıldığına ilişkin herhangi bir bilginin bulunmadığı, taraflarca sözleşme konusu Garanti-Yenibir İş Ortaklığı'na ait ticari defter kayıt ve belge ile ortaklığın tüm mal varlığının belirlenmesine yönelik ortaklık hesabını gösterir herhangi bir bilgi veya belge ibraz edilmediği, dolayısıyla davacı tarafın ileri sürdüğü iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davadaki eski savlarını ve temyiz bozma kararlarını tekrar ettiklerini, davanın yazılı sözleşme ile kurulan ortaklıkta davacı tarafından, davalı tarafın yönlendirmesine göre devredilen sözleşme konusu parsellerin edimini yerine getirmeyen davalıdan aynen veya bedel olarak iadesine ilişkin olduğunu, bozma ilamında resmi akitler ve bu akitlere esas alınan vekaletname ve diğer okunaklı dayanak belgeler nazara alınarak 29.09.2015 tarihli bozma ilamı çerçevesinde karar verilmesi belirtildiğini, dava konusu edilen bağımsız bölümlerin davalıya tahsis edilen ve onun tarafından gösterdiği kişilere satılmak suretiyle devredilen taşınmazlar olduğunu, yazılı sözleşmeye davalının vergi ve kayıtlı düzeninin dışına kaçarak sözleşmenin ardına dolandığını, bu taşınmazlar konusunda devir yetkisi verilen kişilerin SGK ve ticaret kayıtları ile belli kişiler olduğu halde sözleşme dışı işlem kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, resmi senet örneklerinden bağımsız bölümlerin devralınması, satımı, mahkeme gerekli görüyorsa alıcıların isticvabı suretiyle davalı şirketin danışıklı sistem dışına kaçma çabasını bilirkişice dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, bilirkişi raporunda sadece satışların değil vekaletnamelerdeki vekil olan kişinin davalı ile bağlantısının tespiti gerekeceğini, bağımsız bölümlerin Yargıtay bozma kararındaki gerekçeler ve adi ortaklık tasfiyesi hükümlerine göre değerlendirilerek davalı şirketin bünyesinde kalan ekonomik varlık olarak tespiti ile ortaklık tasfiyesinin verilenler ve alınanlar yönünden belirlenmek suretiyle tasfiye bilançosu düzenlenmesi gerektiğini, davalının belirlediği vekil yok sayılarak yapılan satışların davacı şirkete bedel girmediği halde şirketin doğrudan satışı gibi kabul edildiği, bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediğini, yetersiz inceleme ile karar verildiğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında kurulan ortaklık sözleşmesinin feshi ve sözleşme gereğince davalı tarafta kalan satış bedelinden payının tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

09.05.1960 tarihli ve 21/9 ve YİBK, 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları

3. Değerlendirme

1. Somut olayda, Mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; Mahkemece uyma kararı verilen 29.09.2015 tarihli bozma ilamıyla; taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğu, tasfiye edilmediği, davacının taleplerinin adi ortaklığın fesih ve tasfiye talebi olduğu, buna göre, bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, Dairemizin 04.02.2021 tarihli bozma ilamında ise; adi ortaklık sözleşmesi kapsamında davacının iddiasını ispat ve tasfiye işlemlerine esas olmak üzere davalı tarafından davacı şirkete ait 7 adet villanın tapu kayıtlarında teslim alınıp alınmadığı, üçüncü şahıslara satılıp satılmadığı hususunda; özellikleri belirtilen bağımsız bölümlerin tüm tedavül kayıtlarının (resmi akitler ve bu akitlere esas alınan vekaletname vs.) ilgili merciiden istenilerek davacının iddialarının 29.09.2015 tarihli bozma ilamımız doğrultusunda incelenip varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

3. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davaya konu yedi adet villanın satışına ilişkin olarak kat mülkiyeti defterine göre yapılan incelemede, taşınmazların dava dışı üçüncü kişilere ve firmalara satışının yapıldığı, davalı tarafa satış yapıldığına ilişkin herhangi bir bilginin bulunmadığı belirtilmiş, Mahkemece de bu bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmiştir. Oysa ki 04.02.2021 tarihli bozma ilamımızda bağımsız bölümlerin tüm tedavül kayıtlarının (resmi akitler ve bu akitlere esas alınan vekaletnameler vs) ilgili merciiden istenilerek davacının iddialarının 29.09.2015 tarihli bozma ilamımız doğrultusunda incelenip sonuç dairesinde karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde ve davacının taşınmazların satışının vekil vasıtasıyla yapıldığı iddiasında da bulunduğu gözeltilmeksizin eksik hazırlanan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

4. Bu durumda, öncelikle taşınmazların devrine ilişkin resmi akitler ve bu akitlere esas alınan vekaletnamelerin ilgili merciiden istenilmesine, satışın vekil vasıtasıyla yapıldığının anlaşılması halinde vekaleten satışı yapan vekil ile vekil eden arasında SGK kaydının olup olmadığı, ticaret kayıtları ile yöntemince araştırılarak gerekirse sözleşme taraflarının da dinlenilip varılacak sonuç çerçevesinde bozma ilamları doğrultusunda karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

19.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.