"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/3146 E., 2024/173 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/354 E., 2020/289 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 29.12.2012 tarih 41812 sayılı sözleşme ile perakende satış elemanı, 19.03.2012 tarih 56353 sayılı sözleşme ile moda tasarımı, 16.05.2012 tarihli ve 105416 sayılı sözleşme ile dış ticaret meslek elemanı, 15.06.2012 tarihli ve 134339 sayılı sözleşme ile yazılım uygulama ve test uzmanlığı, 19.10.2012 tarihli ve 168862 sayılı sözleşme ile dış ticaret ve meslek elemanı, 25.05.2012 tarihli ve 112837 sayılı sözleşme ile moda tasarımı sözleşmelerinin yapıldığını, davalının sözleşmede belirlenen katılımcıya teorik ve pratik eğitim verilmesini ve kursiyerlerin eğitim aldıkları meslekte her bir sözleşmede belirlenen oranda istihdam edilmesini üstlendiğini, hak edişlerin takvim ayı bazında her ay yükleniciye ödenmesi gereken tutarın %20'si bloke edilmek suretiyle sözleşmedeki esas ve usuller doğrultusunda ödendiğini, ancak yapılan araştırmada yüklenicinin istihdam garantisi yükümlülüğünü ifa etmediğnin tespit edildiğini ileri sürerek; 29.02.2012 tarihli sözleşme kapsamında istihdam edilmeyen 15 işçi için 50.386,46 TL, 19.03.2012 tarihli sözleşme kapsamında istihdam edilmeyen 16 kişi için 271.974,70 TL, 16.05.2012 tarihli sözleşme kapsamında istihdam edilmeyen 16 kişi için 75.392,00 TL, 15.06.2012 tarihli sözleşme kapsamında istihdam edilmeyen 11 kişi için 119.164,87 TL, 19.10.2010 tarihli sözleşme kapsamında istihdam edilmeyen 11 kişi için 4.803,48 TL, 25.05.2012 tarihli sözleşme kapsamında 166.658,41 TL olmak üzere toplam 688.379,92 TL'nin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davanın öncelikle zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçirildikten sonra açılmış olması nedeniyle reddinin gerektiğini, 105416 no'lu sözleşme ile toplam 75 kişinin eğitim aldığını ve 16 kişinin istihdam edilmesi gerekirken 10 kişi istihdam edildiğini, 56352 no'lu sözleşme ile 75 kişinin eğitim aldığını 16 kişi istihdam edilmesi gerekirken 4 kişinin istihdam edildiğini, 134339 no'lu sözleşme ile 50 kişinin eğitim aldığını 11 kişinin istihdam edilmesi gerekirken 6 kişinin istihdam edildiğini, 41812 no'lu sözleşme ile 75 kişinin eğitim aldığını 16 kişi istihdam edilmesi gerekirken 4 kişinin istihdam edildiğini, 168862 no'lu sözleşme ile 95 kişinin eğitim aldığını 19 kişi istihdam edilmesi gerekirken 10 kişinin istihdam edildiğini ve 112837 no'lu sözleşme ile 50 kişinin eğitim aldığını ve istihdam edilmesi gereken tüm kursiyerlerin istihdam edildiğini, sözleşmenin (23.4) maddesinin 4. fıkrasına göre istihdam edilmeyen her kursiyer için toplam kurs giderinin mezun kursiyer sayısına bölünmesi ile bulunan kişi başı ortalama maliyetinin müvekkili kurumdan alınması gerekirken, davacının ödediği tüm bedeli talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu ve sözleşme gereği hesaplanan ve iade edilmesi gereken bedelin, davacı kurumun sözleşmenin (10.7) maddesi gereğince bloke ettiği bedeli geçmediğini ve müvekkilinin sözleşme gereği istihdam etmediği 44 kursiyer için davacıya 30.06.2015 tarihinde 3.618,25 TL, 30.06.2015 tarihinde 4.217,64 TL ve 30.06.2015 tarihinde 34.732,29 TL olmak üzere toplam 42.622,18 TL ödediğini, müvekkilinin sözleşme ile yüklendiği yükümlülükleri yerine getirdiğini, ödenmesi gereken bir bedel bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasında düzenlenen sözleşmelerin geçerli olduğu ve uyuşmazlığın sözleşme hükümleri dikkate alınarak çözümlenmesi gerektiği, davalı yüklenicinin eğitim hizmet sözleşmelerinde yer alan üstlendiği eğitim hizmeti sonucu kısmen veya tamamen istihdam edilmesi gereken sayıda kursiyeri istihdam etmediği, bu nedenle sözleşmeye aykırı davrandığı, sözleşmeye aykırılık nedeniyle davacı tarafından bloke edilen tutarların sözleşmenin (34.3) hükmü gereği davacı adına gelir olarak kaydedilmesi gerektiği, davalının alacağından mahsup edilemeyeceği, alınan bilirkişi raporuna göre davacının talep edebileceği alacak miktarının 688.379,81 TL olduğu, ancak dava konusu sözleşmelere ilişkin olarak yapıldığı belirlenen 5.802,54 TL ödemenin mahsup edilmesi gerektiği, mahsup neticesinde belirlenen alacak miktarının 682.577,27 TL olduğu, dava tarihinden önce davalı temerrüde düşürülmediğinden dava tarihinden itibaren faiz yürütülebileceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 682.577,27 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklandığı, sözleşmenin akdi ile tüm tarafların özel kişi sıfatı kazanıp doğan uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesi gerektiği, 2010-2012 yılları arasında imzalanan sözleşmelerden doğan uyuşmazlığa uygulanacak 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle henüz dolmadığı, bu suretle yargı yolu ve zamanaşımına yönelik itirazların dinlenemeyeceği, dosyaya kazandırılan denetlemeye ve hüküm kurmaya elverişli, her bir sözleşme hükümleri, istihdamı gerekip istihdam edilmeyen kursiyer sayısı, davacının yaptığı toplam ödemeden usulünce doğan davalı hakedişlerinin açıkça gösterilip mahsubu suretiyle düzenlenen genel muhasebe, kamu maliyesi ve hukukçu bilirkişiden oluşan heyetçe düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek ve davacı dava dilekçesinde yasal faiz istemiş olmakla birlikte faizin başlangıç tarihini göstermediğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilerek kurulan hükümde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili: Mahkemece davalı tarafından 2015 yılında yapılan 4.271,64 TL'lik ödemenin alacak miktarından mahsup edilmesinin ve dava tarihi itibariyle faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
1. 6098 sayılı Kanunu'nun 117 nci maddesi; ''Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer'' şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
Davacı, davalının istihdam evraklarının sunulması gereken altı aylık sürenin bitim tarihi itibariyle istihdam yükümlülüğü borcunu yerine getirmeyerek temerrüde düştüğünü ileri sürerek, ana para miktarlarına her bir sözleşme için ayrı ayrı belirtilen tarihler itibari ile faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsilini talep etmiş, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde 25.05.2012 tarihli sözleşme yönünden borç tebliğ yazısının 17.03.2014 tarihinde elden tebliğ edildiği dikkate alınarak 15 günlük sürenin sonu olan 01.04.2014 tarihi itibariyle, diğer beş sözleşme ile ilgili olarak da gönderilen 13.01.2014 tarihli borç ihtar yazısına davalı firma tarafından verilen 14.02.2014 tarihli cevabi yazı tarihi itibariyle faiz işletilmesi gerektiğini savunmuş, Mahkemece dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; davacı vekilinin her bir sözleşme için ayrı ayrı belirtilen tarihler itibariyle faiz işletilmesi yönündeki talebinin kabul edilmesi, davalının önceden temerrüde düşürülmemesi nedeniyle mümkün değilse de, davacı tarafından 25.05.2012 tarihli sözleşme yönünden ödenen tutarın iadesi amacıyla borç bildirimi yapıldığı, borç tebliğ yazısının 17.03.2014 tarihinde elden tebliğ edildiği, borç bildirim belgesinde ödeme süresinin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olarak belirtildiği, bu durumda davalının tebliğin üzerinden 15 gün geçmekle 01.04.2014 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, kalan beş sözleşme ile ilgili olarak gönderilen 13.01.2014 tarihli borç ihtar yazısının tebliğ şerhinin dosyada bulunmadığı, ancak davalının, davacı tarafından kendilerine gönderilen 13.01.2014 tarihli borç yazısını ilgi tutarak davacı Kuruma verdikleri cevabi yazılardan ilki olan 14.02.2014 tarihinde temerrüde düştüğünün kabul edilmesi gerektiği ve davacının bu tarihten itibaren faiz isteme hakkı bulunduğu anlaşılmakla, Mahkemece dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2. Kabule göre de; 19.10.2010 tarihli sözleşme yönünden dava konusu yapılmayan 8 kişinin istihdamının geçersiz olduğu tespit edilerek davalıya gönderilen 22.05.2015 tarihli 67816 sayılı borç tebliğ yazısına istinaden, dava konusu yapılan alacağa ilişkin olmadığı anlaşılan 4.271,64 TL'lik ödemenin mahsup edilerek karar verilmiş olması da doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,24.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.