"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret/Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; süre, kesinlik, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin malik olduğu Sakarya ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 4931 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebebiyle müvekkilin taşınmazdan tasarruf etme imkanının ortadan kaldırıldığını, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini ve davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptali ile sicilden terkin edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini istemeye yetkili tarafın Hazine olduğunu, esasa girilmeden davanın taraf sıfatı yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, ayrıca dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali edilmediğini, hâlen davacı adına kayıtlı olduğunu hâl böyle iken davacının mal varlığında herhangi bir azalma olmadığı ve zarar da meydana gelmediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; değeri belirleyen bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ edilmediğini, ıslah haklarını kullanamadıklarını, emsal araştırmasının usulüne uygun yapılmadığını, emsalin satış tarihi ile dava tarihi arasındaki değer artış oranının yansıtılmadığını, dava dilekçesinde taşınmazdan tasarruf edememeleri nedeniyle oluşan zararı da talep etmelerine karşın bu hususta karar verilmediğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; lehlerine hükmedilen vekâlet ücretinin eksik hesaplandığını, 3621 sayılı Kanun'a göre kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle tapu kaydının iptali ve terkin isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, dava hakkının da o hakkın sahibine ait olması nedeniyle davacıların bu yönde bir dava açamayacaklarını, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 23.06.2014 tarihli ve 2014/12562 Esas, 2014/13266 Karar sayılı ilâmının da bu yönde olduğunu, hiç kimsenin dava açmaya zorlanamayacağını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, kamulaştırmada kullanılan hesaplama yönteminin bu davalarda kullanılamayacağını, davanın reddine karar verilmeyecekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında olduğu gibi tazminatın denkleştirilmesi suretiyle hakkaniyete uygun bir çözüm bulunması gerektiğini, dava konusu taşınmazın değerinin bilirkişilerce belirlenenden daha düşük olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arsa vasıflı taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak biçilen değerin uygun olduğu, emsal araştırmasının usulüne uygun yapıldığı, belirlenen değerin bölge rayiçlerine uygun bulunduğu, dava tarihi itibarıyla hesaplanan tazminat miktarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin yerinde olduğu; bilirkişi raporlarının davalı tarafa tebliğ edilen tebligat parçası ile davacı tarafa tebliğ edilen tebligat parçasının aynı olduğu, davalı tarafın itirazları incelendiğinde değere yönelik itirazların da yer aldığı, davacı vekilince karar celsesinde bu hususun dile getirilmediği ve davanın kabulünün talep edildiği, bu durumda davacı tarafa hükme esas alınan bilirkişi raporunun usulüne uygun tebliğ edildiğinin anlaşıldığı; davacı vekilinin mahrum kalınan kâr talepleri olmasına karşın mahkemece bu hususta hüküm kurulmadığı yönündeki itirazının denetlenmesi neticesinde, İlk Derece Mahkemesinin ilk kararında da bu hususa yönelik hüküm kurulmadığı, buna rağmen davacı vekilince ilk karara karşı istinaf yoluna da başvurulmadığı, ıslah dilekçesinde davacı vekilinin bu talep yokmuş gibi yalnızca taşınmaz bedeli yönünden artırım yaparak buna göre harç ikmal ettiği verilen kararın bu yönlerden yerinde olduğu; ancak davanın kısmen kabulüne karar verilerek reddedilen miktar üzerinden davalı yararına takdir edilen vekâlet ücretinin 4.871,70 TL olması gerekirken eksik tayin edildiği belirtilerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iki numaralı alt bendi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği istinaf sebeplerini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu taşınmazın tapulama işlemleri neticesinde 08.08.1969 tarihinde davacı adına tescil edildiği, yapılan keşif sonucu taşınmazın 02.04.1991 yılında kesinleşen (07.11.2014 tarihinde aynen revize edilen) kıyı kenar sınırı içinde kaldığı, kumluk boş arsa görünümünde olduğu anlaşılmaktadır.
3. Dava konusu taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak ve Dairemiz denetiminden geçen aynı bölgeye ilişkin dosyalarla uyumlu olarak değer biçilmesine ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.