"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25.Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/567 E.-2024/962 K.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; yasa dışı yollardan Sermaye Piyasası Kurulu' nun bütün Kanun maddelerini ihlal ederek ... A.Ş adı altında örgütlenen bazı şirketlerin resmi geçerliliği bulunmayan ve hisse senedi adı altında düzenlenen belgeleri ile tahsilat makbuzlarını piyasaya sürerek sattıklarını, bu suretle izinsiz halka arz faaliyetinde bulunmak suretiyle sebepsiz zenginleştiklerini, bu nedenle de Sermaye Piyasası Kurulu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na karşı görevlerini ihmalden kaynaklanan hizmet kusurlarından dolayı dava açtıklarını, Ankara 3.İdare Mahkemesi'nin 2004/2343 E., 2007/253 K. sayılı kararı ile dilekçenin reddine karar verildiğini, verilen 30 günlük yasal süre içerisinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (2577 sayılı Kanun) ilgili maddelerine uygun olarak her bir şirket için ayrı ayrı dava açılmak üzere yenileme dava dilekçelerinin yazıldığını ve dilekçelerin 16.07.2007 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesine ulaştığını, dilekçelerin aynı gün kayıtlara alınması gerekirken anılan mahkemede evrak memuru olarak görev yapan davalı tarafından kasıtlı olarak kayda alınmadığını, yenileme dilekçelerinin 9 gün boyunca saklanarak işleme konulmasının engellendiğini bu nedenle de davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, davalının eylemi nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek oluşan maddi ve manevi zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000,00 TL maddi ve manevi zararın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde; aradan geçen süre gözetildiğinde olayları hatırlamasının mümkün olmadığını, işlerin çok yoğun olduğunu, davacıyı tanımadığını dolayısıyla kendisine karşı kastının olmasının mümkün olmadığını, savcılık tarafından takipsizlik kararı verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafından 2577 sayılı Kanundaki idari dava açma prosedürüne uyulmadığı ve dava dilekçelerinin öngörülen Türk Konsolosluğuna verilmediği ve bu aşamada ödenmesi gereken harç ve posta ücretlerinin konsoloslukta bulunan deftere kayıtlarının yaptırılmadığı, kayıt tarih ve sayısının dilekçe üzerine yazdırılmadığı, bu prosedürün izlenmesi halinde, davanın bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılacağının düzenlendiği, davalının iddia edilen eylemi ile her ne kadar dilekçelerin mahkeme kaydına geç girmesine sebebiyet verilmiş ise de, bu eylemin sonuçla illiyet bağının davacının dava açma prosedürüne uygun olarak dava dilekçelerini 2577 sayılı Kanun ile öngörülen yolla göndermemesi eylemi ile kesildiği, dolayısıyla davaların reddi ile sonuçlanmasında davalıya atfı kabil kusur bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesinin 20.01.2022 tarihli kararı ile dava dilekçelerinin esasa kaydının derhal yapılmaması nedeniyle davanın süre aşımına uğrayarak red hükmü ile sonuçlandığı yönündeki iddiada, davalının görev sınırlarını aşan kişisel kusur mahiyetinde bir eyleminin tespit edilemediği, davalının eyleminin varsa görev kusuru kapsamında kaldığı; bu durumda ilk derece mahkemesi tarafından Anayasa'nın 129/5 ve Devlet Memurları Kanunu'nun 13.maddeleri nazara alınarak davalıya doğrudan dava açılabilmesi mümkün görülmediğinden “davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine” karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile işin esası incelenerek karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.01.2022 tarihli kararının süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairece, davaya konu edilen ve davalıya isnat edilen eylemin adli görev kapsamında olduğu, davalının salt kişisel kusuruna dayanılmak suretiyle davanın açıldığı dolayısıyla eldeki uyuşmazlığın adli yargı yerinde görülüp çözülmesi gerektiğinden husumetin davalıya yöneltilmesinde isabetsizlik bulunmadığı ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan inceleme yapılarak sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi' nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının dava açılmasında 2577 sayılı Kanun'da idari dava açma prosedürüne uyulmadığı ve davalının iddia edilen eyleminin ile her ne kadar dilekçelerin mahkeme kaydına geç girmesine sebebiyet vermiş ise de, bu eylemin sonuçla illiyet bağının davacının dava açma prosedürüne uygun olarak dava dilekçelerini 2577 sayılı Kanun ile öngörülen yolla göndermemesi eylemi ile kesildiği, dolayısıyla davaların reddi ile sonuçlanmasında davalıya atfı kabil kusur bulunmadığından, davalının dava konusu eylemi nedeniyle davacıyı zarara uğrattığı iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dokuz gün boyunca işlem yapılmamasının basit bir ihmalle açıklanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı hakkındaki disiplin soruşturmasında da soruşturmaya konu eylemin sübutunun kabul edildiğini ancak zamanaşımı nedeniyle ceza tayin edilmediğini ve bilirkişi incelemesi talebinin ilk derece mahkemesince gerekçesiz şekilde reddedildiğini bu nedenle de eksik inceleme neticesinde hatalı karar verildiğini, müvekkilinin hak arama özgürlüğünün engellendiğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, adliye personeli olan davalının kişisel kusuru iddiasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Temyiz olunan nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda dökümü yazılı temyiz peşin harcının onama harcına mahsubuna,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.