"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dava dilekçesinde; ... ili, ... İlçesi ... köyü 114, 115, 116, 117, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 126, 128, 132, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 156, 157, 895, 918, 189, 953 ve 954 parsel sayılı taşınmazların davacılar murisine ait olduğunu, tapu sicilinin yanlış tutulması sebebiyle muris tarafından icar usulü kullanımlarına bırakılan köylüler adına tescilinin yapıldığını, mülkiyet hakkının ihlal edilmesi ve tapu kaydının yolsuz tescili sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL tazminatın davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; Osmanlı tapularının doğrudan doğruya mülkiyet hakkı bahşetmeyeceğini, kadastro çalışmalarından itibaren 10 yıl geçtikten sonra dava açılamayacağını, beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesi gereğince zamanaşımı süresince muris ...'nın mirasçılarının Mayıs 1964'te Hazine adına tescil gören taşınmazlar yönünden bir dava açmadığı, kadastro tespitlerine yönelik Gemlik Kadastro Mahkemesinin 1992/17 Esas, 1993/2 Karar sayılı kararı ile taşınmazların başkaca kişiler adına tapu kayıtlarının oluştuğu, bu Mahkeme kararına karşı bir kısım davacıların ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/137 Esas, 1996/159 Karar sayılı ilâmında belirtilen tapu iptal tescil davası açıldığı, Mahkemece dava konusu taşınmazlar hususunda karar verildiği, kararın kesinleştiği, tapu müdürlüğünce dava konusu taşınmazların hükmen tescillerinin yapıldığı, taşınmazın zaman içinde satış ve intikallerinin devam ettiği, açıklamalar ışığında doğduğu iddia edilen zararın ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/137 Esas, 1996/159 Karar sayılı kararının kesinleştiği 02.09.1996 tarihinde ortaya çıktığını, eldeki dava gerek 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesi gereği ve gerekse zararın ortaya çıktığı iddia edilen Mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinde açılmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; murisin mülkiyet hakkının 1964 yılına kadar devam ettiğini, 3402 sayılı Kanun ile taşınmazların Hazine adına yolsuz olarak tescil edildiğini, tapulama faaliyetleri sırasında tapusuz taşınmazlar oldukları kabul edilerek muris tarafından icar usulü kullanımlarına bırakılmış köylüler adına yolsuz tescil yapıldığını, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, kararın hukuka, hakkaniyete, kanuna, Anayasaya ve uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi kararının hatalı olduğunu, mülkiyet hakkına dayalı davalarda zamanaşımının söz konusu olmadığını, ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve 02.09.1996 tarihinde kesinleşen kararla ilgileri bulunmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince muris ...'nın mirasçılarının Mayıs 1964 yılında Hazine adına tescil gören taşınmazlar yönünden dava açmadığı, tapu müdürlüğünce dava konusu taşınmazların hükmen tescillerinin yapıldığı, iddia edilen zararın ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/137 Esas, 1996/159 Karar sayılı kararının kesinleştiği 02.09.1996 tarihinde ortaya çıktığını, bu şekilde kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıl içerisinde açılmadığından bahisle, davalının ileri sürdüğü zamanışımı savunması nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, Anayasa Mahkemesinin 2017/15121 başvuru No'lu, 11.12.2019 karar tarihli 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanan tazminat davalarında zamanışımı nedeniyle reddedilen davalara örnek teşkil edecek kararı irdelendiğinde; öncelikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2019/517 Karar sayılı kararına kadar kadastro işlemlerinden doğan zararların, tapu senetlerinin tutulmasından doğan zararları kapsamadığı ve ayrıca dosyamız açısından önemli olan on yıllık zamanaşımının, bu karardan (2009 yılından) önce dolması hâlinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği açıklandığını, Anayasa Mahkemesinin eğer 10 yıllık zamanaşımı YHGK'nın vermiş olduğu 18.11.2009 tarihinden önce dolması nedeniyle reddolunmasının, Mahkemeye erişim hakkının ihlal olduğunu kabul ettiğini; ancak YHGK'nın karar tarihinden önce zamanaşımına uğramış tazminatların, talep edilebilmesi açısından zamanaşımını kaldırmadığını, 10 yıllık zamanaşımının yeniden başlamayacağını, YHGK'nın 18.11.2009 tarihli kararından önce, zamanaşımı dolan başvuruculara ne kadarlık bir makul süre verilmesi belirleme yetkisinin ilk derece mahkemelerine ve Yargıtaya ait olduğunun altının çizildiğini, işbu dosyada ise davanın 30.05.2016 tarihinde, 18.11.2009 tarihinden 6 yıl 6 ay 12 gün sonra açıldığını, davacıların makul olmayan bir süre olan 6 yıl 6 ay 12 gün sonra iş bu davayı açtıklarından hukukî güvenlik ve istikrarın zedelenmemesi için davanın zamanaşımı nedeniyle sonuç olarak reddine yönelik kararın doğru olduğu kabul edilmek suretiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın YHGK kararından 6 yıl sonra açılmasının neden makul süre olarak kabul edilmediğinin açıklanmadığını, 6 yılın makul bir süre olduğunu, murisin mülkiyet hakkının 1964 yılına kadar devam ettiğini, bu yılda taşınmazların 3402 sayılı Kanun kapsamında Hazine adına yolsuz olarak tescil edildiklerini, tapulama faaliyetleri sırasında tapulu taşınmazların, tapusuz kabul edilerek muris tarafından icar usulü kullanımlarına bırakılan köylüler adına yolsuz tescil edildiğini, mülkiyete dayalı davada zamanaşımının söz konusu olamayacağını, kararın hukuka, hakkaniyete, kanuna, adalete, Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğunu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.09.1996 tarihinde kesinleşen kararına ilişkin dosyada müvekkillerinin hiçbir ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu taşınmazların 1969 yılında yapılan tapulama çalışmaları ile Hazine adına tespit gördükleri, Gemlik Kadastro Mahkemesinin 13.06.1994 tarihinde kesinleşen 1992/17 Esas, 1993/2 Karar sayılı kadastro tespitine itiraz davası sonucunda özel kişiler adına tescil kararlarının verildiği, akabinde ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.09.1996 tarihinde kesinleşen 1996/137 Esas, 1996/159 Karar sayılı tapu iptal tescil dosyasında tescil hükümlerinin kurulduğu, işbu davanın 30.05.2016 tarihinde açılmış olduğu, dosya kapsamına göre koşulları oluşmadığından, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.