"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 inci maddesine dayanan tazminat davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinafı üzerine İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddi ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle ; Denizli ili, ... ilçesi, ... Mahallesindeki 7807 m²' yüzölçümlü 132 ada 2 parsel sayılı taşınmazı gerek satın alırken gerekse ifraz sonrası tapuları alırken taşınmaz üzerindeki TEK lehine irtifak hakkı şerhlerinin tapu senetlerinde ve ipotek akit belgelerinde görülmemesi ve bilgi verilmemesinden dolayı taşınmazların cebri icra satışında değerinin çok altında satılması sebebiyle uğradığı zararını 4721 sayılı Kanun'un 1007 inci maddesi gereğince davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Maliye Hazinesi cevap dilekçesinde özetle, davacının 132 ada 2 parsel sayılı taşınmazı devralırken TEK lehine konulan iki farklı irtifak hakkının taşınmaz üzerine tescilli olduğunu bildiğini, yine ifraz sonrası oluşan 16, 17, 18, 19 parsellerin tescili istem belgelerinde de irtifak haklarına ilişkin açıklamaların yer aldığını ve bu açıklamaların davacı tarafından imzalandığını, davacının taşınmazlardaki irtifak haklarının bilmediği iddiasını kabul etmenin mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazlarda müvekkili idare tarafından tazmini gereken herhangi bir değer düşüklüğü bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalının kusursuz sorumluluğu olduğunu bu nedenle kusurun kanıtlanmasına gerek olmadığını, resmi senedin boş imzalatıldığını, nispi vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının 132 ada 2 parsel sayılı taşınmazı devralırken TEK lehine konulan iki farklı irtifak hakkının taşınmaz üzerine tescilli olduğunu, yine ifraz sonrası oluşan parsellerin tescil istem belgelerinde de irtifak haklarına ilişkin açıklamaların yer aldığı ve bu belgelerin davacı tarafça imzalanmış olduğu anlaşılmış olması nedeniyle davacı vekilinin esasa ilişkin itirazlarının esastan reddi ile karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası gereği maddi tazminat istemi tümden reddedildiğinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden bahisle düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosya içindeki davalı idarenin baş müfettişinin raporunda tapu işlemlerini yapan memur, müdür yardımcısı ve onaylayan müdürün ifadelerinden senette olması gereken taşınmazı kısıtlayan hususlara ilişkin bilgiler sütununun boş imzalatıldığı ve taraflara bilgi verilmediğine ilişkin ifadelerinin ikrar niteliğinde olduğu kaldı ki 4721 sayılı Kanun'un 1007 inci maddesi gereği davalının kusursuz sorumluluğu olduğunu bu nedenle kusurun kanıtlanmasına gerek olmadığını, bilirkişi kurulu marifetiyle oluşan zararının tespiti ve davalıdan tahsil edilmesi gerektiğinin ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’nun “Sorumluluk” karar başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.''
5. 4721 sayılı Kanun'nun "Tapu sicilinin açıklığı” karar başlıklı 1020 inci maddesi şöyledir:
“Tapu sicili herkese açıktır.” “İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.”
6. 4721 sayılı Kanun'nun "Dürüst Davranma" karar başlıklı 2 inci maddesi şöyledir:
"Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz."
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu 132 ada 2 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 141 No lu parselin ve aynı yer 145 No lu parselin üzerine 23.03.1981 tarihinde, dayanak mahkeme kararlarına istinaden TEK lehine daimi irtifak hakkı tesis edildiği ve daha sonra bu parsellerin imar düzenlemesi neticesinde 132 ada 2 parselin 18.12.1988 tarihinde 8855 yevmiyeli işlem ile tarla vasfıyla Ahmet oğlu Mehmet Topkara adına tescil edildiği, söz konusu irtifak haklarının 132 ada 2 parselin 459 m²lik kısmında 13.04.1981 tarih 2313 yevmiye ile ve 1323 m² lik kısmında da 2315 yevmiye ile (a) ve (b) harfli iki adet daimi irtifak hakkının tesis ve tescil edildiği, taşınmazın tarla olan vasfının arsaya çevrildiği, Ahmet oğlu Mehmet Topkara'nın 03.07.2002 tarihinde ölümü ve mirasçıları tarafından irtifak hakları ile yükümlü olarak 17.06.2003 tarihinde ...'ye ifraz öncesinde satış işlemi yapıldığı, 132 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 27.04.2006 tarih ve 7623 yevmiyeli ifraz işlemi ile 132 ada 12 - 19 parsel sayılı 8 adet taşınmaza bölündüğü, 12, 13, 14, 15 parsel sayılı taşınmazlardan havai hat geçmediği için irtifak hakkı tesis edilmediği, ifraz işleminde TEK lehine olan irtifak haklarının tekabül ettiği taşınmazlar olan 16, 17, 18 ve 19 parsel sayılı taşınmazların kadastroca düzenlenmiş 27.03.2006 tarihli Fen kayıt 1721 No lu tescil bildirimininde malik ... tarafından imzalandığı ve tapu kayıtlarında irtifak haklarının ilişkin şerh verildiği, ifrazen oluşan 132 ada 16,17,18,19 parsel sayılı taşınmazlara muhtelif tarihlerde bankalar lehine ipotek tesisi edilirken sadece 13.04.2007 tarih ve 8636/8637 yevmiye ile 13.06.2007 tarihli ve 16157 yevmiye numaralı ipoteklerin resmi senetlerinde irtifak hakkına ilişkin numaralı belirtmenin bulunmadığı, dava konusu taşınmazların cebri satış suretiyle bankalara satış yapıldığı sonrasında da dava dışı şahıslara satıldığı anlaşılmıştır.
3. Davacının dava konusu taşınmazı satın alırken resmi senedin ikinci sayfasında "beyanlar - şerhler - hak ve mükellefiyetler" kısmında taşınmazın 459 m²lik ve 1323 m²lik kısmında daimi irtifak haklarının bulunduğunun yazılı olduğu ve sayfanın altının davacı tarafından bizzat imzalandığı buna göre davacının, 132 ada 2 parsel sayılı taşınmazı devralırken TEK lehine konulan iki farklı irtifak hakkının taşınmaz üzerine tescilli olduğunu bilmediğini iddia edemeyeceği, yine ifraz sonrası oluşan parsellerin tescil istem belgelerinde de irtifak haklarına ilişkin açıklamaların yer aldığı ve bu belgelerin davacı tarafça imzalanmış olduğu anlaşıldığından, 4721 sayılı Kanun'un 1020 nci maddesinin: "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.'' hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.