Logo

3. Hukuk Dairesi2024/2719 E. 2024/4051 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı üzerine yeniden yargılamada, feshedilen ihale nedeniyle tazminatın nasıl hesaplanması gerektiği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesi kararının, taşınmazın ihalenin fesih tarihi itibarıyla değerinden ihale bedelinin çıkarılmasıyla hesaplanan miktar üzerinden tazminat hesaplanması gerektiği şeklinde yorumlanması, mahkemenin bu hususu göz ardı ederek yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması ve buna göre hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/1064 E., 2024/1271 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/211 E., 2023/350 K.

Taraflar arasındaki yeniden yargılama yoluyla tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Mahkemenin 2016/97 Esas 2016/289 Karar sayılı dosyasından verilen kararla ilgili Anayasa Mahkemesine yaptıkları başvurunun haklı görüldüğünü, hak ihlalinin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması yönünde karar verildiğini, kararın 45. maddesinin son cümlesine göre taşınmazın ihale tarihindeki bedelinin, ihale bedeli düşüldükten sonraki kısmının güncel değerinin hesaplanması için dosyanın güncel değer hesaplaması alanında uzman hesap bilirkişisine gönderilmesini talep etmiş ve ıslah dilekçesi ile de fazlaya dair talep ve dava haklarını saklı tutarak 3.974.905,50 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; Silivri 2.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, Anayasa Mahkemesi kararında ihale feshedildiği için ihaledeki satış bedelinin dikkate alınamayacağı belirtilmiş ise de ihalenin fesih sebebinin bilirkişi tarafından taşınmazın değerinin düşük belirlenmesi olmadığını, usuli yönden ihalenin feshine karar verildiğini, dava konusu taşınmazın değerinin düşük belirlendiği belirtilmiş ise de ilk satışta bu değere bile satılamadığını, eski kanun hükümleri gereğince ikinci satışta belirlenen değerin %50'sine alıcı bulabildiğini, bu husus da dikkate alındığında davacının bu yönde bir hak kaybının söz konusu olmadığını, açılan yargılamanın iadesi davasının usul ve yasalara aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1. İlk Derece Mahkemesinin 06.05.2014 tarihli, 2009/801 Esas, 2014/236 Karar sayılı kararıyla; maddi tazminat istemi yönünden davanın kabulü ile; evin değeri için 234.524,00 TL, yoksun kalınan kira gelirleri için 12.574,00 TL ve bu olaydan dolayı açtığı veya katıldığı davalarda yüklendiği yargılama masrafları için taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL olmak üzere toplam 257.098,00 TL tazminata hükmedildiği, davalının temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 28.04.2015 tarihli, 2015/1485 Esas, 2015/5236 Karar sayılı kararıyla; ihalenin feshine ilişkin İcra Mahkemesi kararlarının kesin hüküm oluşturduğu ve eldeki tazminat dosyası yönünden bağlayıcı olduğu, ihalenin feshi davasında ceza dosyası esas alınarak hüküm kurulması sebebiyle taşınmazın 17.7.2002 tarihi itibari ile değerinin Asliye Ceza Mahkemesine sunulan rapordaki gibi 95.000,00 TL olduğunun kabulü gerektiği, bu durumda davacının zarar olarak talep edebileceği miktarın bu bedel esas alınarak ve oranlama yapılmak suretiyle belirlenmesi gerektiği kabul edilerek karar davalı yararına bozulmuş, Mahkemenin

22.12.2016 tarihli, 2016/97 E., 2016/289 K. sayılı kararıyla; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucu davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 15.122,69 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin talep ile manevi tazminatın reddine dair verilen kararın, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.01.2018 tarihli, 2017/2641 E., 2018/105 K. sayılı ilamıyla onandığı, taraf vekillerinin karar düzeltme istemlerinin de aynı Dairenin 09.05.2019 tarihli, 2018/2411 E., 2019/2711 K. sayılı kararıyla reddedildiği ve hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.

2. Davacı vekilinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle 25.06.2019 tarihinde Anayasa Mahkemesine başvurusu üzerine, Anayasa Mahkemesinin 30.03.2022 tarihli ve 2019/21111 başvuru nolu kararıyla; Daire kararında ihalenin feshine ilişkin icra mahkemesi kararlarının kesin hüküm oluşturduğu ve eldeki tazminat dosyası yönünden bağlayıcı olduğu vurgulanmış olsa da zararın hesaplanması için önerilen yöntemin ihalenin feshedilmiş olduğu gerçeğini ıskaladığı, Dairenin, ihalenin 67.600,00 TL yerine 95.000,00 TL üzerinden açıldığı varsayılarak hareket edilmesi gerektiğini kabul ettiği, oysa feshedilen bir ihalenin yapıldığı kabulü üzerinden hesaplama yapılmasının makul olmadığı, Mahkeme kararıyla ihale feshedildiğine göre ihlalin gerçek manada gideriminin ancak zararın, söz konusu ihalenin hiç yapılmadığı kabul edilerek hesaplanması hâlinde sağlanabileceği, diğer bir ifadeyle başvurucunun, hukuka aykırı olduğu saptanan ihalenin hiç yapılmamış olması hâlinde içinde bulunacağı konuma en yakın duruma getirilmesinin temin edilmesi gerektiği, bunun da taşınmazın ihale tarihindeki bedelinin ihale bedeli düşüldükten sonraki kısmının güncel değerinin ödenmesinini zaruri kıldığı, bu durumda Dairenin zararın hesaplanmasında ihalenin feshedildiği gerçeğini dikkate almayan yorumunun başvurucunun mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının giderilmesini önlediği, anılan yorum sebebiyle, teorik düzeyde etkili olduğu tespit edilen başvuru yolunun somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirdiği gerekçesiyle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ve mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/97, K.2016/289) gönderilmesine, başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

3. Yeniden yapılan yargılama üzerine İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda dava konusu taşınmazın ihale tarihindeki bedelinin ihale bedeli düşüldükten sonraki kısmının güncel değerinin hesaplanması için keşif yapılarak rapor alındığı, ıslah işlemi yasa gereği ikinci kez yapılamayacağından, ikinci ıslah işleminin yok hükmünde sayılması gerektiği gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile; 247.098,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı vekili; hak ihlalini ortadan kaldıracak biçimde hesaplama yapılmadığını, hak ihlalinden sonra verilen ıslah dilekçesine göre karar verilmesi gerekirken mahkemece hak ihlali kararından önceki ıslah dilekçesine göre değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, raporu düzenleyen bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda uzman olmadığını ileri sürerek; usul ve kanuna aykırı olan kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.Davalı vekili; Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan 2016/97 Esas sayılı dosyasında da Silivri Asliye Ceza Mahkemesinde belirlenen 95.000.00 TL’lik değerin esas alındığını ve ona göre bir uyarlama yapılarak davacıya ödenecek tazminat bedeli belirlendiğinden davanın reddi gerektiğini, hükme esas alınan raporun gerek Anayasa Mahkemesi kararına gerekse usul ve yasalara aykırı olduğunu, Anayasa Mahkemesince verilen kararda taşınmazın ihale tarihindeki bedelinin düşüldükten sonraki kısmının güncel değerinin ödenmesi gerektiğinin belirtildiğini, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporuna göre belirlenen değer 95.000,00 TL iken bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda dava tarihi olan 2022 yılına göre bir değer belirlenerek bu değerin ihale tarihine uyarlanması sonucunda bulunan bedelin 434.748.93 TL olarak belirlenmiş olmasının da usul ve yasalara aykırı olduğunu, ayrıca yargılama sonucunda belirlenen tazminat bedelinin davacıya ödendiğini ve ödenen bu bedelin de hükmedilecek kısımdan mahsup edilmesi gerektiğini, Mahkemece bu hususun dikkate alınmadan davanın ilk ıslah dilekçesi üzerinden kabulüne karar verilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, ayrıca davacı vekili lehine davanın kabulüne karar verilen kısım üzerinde vekalet ücretine hükmedildiğini, ancak davacı vekilinin ıslah dilekçesinin reddine karar verilen kısmı üzerinden de lehe vekalet ücreti takdiri gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, Anayasa Mahkemesi ihlal kararı üzerine yeniden yargılama yapılması ve tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 35 inci ve 40 ıncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Dava konusu Anayasa Mahkemesinin 30.03.2022 tarihli ve 2019/21111 Başvuru nolu ihlal kararının 43 üncü bendi; ''Öte yandan taşınmazın mülkiyetinin kaybedildiği tarihteki değerinin Asliye Ceza Mahkemesindeki yargılamada tespit edilen 95.000 TL olarak esas alınmasında da mülkiyet hakkını ihlal eden bir yön bulunmamaktadır. Bu bağlamda Dairenin, ihalenin İcra Hukuk Mahkemesince feshedilmesinde Asliye Ceza Mahkemesine sunulan bilirkişi raporunun etkili olduğu, dolayısıyla taşınmazın değeri olarak bu raporun esas alınması gerektiği yönündeki değerlendirmesi makul ve başvurucunun düçar olduğu gerçek zararı tespite elverişli bulunmuştur. ''

44 üncü bendi; ''Bununla birlikte başvurucunun evinin satılmasına ilişkin ihalenin mahkeme kararıyla feshedildiğinin özellikle altını çizmek gerekir. Dolayısıyla başvurucunun zararının hesaplanmasında ihalenin feshedildiği gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu durumda ihalenin geçerli olduğu kabulü üzerinden yapılacak hesaplamanın mülkiyet hakkına yapılan kanuna aykırı müdahalenin sonuçlarını telafi etmeme riski bulunmaktadır.''

45 inci bendi ise; ''Daire kararında ihalenin feshine ilişkin icra mahkemesi kararlarının kesin hüküm oluşturduğu ve eldeki tazminat dosyası yönünden bağlayıcı olduğu vurgulanmış olsa da zararın hesaplanması için önerilen yöntem ihalenin feshedilmiş olduğu gerçeğini ıskalamaktadır. Daire, ihalenin 67.600 TL yerine 95.000 TL üzerinden açıldığı varsayılarak hareket edilmesi gerektiğini kabul etmektedir. Oysa feshedilen bir ihalenin yapıldığı kabulü üzerinden hesaplama yapılması makul değildir. Mahkeme kararıyla ihale feshedildiğine göre ihlalin gerçek manada giderimi ancak zararın, söz konusu ihalenin hiç yapılmadığı kabul edilerek hesaplanması hâlinde sağlanabilecektir. Diğer bir ifadeyle başvurucunun, hukuka aykırı olduğu saptanan ihalenin hiç yapılmamış olması hâlinde içinde bulunacağı konuma en yakın duruma getirilmesi temin edilmelidir. Bu da taşınmazın ihale tarihindeki bedelinin ihale bedeli düşüldükten sonraki kısmının güncel değerinin ödenmesini zaruri kılmaktadır.'' şeklindedir.

Anayasa Mahkemesi kararının özellikle 43 üncü ve 45 inci bendi ile bir bütün olarak birlikte değerlendirilmesinde; Anayasa Mahkemesince taşınmazın mülkiyetinin kaybedildiği tarihteki değerinin tespit edilmesinin doğru olduğu, bunun da Asliye Ceza Mahkemesi kararında belirtildiği şekilde 95.000,00 TL olduğu, ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ihalenin feshedildiği hususu gözden kaçırılarak ihale bedeli ile taşınmazın tespit edilen değerinin oranlanması yoluyla hesaplama yapılmasının uygun görülmediğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.

Her ne kadar Mahkemece yeniden yargılama aşamasında taşınmazın değeri tekrar tespit edilmişse de ihlal kararının bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucu Anayasa Mahkemesi kararı gereği yapılması gereken hesaplamanın; taşınmazın kaybedildiği ihale tarihindeki değeri olan 95.000,00 TL'den, ihale bedeli olan 37.310,00 TL mahsup edildikten sonra- ihlale konu olan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin bozma kararında belirtildiğini aksine oranlama yapılmaksızın- kalan 57.690,00 TL'nin Yargıtayın yerleşmiş uygulamasına göre denkleştirici adalet ilkeleri gözetilerek, enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergeler tek tek uygulanarak, paranın ulaştığı değerin her bir dönem için hesaplanması, sonra bunların ortalaması alınarak ilk dava tarihi olan 30.12.2009 tarihine güncellenmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, Anayasa Mahkemesi ihlal kararına uygun olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınarak hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulmasını gerektirmiştir.

2. Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

3.Davacı ...'in 27.12.2023 tarihinde vefat ettiği, davacı vekilinin Seyfettin mirasçılarının vekaletnamesini dosyaya sunduğu ve mirasçıların davaya devam ettiğini bildirdiği, buna rağmen Bölge Adliye Mahkemesi karar başlığında davacının mirasçılarının isimlerinin yer almadığı ve yine karar başlığına üçüncü şahıs olarak eklenen Dilek Arslangüngör'ün dosya ile ilgisi bulunmadığı anlaşılmakla bu hususlar mahallinde her zaman düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,

3. Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.