Logo

4. Hukuk Dairesi2024/10573 E. 2024/11415 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karayolları Genel Müdürlüğünün yol bakım ve onarımındaki kusurundan kaynaklanan trafik kazası nedeniyle kasko şirketinin rücu davasının hangi yargı kolunda görüleceği.

Gerekçe ve Sonuç: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesi, Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları uyarınca bu tür davalarda adli yargının görevli olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin yargı yolu yokluğundan davanın reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/32 E., 2018/221 K.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanmış bulunan araç ile 20.05.2012 tarihinde davalı kurumun sorumluluğunda bulunan yoldaki gerekli yol işaretlemelerini ve dökülen mucurların temizliğini yapmamaları sonucunda meydana gelen tek taraflı trafik kazası neticesinde sigortalı araçta zarar meydana geldiğini belirterek araç sahibine ödenen 8.887,50 TL'nin davalıdan tahsili için başlatılan Diyarbakır 1. İcra Müdürlüğünün 2012/7044 sayılı dosyasında yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle icra inkar tazminatının talep edilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu alacağın likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, istenilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, meydana gelen zararın ne kadar olduğunun belli olmadığını, bu hususta herhangi bir bilirkişi incelemesi yapılmadığını, zarar miktarının davacı tarafından hesaplandığını, objektif olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 26.11.2014 tarihli ve 2013/510 Esas, 2014/2492 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulü ile Diyarbakır 1. İcra Müdürlüğü'ne ait 2012/7044 Esas sayılı dosyasına davalı itirazının davalının kusuruna tekabül eden 6.665,63 TL asıl alacak yönünden iptaline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Dairenin 21.11.2017 tarihli ve 2016/20027 Esas, 2017/10840 Karar sayılı kararı ile; "Davacının, davalı ... Müdürlüğünün hizmet kusurunu ileri sürerek dava açtığı, kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalının, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunan zararın ödetilmesi istekleri 11.02.1959 günü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında değinildiği üzere tam yargı davasının konusunu oluşturduğu, bu davaların ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerektiği, yargı yolu dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen incelenmesinin kamu düzeni ilkesi gereği olduğu, bu durumda mahkemece, davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde verilmesinin doğru görülmediği" gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davasının HMK'nın 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK'nın 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; yargı yolu caiz olmadığı nedeni ile verilen davanın reddine ilişkin kararın yanlış olduğunu, nitekim bu konuda verilen Uyuşmazlık Mahkemesinin 26.12.2016 tarih 2016/661 esas 2016/678 karar sayılı kararı ile yargı yerinin adli yargı olduğunun açıkça belirtildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık; kasko poliçesinden kaynaklanan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken esas sorun, davanın hangi yargı kolunda görüleceği üzerinde toplanmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun birinci maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiş; yedinci maddesinde ise Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri düzenlenmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.

Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (AYM’nin 26.12.2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa'da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.

İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”.

Öte yandan, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir. (UYM’nin 11.04.2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24.09.2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları)

2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin uygulanmasında, Dairemizin 21.11.2017 tarihli ve 2016/20027 Esas, 2017/10840 Karar sayılı kararı ile; idari yargı yeri görevli kabul edilmiş ise de yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu açıktır.

Somut olayda, 20.05.2012 tarihinde davacı ... tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanmış bulunan araç ile davalı kurumun sorumluluğunda bulunan yoldaki gerekli yol işaretlemelerini ve dökülen mucurların temizliğini yapmamaları sonucunda meydana gelen tek taraflı trafik kazası neticesinde sigortalı araçta zarar meydana geldiği iddia edilmektedir. Olaya ilişkin makine mühendisi bilirkişinin 28.05.2014 havale tarihli raporunda; kazanın oluşumunda, yolun yapım ve bakımından sorumlu davalı kurumun %75 oranında asli kusurlu; dava dışı sürücü Ülkü Akpolat'ın ise %25 oranında tali kusurlu olabileceği kanaatinin belirtildiği anlaşılmıştır.

Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargıdır. Mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olmayıp kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan mahkeme kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine,

Dosyanın mahkemeye gönderilmesine,21.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.