Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1890 E. 2025/964 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Covid-19 pandemisi nedeniyle kira bedelinin uyarlanması, peşin ödenen kira bedelinin iadesi ve sonraki yılların kira bedellerinin sıfırlanması taleplerine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Covid-19 pandemisinin öngörülemez ve olağanüstü bir durum yarattığı, davacının peşin ödediği 2020 yılı kira bedelinin iadesi talebinin de haklı olduğu ve uyarlama koşullarının oluştuğu gözetilerek, ilk derece mahkemesinin 2020 yılı kira bedeli için uyarlama talebini reddeden kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1837 E., 2024/461 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/136 E., 2022/1128 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalı Belediyeye ait kaba inşaat halindeki yaklaşık 4.500 m² inşaat alanlı otel binasının müvekkili tarafından otel ve turizm yatırımı olarak tamamlanıp kullanılmak üzere, 16.05.2006 tarihli ve 22 yıl süreli sözleşmeyle kiralandığını, ancak Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle 26.03.2020 ile 04.08.2020 tarihleri arasında faaliyetlerine mecburi olarak ara verildiğini, dava konusu otelin 04.08.2020 tarihi itibariyle tekrar açıldığını ancak bu sefer de Covid-19 salgınının devam ediyor olması nedeniyle, gelirlerinde asgari %60 oranında azalma olduğunu ileri sürerek; imzalanan 16.05.2006 tarihli kira sözleşmesinin Covid-19 salgını nedeniyle oluşan pandemi sürecinde askıda sayılmasını ve pandemi süresince otelin işletilememiş olmasından ötürü bu sürenin kira sözleşmesinin sonuna eklenmesine karar verilmesini, kira sözleşesi gereğince 2020 yılı için Ocak ayında peşin ödenen 726.159,12 TL yıllık kira ücretinin sözleşmenin askıya alınması ve otelin kapalı kalması sebebiyle askıda geçen 10 aylık döneme tekabül eden kısmının müvekkil şirkete ticari faiziyle iade edilmesini, iade talebinin kabul edilmemesi halinde tespit edilecek tutarın işleyecek kira bedellerinden mahsubuna hükmedilmesini, halen devam eden pandemi koşulları nedeniyle uğranılan zararlar da nazara alınarak taraflar arasındaki edim dengesinin yeniden tesis edilmesini teminen 2021, 2022, 2023 ve 2024 yılları kira bedelinin her bir yıl için ayrı ayrı 0 (sıfır) TL olarak uyarlanmasını, bu talepleri kabul edilmezse Mahkemece belirlenecek kira bedellerine uyarlanmasını talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; uyarlama koşullarının oluşmadığını, 7244 sayılı Kanun kapsamında tesis edilen işlemlerle davacının talebinin karşılandığını savunarak, dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusunun pandemi nedeniyle kira bedellerinin ödenmesinde yaşanan aşırı ifa güçlüğünden kaynaklandığı, pandeminin sözleşmenin yapıldığı tarihte öngörülmesi mümkün olmadığından mücbir sebep sayılacağı, davacının şehrin en işlek sosyal alanlarının bulunduğu bir bölgede otel işletmeciliği yapmakta olduğu ve pandemiden en çok etkilenen sektörlerin başında geldiği, alınan bilirkişi raporları çerçevesinde davacı kiracının pandemi nedeniyle yaşadığı ciro ve gelir kaybı büyüklüğünün tespit edildiği, taraflarca sözleşme öncesi öngörülmeyen, öngörülmesi beklenilmeyen, taraflardan kaynaklanmayan ve davacı kiracı aleyhine mevcut olguları tamamen değiştiren, sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü neden olan salgın hastalık nedeniyle yaşanan pandemi şartlarında ve süresinde borçlu tarafından ifa edilemeyen kira bedellerinin uyarlanması talebinin, sözleşmeyi ayakta tutabilmek önceliği nedeniyle kabul edilebilir nitelikte olduğu, ancak 2020 yılı Ocak ayında peşin olarak ödenen kira bedeli yönünden uyarlama talebi şartlarının oluşmadığı, 2022 yılı ve sonrası için ise pandeminin etkisini yitirdiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 2021 yılı için yine aynı yılın Ocak ayında peşin ödenmesi gereken kira bedelinin KDV hariç net 605.055,948 TL olarak uyarlanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; 2020 yılı kira bedelinin iadesi talebinin reddedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, 2020 yılı kira bedelinin Ocak 2020’de peşin olarak ödendiğini, bu tarihte Covid-19 salgını ve kapanma tedbirlerinin öngörülmesinin mümkün olmadığını, otelin aylarca kapalı kalması nedeniyle ciddi zarara uğradığının tespit edildiğini, Derece Mahkemelerince bu hususun göz ardı edildiğini, bu konuda delilleri toplanmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, yine yıllık kira bedelinin hatalı değerlendirildiğini, yapılan ek ödemeler, yatırımlar ve finansman giderlerinin hesaba katılmadığını, davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalı vekili; uyarlama koşullarının oluşmadığını, 7244 sayılı Kanun kapsamında tesis edilen işlemlerle davacının talebinin karşılandığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, pandemi nedeniyle kira bedellerinin uyarlanması ve peşin ödenen kira bedelinden sözleşmenin askıya alındığı ve kiralananın kapalı kaldığı süreye isabet eden kısmın iadesi, terditli olarak ise tespit edilecek bedelin, işleyecek kira bedellerinden mahsubu istemine ilişkindir.

1. Temyizen incelenen kararda belirtilen gerekçeye, pandemi nedeniyle alınan tedbirler kapsamında, salgın hastalık sürecinin önceden öngörülemeyen, olağanüstü bir durum ortaya çıkardığı kabul edilerek 2021 yılı için kira bedelinin uyarlanmasına karar verilmiş olmasına, İçişleri Bakanlığının 27.06.2021 tarihli genelgesi ile 01.07.2021 tarihi itibarıyla kısıtlamaların kaldırılmasına, 2022 yılı Nisan ayına kadar pandeminin etkilerini yitirmiş olmasına, devam eden aylar ve yıllara ilişkin karar tarihinden sonrası için muhakeme yapılamayacağından 2022, 2023 ve 2024 yılları için talep edilen uyarlama isteminin reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığının anlaşılmasına göre; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2. Davacı vekilinin 2020 yılı kira bedelinin uyarlanması ve fazla ödenen bedelin iadesi talebine yönelik temyiz itirazlarına gelince; sözleşme hukukunda temel ilke ahde vefa (Pacta sund servanda) ise de, sözleşmenin kurulması sonrasında şartlarda meydana gelen olağanüstü değişikliklere bağlı olarak sözleşme koşullarında meydana gelen dengenin yeniden sağlanması için "beklenmeyen hal şartı " (clausula rebus sic stantibus) ilkesi öğreti ve uygulamada kabul edilmiştir. Özellikle sürekli borç ilişkisi kuran sözleşmeler bakımından ilk sözleşme koşullarında aşırı olarak gerçekleşen olumsuz değişikliklere bağlı olarak, sözleşmenin kurulduğu tarihte taraf edimleri arasında kurulan denge daha sonradan meydana gelen bu olağanüstü durumlar sebebiyle bir taraf zararına olacak şekilde bozulabilir. Bu durum sözleşmenin kurulduğu tarihteki işlem temelinin çökmesine, aşırı ifa güçlüğüne sebep olabilir. Ayrıca meydana gelen olağanüstü duruma bağlı olarak bir tarafın durumunun kötüleşmesi halinde aşırı ifa güçlüğü çeken tarafın sözleşmeye bağlı kalmasını istemek dürüstlük ilkesine aykırılık oluşturduğundan, çöken işlem temelinin yeniden tesisi için uyarlamaya gerek duyulur. Sözleşme koşullarının değişen şart ve durumlara uyarlanmasına sözleşmenin uyarlanması denir. Uyarlama daha çok sözleşmenin içeriğinin, yani tarafların hak ve borçlarının değiştirilmesi şeklinde olur.

Sürekli edimli sözleşmelerden olan kira sözleşmelerinde uyarlama talebi daha çok süre ve kira bedeli için yapılmaktadır. Türk hukukunda, hem clausula rebus sic stantibus ilkesi, hem de işlem temelinin çökmesi kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu Yargıtay kararları ile benimsenmiş ise de; işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması gerekir.

Nitekim bu hususu yasal düzenlemeye kavuşturan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138. maddesinde; ''Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.'' şeklinde bir düzenlenmeye yer verilmiştir.

İki tarafa borç yükleyen ve özellikle sürekli edimli sözleşmelerde sözleşmenin kurulması sonrasında taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum sebebiyle bir taraf aleyhine sözleşme ifasının güçleştiği durumda anılan hüküm uyarınca sözleşme koşullarının uyarlanması gündeme gelir. Bunun için;

1) Sözleşme yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü bir durum borçludan kaynaklanmayan bir nedenle sonradan ortaya çıkmış olmalıdır.

2) Olağanüstü durum, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olan olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine ağırlaştırmak suretiyle, değiştirmiş olmalıdır.

3) Borçlu, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.

Uyarlamanın bütün koşulları gerçekleşmişse borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteyebilir.

Dünyada ilk defa 2019 yılı Aralık ayında Çin'in Wuhan Şehrinde ortaya çıkan, tüm dünyada hızla yayılan, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11.03.2020 tarihi itibariyle "pandemi" (bölgeler ve gruplar üstü coğrafi salgın) olarak ilan edilen, ülkemizde ise 2020 yılının Mart ayının 2. yarısından itibaren görülen Covid-19 virüsünün yayılmasının önlenmesi, öldürücülüğünün azaltılması amaçlı olarak TBMM tarafından bir kısım yasal düzenlemeler yapıldığı gibi Cumhurbaşkanlığı Kararları ve İçişleri Bakanlığının genelgeleri ile umuma açık istirahat yerleri ile eğlence mekanları kısmen veya tamamı kapatılmış, sokağa çıkma yasağı konulmuştur. Salgın hastalığa bağlı idari yasak ve tedbirler zaman içinde hafifletilse de, tedbirlerin büyük bir bölümü 01.07.2021 tarihine kadar devam etmiştir. Bu salgından doğrudan veya alınan idari tedbirler nedeniyle dolaylı olarak belli faaliyetlerin icra edildiği ticari işletmeler, oteller, okullar, hastaneler vs. gibi iş yerleri olumsuz olarak etkilenmiştir. Buna bağlı olarak, salgın döneminde TBMM tarafından çıkarılan kanuni düzenlemelerde de Covid-19 salgın hastalığı olağanüstü durum (mücbir sebep) sayılmıştır (Özellikle 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesiyle Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi için bazı sürelerin durdurulmasına karar verilmiştir.).

Nitekim, Yargıtay içtihatlarında olağanüstü durum (mücbir sebep); sözleşmenin yapıldığı sırada önceden dikkate alınması ve önüne geçilmesi imkansız olan ve dış etkilerden kaynaklanan sel, yangın, deprem, salgın hastalıklar gibi olaylar olarak tarif edilmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-90 E., 2018/1259 K., Dairemizin 2022/6903 E., 2022/8128 K., 2022/2200 E., 2022/8401 K. sayılı ilamları).

Yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; 11.03.2020 tarihi öncesinde yapılmış olan kira sözleşmesinde; Covid-19 salgın hastalığının, kiralananın sözleşmede öngörülen kullanım amacını ve tarafların borçlarını etkilediği ölçüde, sözleşmenin yapılması sırasında öngörülemeyen olağanüstü bir durumun sonradan ortaya çıktığının ve buna bağlı olarak 6098 sayılı Kanun’un 138. maddesinde öngörülen uyarlamanın ilk koşulunun gerçekleştiği kabul edilmelidir.

Diğer taraftan her ne kadar İlk Derece Mahkemesince 2020 yılı kira bedelinin 15.01.2020 tarihinde yıllık peşin olarak ödendiği bu nedenle 6098 sayılı Kanun’un 138. maddesinde öngörülen, borcun henüz ifa edilmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan hakların saklı tutularak ifa edilmiş olması koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle 2020 yılı için uyarlama isteminin reddine karar verilmiş ise de; 2020 yılı kira bedelinin pandeminin etkilerinin başlamadığı 15.01.2020 tarihinde yıllık peşin olarak ödendiği, öngörülebilir bir durum söz konusu olmadığından ödeme tarihi itibariyle ihtirazi kayıt koyma imkanı bulunmadığı, kaldı ki davacı tarafça pandemi ilanı sonrası 27.03.2020 tarihinde davalıya başvurularak, sözleşmenin askıya alınması, kira bedelinin ödenmemesi ve pandemi döneminin kira süresine eklenmesi taleplerinde bulunulduğu, yaşanan bu salgın nedeniyle, idarece alınan önlemlerin salgın hastalık öncesine göre davacı kiracının kira bedelini ödeme yükümlüğünü zorlaştırdığı, akabinde davacı tarafça 2021 yılı başında işbu davanın açıldığı, bu haliyle davacı tarafça basiretli tacir olarak üzerine düşen yükümlülüklerin zamanında yerine getirildiği, öngörülemeyecek olağanüstü durum nedeniyle yıllık kira bedelinin peşin ödenmiş olması durumunun kiracı aleyhinde sorumluluk doğuracak şekilde değerlendirilemeyeceği, eş söyleyişle, sözleşmenin ifasının dürüstlük kurallarına aykırı düşecek şekilde etkilediğinin kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle alınan idari yasak ve tedbirlerin etkin olduğu dönemle sınırlı olmak üzere, davacı kiracının 6098 sayılı Kanun'un 138. maddesi uyarınca 2020 yılının Mart ayının 2. yarısından itibaren, uyarlamaya dayalı olarak kira bedelinin tenzili talepli dava açmakta haklı bulunduğu gözetilmek suretiyle, makul ve hakkaniyete uygun olarak bilirkişi raporuyla belirlenen kira bedelinden, fazla yapılan ödemenin iadesi talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Bozma nedenine göre, davacı vekilinin hükmedilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. 6100 sayılı Kanun'un 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA,

3. Bozma nedenine göre, davacı vekilinin hükmedilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,9.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

1. Dava, Covid 2019 pandemisi sebebiyle kira bedelinin uyarlanması talebine ilişkindir.

2. Davacı vekili, Covid-19 Pandemisi nedeniyle davalıdan kiraladığı otel binasının 2020 yılında 2-12.aylar arasında hiç işletilemediğini, ancak kira bedelinin peşin olarak ödendiğini ileri sürerek kira bedelinin uyarlanması ve 2020 yılında 10 ay, 2021, 2022 2023 ve 2024 yıllarında kira bedelinin sıfırlanması, 2020 yılı Ocak ayında peşin ödediği yıllık kira bedelinin 10 aylık dönemine tekabül eden 605.132,6 TL’nin iadesine hüküm olunması şeklinde kira bedelinin uyarlanmasını talep etmiştir.

3. Mahkemece 2020, 2022, 2023 ve 2024 yılı için uyarlama talebi reddedilmiş, 2021 yılı için kira bedeli 605.055,948 TL olarak TL olarak uyarlanmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4. Kira Sözleşmesi 01.01.2006 başlangıç tarihli ve 22 yıl süreli olup, kira bedeli aylık 9.209 Euro’dan yıllık 110.508 Euro olarak peşin alınacaktır.

5. Olaya uygulanacak 6098 S. TBK'nın 138. maddesindeki;

“Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.”

Şeklinde, göre hâkimin müdahalesiyle bir sözleşmenin günün değişen koşullarına uyarlanabilmesi için;

a) Uyarlamaya konu ifanın sözleşmenin imzası anında öngörülmeyen veya öngörülemeyecek bir sebepten doğması,

b) Uyarlama sebebin borçludan kaynaklanmaması,

c) Borcun ifasının istenmesinin dürüstlük kuralına aykırı olması,

d) Borcun henüz ifa edilmemiş veya ihtirazi kayıtla ödenmiş olması

Koşullarının hep birlikte gerçekleşmesi zorunludur.

Somut olayda, bir an için ilk iki sebebin gerçekleştiği varsayılsa bile, ihtirazi kayıt konulmaksızın ifa edilmiş bir borcun uyarlanması söz konusu olamayacağından ve ifa edilmiş bir borcun istirdadı talebinin reddi dürüstlük kuralına uygun olmayacağından, yerel mahkemenin 2020 yılı yönünden uyarlama talebinin reddi kararını isabetli bulduğumdan hükmün bu kısmının ONANMASI gerektiği düşüncesiyle, 2020 yılı için de uyarlama koşullarının varlığını kabul eden Daire çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

6. Öte yandan, uyarlama ile hedeflenen, tarafların dahli dışında gerçekleşen olaylar sebebiyle ağırlaşan borç yükünün hak ve menfaatler dengesinin sağlanması olduğundan ve 2021 yılı için davalı 15.01.2021 tarih ve 47 sayılı Belediye Meclisi kararıyla;

• Kiracıdan 01.01.2021-30.06.2021 dönemine ilişkin 6 (altı) aylık kiralama, irtifak hakkı ve ecrimisil bedellerinin %50 indirimli olarak alınması ve

• Ayrıca 01.01.2021-31.12.2021 döneminde kira artışı uygulanmaması,

Kolaylıkları sağlanmıştır. Covid-2019 01.07.2021 tarihinde sona ermiş olmasına rağmen tüm yıl boyunca kira artışı yapılmamasına karar verilmiştir. Bu durumda aşırı ifa güçlüğünden söz edilmesi mümkün değildir. Bilirkişi tarafından kira indiriminin %60 olması gerektiği görüşü afaki olup, zaten aynı yıl için tüm yılı kapsayacak şekilde kira artışı yapılmaması avantajı karşısında aradaki %10’luk oran farkı da fazlasıyla kompanse olmuştur.

7. 2021 yılı kirası yönünden, 01.01.2021 tarihli Euro kuru 8,99 TL olduğu, yıllık 110.508 (993.809,49 TL), 6 aylık 55.254 Euro (496.904,745TL) olduğu, davalı ... ilk 6 aylık dönemin ½’sinden vazgeçtiğine göre davacının ilk 6 ay için 496.904,74:2= 248.452,37 ödeyeceği, sonraki 6 ay içinse 496.904,745 TL ödenmesi gerektiği, böylelikle davalı ...’nin çıkardığı 2021 yılı faturasının 745.357,11 TL olduğu, halde mahkemece “2021 yılı için yine aynı yılın ocak ayında peşin ödenmesi gereken kira bedelinin KDV hariç net (1.010.043,12 TL yerine) 605.055,948 TL olarak UYARLANMASINA” şeklindeki kararında kanaatimce bir isabet bulunmamaktadır. zira arada kalan fark yönünden ise her hangi bir ifa güçlüğünden ve uyarlama gerekliliğinden söz edilemeyecek olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirdi.

8. Covid 19 01.07.2021 tarihinde bitmiş olup, Mahkemece, 2021 yılının tamamını kapsayacak şekilde; “… kiralananın 2021 yılı için yine aynı yılın ocak ayında peşin ödenmesi gereken kira bedelinin KDV hariç net 605.055,948 TL olarak UYARLANMASINA” karar verilmesi de isabetli değildir.

9. Mahkeme kararı denetime elverişli değildir. Mahkemenin 2021 yılı için mevcut kiranın ne olduğu tespitinde bulunulmadığı gibi, kira miktarında hangi oranda indirim yapıldığı da belli değildir. Oysa mahkemenin kira bedelini belirleyip, bu miktar kira bedelinden uyarlama sebebi itibariyle tespit ettiği miktarı indirmesi, ödenmiş ise istirdadına karar vermesi gerekirken, sonraki yıllara da sirayet edecek şekilde KİRA BEDELİNİN UYARLANMASINA karar verilmesi hükmün kendi içinde çelişki doğurmasına sebep olmuştur. Ayrıca hükmün infazında da tereddüde yol açacak bir husus olmuştur. Asıl amaç menfaatin denkleştirilmesi ise bunun yolu kira bedelinin yeniden tespiti değil, uyarlama dönemi itibariyle yapılacak indirimi göstermek olmalıdır. Bu açıdan da mahkeme kararını isabetli bulmuyorum. Yukarıda anılan nedenlerle Daire çoğunluk görüşüne katılmıyorum.