"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; inşaat ve taahhüt işi alanında faaliyet göstermekte iken, taahhüt ettiği “dere ıslahı – çevre düzenlemesi” işinin yapımı konusunda, dava dışı ... ve ... ile ortaklık kurduğunu, daha sonra bu ortaklık ilişkisine katılımı sağlanan davalıya hisse devrinin yapıldığını, 08.11.2006 tarihli sözleşme ile davalının % 20 pay sahibi olarak ortaklığa dahil edildiğini; davalı tarafından sermaye payı olarak ödeneceği taahhüt edilen 230.000,00 TL’den nakit olarak 94.000,00 TL’nin ödendiğini, ortaklık ilişkisinin kurulmasından kısa bir süre sonra taahhüt konusu işin, ortakların iradesi dışında, iş sahibi Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığının kararı ile durdurulduğunu, bu sebeple ortaklık inşa ve faaliyetlerinin de durdurulduğunu; davalı tarafından çekilen ihtarname ile sermaye payının, ortaklığayapıldığı belirtilen avans ödemesinin ve kar payının ödenmesinin talep edildiğini ve ardından davaya konu icra takibinin başlatıldığını, sermaye payının iadesinin istenemeyeceğini, ortaklığa avans olarak ibraz edilen çeklerden 19.000,00 TL’lik çekin karşılıksız çıkması nedeniyle davalıya iade edildiğini, diğer 5.500,00 TL ve 6.260,00 TL bedelli çeklerin ise ortaklık faaliyetinin sürdürülmesi kapsamında, gerekli mazot ve malzeme alımı için kullanıldığını, bahse konu harcamalara davalının da katılmakla yükümlü olduğunu, ortaklığın iki haftalık süreçte gelir de elde etmesinin mümkün olmadığını, ortaklık ilişkisi nedeniyle davalıya borcunun bulunmadığını ileri sürerek; davaya konu icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini, davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili; ortaklık konusunun kanuna aykırı olması nedeniyle ortaklık sözleşmesinin geçersiz olduğunu, sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü halinde dahi, tasfiye payının iadesinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.02.2010 tarihli ve 2008/254 E., 2010/972 K. sayılı kararıyla; adi ortaklığın tasfiyesine yönelik icra takibi yapılmış ise de, ortaklığın tasfiyesine yönelik dava açmadan icra takibiyle ortaklığın tasfiyesinin istenemeyeceği, ortaklar arasında geçerli herhangi bir tasfiye protokolünün de bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kabulü ile davacının takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 10.04.2012 tarihli ve 2011/10150 E., 2012/9700 K. sayılı ilamıyla; “... Öncelikle belirtmek gerekir ki bu tür adi ortaklıkların tüzel kişilikleri bulunmadığı için taraf ehliyetleri yoktur. O nedenle adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine yönelik davada tüm ortakların taraf sıfatıyla bulunmaları gerekir. Öte yandan gerek davalının diğer dava dışı ortak ile davacı aleyhine icra takibi yapması ve gerekse davacının eldeki bu davayı açması aynı zamanda adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsamaktadır. Bu itibarla dava dışı ortaklar olan ... ve ...nin de bu davayı dahil edilmeleri gerekir. Mahkemece dava dışı ortaklar ... ve ...’nin de davaya dahil edilmeleri sağlanarak, davadaki ve icra takibindeki talebin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine yönelik olduğu da gözetilerek iddia ve savunmaya yönelik tüm deliller toplanarak ve ortak amacın gerçekleştirilmesinin artık olanaklı olmadığı da gözetilmek suretiyle BK 538 ve devamı maddeleri uyarınca işin esasına girilerek karar verilmelidir. Mahkemenin taraf teşkilini sağlamadan yazılı şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırıdır...” gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemenin 17.11.2015 tarihli ve 2013/316 E., 2015/918 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile adi ortaklığın feshine, davacının davaya konu icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, ortaklık mal varlığı tespit edilemediğinden, davalının sermaye ve kar payının tahsili isteminin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 21.11.2017 tarihli ve 2016/9755 E., 2017/16219 K. sayılı ilamıyla; gerekçesiz olduğundan bahisle, karar bozulmuştur.
C. Üçüncü Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemenin 30.12.2019 tarihli ve 2018/343 E., 2019/1298 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davalı tarafından ortaklığa ibraz edilen çeklerin avans ödemesi olarak kabul edilmesi gerektiği ancak çeklerden 19.000,00 TL’nin karşılıksız çıkması nedeniyle iade edildiği, diğer çeklerin ise tahsil edilemediği, bakiye ortaklık mal varlığı değerinin tespit edilememesi nedeniyle sermaye payı ve kar payının da talep edilemeyeceği gerekçesiyle; davacının davalıya icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Dairemizin 05.10.2021 tarihli ve 2020/11499 E., 2021/9547 K. sayılı ilamıyla; davalının sair temyiz itirazları reddedilerek, "...Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, davaya konu ortaklık amacının elde edilmesinin subjektif olarak imkansız hale geldiği, ortaklık ilişkisinin devamının artık mümkün olmadığı dikkate alınıp, adi ortaklığın haklı nedenle feshi ile birlikte tasfiyesine karar verilmesi; bu kapsamda, davalı ortak Necmi tarafından ortaklığa sermaye payı olarak 94.000,00 TL ile avans olarak toplam 11.760,00 TL ödemede bulunulduğunun kabulü ile toplam 105.760,00 TL’den; sözleşmenin 11. maddesi uyarınca, ortaklık giderlerinden katılmakla yükümlü olduğu 1.625,00 TL ( ¼ oranında ) yakıt masrafının mahsubu suretiyle, kalan 104.135,00 TL’nin davalı ortak Necmi’ye tasfiye payı olarak ödenmesi gerektiği göz önünde bulundurularak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. " gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu ortaklık amacının elde edilmesinin subjektif olarak imkansız hale geldiği, ortaklık ilişkisinin devamı artık mümkün olmadığından adi ortaklığın haklı nedenle feshi ile birlikte tasfiyesine, davalı ortak Necmi tarafından ortaklığa sermaye payı olarak 94.000,00 TL ile avans olarak toplam 11.760,00 TL ödemede bulunulduğunun kabulü ile toplam 105.760,00 TL’den; sözleşmenin 11 inci maddesi uyarınca, ortaklık giderlerinden katılmakla yükümlü olduğu 1.625,00 TL (¼ oranında) yakıt masrafının mahsubu suretiyle, kalan 104.135,00 TL’nin davalı ortak Necmi’ye tasfiye payı olarak ödenmesi gerekeceği gerekçesiyle; davanın kabulüne, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin feshine, davacının takip dosyasına konu edilen 138.420,08 TL tutarında davalı ... Halezleroğlu'na borçlu olmadığının tesbitine, davalı ...nun tasfiye payı olan 104.135,00 TL’nin davacı ... ve diğer davalılar Rüstem ve Hülya'dan alınarak davalı ...'ye ödenmesine, dava hukuki niteliği itibariyle adi ortaklığın feshi istemi olup davacının koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı isteminin reddine, davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan hesaplanan 13.842,83 TL vekalet ücretinin davacı ve dahili davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur
B. Gerekçe ve Sonuç
Dairenin 21.11.2023 tarihli ve 2022/8520 E., 2023/3285 K. sayılı kararıyla; Mahkemece uyulan bozma ilamında gösterilen şekilde ve yine o ilamda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verilmiş olduğu, bozma ilamının kapsamı dışında kalarak kesinleşen kısımlar hakkında Mahkemece yeniden inceleme yapılmasına imkan bulunmadığı, davalının başlattığı takipte taraflar arasındaki adi ortaklığa dayandığı ve davacı tarafça ispata elverişli bir delil sunulamadığı gözetildiğinde, kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığının anlaşılmasına göre; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olması gözönüne alınarak, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu, ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçesiyle 6100 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 3 üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca temyiz olunan Mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı, davacı vekili ve davalı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
1. Davacı vekili; davalı yanın yasal ve haklı bir talebini, keza harcı yatmış bir karşı davasını içermeyen, hakkında tam kabul kararı tesis olunan davada davalı lehine bir alacağa hükmedilmesinde hukuka uyarlılık bulunmadığını, davanın niteliği itibariyle ispat yükü üzerinde bulunan davalı ortağın 14 yılı aşkın süredir devam etmekte olan yargılama sürecinde dosyaya; dava konusu ortaklık için yaptığını iddia ettiği avanslar ile verdiğini iddia ettiği çeklerin ödendiğini gösteren tek bir delil dahi sunamadığını, dolayısıyla takip konusu alacağın haklılığını ortaya koyamadığını, bu suretle davalının davacıdan herhangi bir alacağının bulunmadığını, dava konusu takip ve dayanağı borcun gerçek ve haklı olmadığının sabit olduğunu, hal böyle iken Mahkemece üstelik hakkında tam kabul kararı tesis ettiği dava kapsamında ileriye sürülmüş herhangi bir talebi, keza usulünce ve süresinde harcı yatırılmak suretiyle açılmış bir karşı davası bulunmayan davalı lehine, tasfiye payı alacağı açıklaması ile alacağa hükmedilmesinin kabul edilebilir olmadığını, davacının kötü niyetli takip nedeniyle uğradığı zararın (kısmi) karşılığını teşkil edecek olan tazminata hükmedilmemiş olmasının da eksiklik olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili; davacı taraf davalıya borçlu olmasına rağmen davanın kabulünün mümkün olmadığını, zira huzurdaki davanın bir tespit davası olup eda davası olmadığını, taleple bağlılık ilkesi gereğince Mahkemenin yapması gerekenin Yargıtay kararı ile sabit olan rakam kadar borçlu olduğunu tespit etmek ve davanın reddine karar vermek olduğunu, oysa Mahkemece hem borçlu olmadığının tespitine, hem de 104.135,00 TL ödenmesine şeklinde hüküm verilerek çelişki yaratıldığını ve bu kararın hakkaniyetli olmadığını, zira yaklaşık 14 sene önceki paranın kıymet ve değeri ile şu anki değeri arasında çok ciddi fark olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklıktan kaynaklı alacağın tahsili nedeniyle başlatılan takipten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda karar verildiğinin anlaşılmasına göre davacı vekili ve davalı ... vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekili ve davalı ... vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE,
2.320,00'şer TL para cezasının karar düzeltme isteyenlerden alınmasına,13.05.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.