Logo

4. Hukuk Dairesi2024/6396 E. 2024/10263 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, işleteni olduğu aracın karıştığı trafik kazası neticesinde davalının yaralanması nedeniyle açılan davada hükmedilen tazminatların, başlatılan icra takibinde, daha önce imzalanan ibranameye rağmen ödendiği iddiası nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Görme engelli davalının adi yazılı şekilde düzenlenen ibranamenin geçerlilik şartlarını taşımadığı ve davacının borcunu ödediğine dair geçerli bir ispat sunamadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin davayı reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2024/74 E., 2024/91 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen menfi tespit davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; 07.08.1994 tarihinde davacı adına kayıtlı traktörün karıştığı trafik kazası sonucu yaralanan davalı ...'in olay nedeniyle uğramış olduğu maddi ve manevi zararlarını tazmini için Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/569 Esas ve 2004/767 Karar sayılı dosyasında tazminat davası açıldığını ve davanın kabulüne karar verildiğini, davalı ile yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varıldığını, alacağın 05.12.2007 tarihli ibraname ile davalıya ödendiğini, ibranamenin Avukat ... huzurunda imzalandığını, sonrasında davalı tarafından Mucur İcra Müdürlüğünün 2010/318 sayılı icra takibinin başlatıldığını ve takipsizlik nedeniyle düşen dosyanın yenilenerek 2015/44 esası aldığını, yenilemeden sonra müvekkiline ait gayrimenkulun satıldığını, bu aşamaya kadar müvekkilinin ibranameyi bulamaması nedeniyle satışa müdahale edemediğini ve herhangi bir dava açamadığını, abisinin vefatı üzerine abisinin dosyaları arasındaki evrakların içinde ibranameyi bulduğunu, icra dosyasına konu borcun ödenmesi nedeniyle takibin haksız olduğunu belirterek Mucur İcra Dairesinin 2015/44 sayılı dosyasının dayanağı olan Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/569 Esas ve 2004/767 Karar sayılı karara istinaden doğan borcun ödenmesi nedeniyle icra takibinin iptalini ve davalının %20'den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının maruz kaldığı trafik kazası sonucu görme yeteneğini kaybettiğini, müvekkilinin okuma yazma da bilmediğini, Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/569 Esas ve 2004/767 Karar sayılı davasının lehine sonuçlandığını, Mucur İcra Müdürlüğünün 2010/318 sayılı takip dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını, takibin yenilenmesi üzerine alacağın tahsili işlemlerine devam edildiğini ve davacı adına kayıtlı olan taşınmazın satıldığını ve müvekkili adına tescil edildiğini, taşınmazın satış ve ihale aşamasında davalının hiçbir itirazda bulunmadığını, davaya delil olarak sunulan 05.12.2007 tarihli ibranamenin kısmi olarak Avukat ...'ın el yazısı ile düzenlendiğini ve sadece 5.000,00 TL'lik kısma ilişkin verildiğini, gözleri görmeyen müvekkiline de bu şekilde düzenlendiği belirtilerek imzasının alındığını, müvekkilinin okuma yazma bilmediğini, 5.000,00 TL aldığına dair belge olduğu söylenerek imza ettirildiğini, ibranamenin iki şahit huzurunda imzalanması gerektiğinden geçersiz olduğunu, müvekkilini maddi tazminat davası ve icra aşamasında temsil eden avukatlarının kendisinin durumundan yararlanarak anlaşmalar yapması nedeniyle azlettiğini ve haklarında ceza davaları açıldığını, davacının iyiniyetli olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 06.12.2017 tarihli ve 2016/159 Esas, 2017/129 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulüne, davacının Mucur İcra Müdürlüğünün 2015/44 sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 12.06.2020 tarihli ve 2019/2975 Esas, 2020/733 Karar sayılı kararıyla; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Dairenin 03.07.2023 tarihli, 2020/3424 Esas ve 2023/8482 Karar sayılı ilamı ile; "...Somut olayda; davalı ...'in ibranameyi imzaladığı 05.12.2007 tarihi itibarıyla görme engelli olduğu hususu sabittir. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının, ibranamenin imzaladığı tarihte yürürlükte olmaması nedeniyle görme engellilerin adi yazılı şekilde yaptıkları sözleşmelerin geçerliliği hususunda kanun boşluğu mevcuttur. Her ne kadar imza atabilen görme engellilerle ilgili ibranamenin imzalandığı tarihte Noterlik Kanunu'nun 73 üncü maddesinde düzenleme mevcut ise de bu düzenleme yalnızca noterlik işlemleri yönünden bağlayıcıdır. Özel kanun niteliğinde olan ve yalnızca noterlik işlemlerini düzenleyen kanunun adi yazılı sözleşmelere uygulanması kabul edilebilir değildir. Zira görme engellilerin korunması yönünde noter, resmi bir makam olarak tek başına güvence teşkil etmektedir.

Tüm bu açıklamalar karşısında 5378 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonunda, görme engellilerin 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılması sonucu adi yazılı şekle bağlı sözleşme yapamayacakları, bu tür sözleşmeleri yalnızca noterde resmi şekilde yapabilecekleri sonucu çıkmaktadır. (Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Yirminci Baskı, 2016, s.146-147)

Şu durumda; mahkemece ibranamenin düzenlendiği 05.12.2007 tarihi itibarıyla görme engellilerin adi yazılı sözleşme yapamayacakları ve bu nedenle ibranamenin geçersiz olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı ... tarafından imzalandığı iddia edilen ve davalı tarafından da ikrar edilmeyen ibraname başlıklı belgenin hukuken geçerlilik arz etmediği, bu belgenin hukuki geçerlilik arz edebilmesi için 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca, davalının hem görme engelli hem de okuma yazma bilmeyen bir kimse olması nedeniyle, noter huzurunda iki tanık önünde ve imza yerine geçen bir el işareti ya da parmak basmak suretiyle işaretlenerek düzenlenmesi gerektiği, bu düzenlemelerin amacının, görme engeli olan ve buna ilaveten okuma yazma da bilmeyen bir kişinin gerçekleştirdiği hukuki işlemin sonuçlarını doğru şekilde anlayıp bu yönde özgürce irade ortaya koyduğundan emin olmak olduğu, söz konusu ibraname düzenlendiğinde davacının avukatı bulunduğundan, avukatının hukuki bilgilendirme yaparak şayet içeriği gerçeği yansıtıyor ise, bu ibranameye geçerlilik kazandırmak adına yürürlükteki mevzuata uygun şekilde noter aracılığı ile düzenlenmesini sağlaması gerektiği, borçlar hukukunda "kötü ödeyen iki kere öder" ilkesinin esas alındığını, davacının borcunu eksiksiz şekilde ödediğini hukuka uygun ispat vasıtaları ile ortaya koyamaması durumunda geçerli bir ödeme yaptığından söz edilemeyeceği, davalının alacağının ilama dayalı olması nedeniyle gerçekten alacaklı olduğunu ispatladığı, buna mukabil davacı borçlunun borcun ödendiğini hukuka uygun bir şekilde ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; ibranameden 5 yıl sonra alınan raporda davacının %90 oranında engelli olduğunun belirtildiği, davalı asılın duruşmada %80 oranında görme kaybı olduğunu beyan ettiğini, %20 oranında görebildiğini kendisinin de kabul ettiğini, davalının tam görme kaybı olmadığını, hayatını idame ettirecek ve tek başına Kahramanmaraş'tan Kırşehir'e gelip duruşmaya katılabilecek kadar görebildiğini ve okuma yazması da olduğunu gösterdiğini, davalı tarafından ibranameye atılan imzanın geçerli olduğunu, ibraname tarihinde mevcut olan düzenlemeler dikkate alındığında görme engellilerin herhangi bir şekil şartına tabi olmaksızın adi yazılı sözleşme yapabileceklerini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacının işleteni olduğu aracın karıştığı trafik kazası sonucunda, davalının yaralanması nedeniyle açılan davada hükmedilen tazminatların tahsili amacıyla başlatılan icra takibinde ödeme iddiası nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu'nun 14 üncü maddesi, 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamalerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un (25.4.2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle; a) Bu Kanunun Adında yer alan “Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması” ibaresi “Engelliler” şeklinde değiştirilmiştir) 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı peşin alınan harcın onama harcına mahsubuna,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.