Logo

5. Hukuk Dairesi2022/11556 E. 2023/867 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapuda sahte vekaletname ile yapılan işlemler nedeniyle oluşan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Devletten talep edilmesi davasında zamanaşımı def'inin kabulü.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesine dayalı tazminat davalarında, özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 125. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği ve davaya konu işlemlerin üzerinden 10 yıldan fazla süre geçtiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki taşınmazın tapuda sahte vekaletname ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi ...'ın davaya konu Kocaeli ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 10 pafta 304 parsel (imarla ... Mahallesi 638 ada 1 parsel), 6 pafta 209 parsel (imarla 568 ada 2 parsel), 6 pafta 203 parsel (imarla 564 ada 9 parsel), 4 pafta 95 parsel (imarla 564 ada 2 parsel) sayılı taşınmazların maliki iken 10.07.1965 yılında öldüğünü, ... (...) ölü olmasına rağmen, ölümünden yaklaşık 3 sene sonra, muris adına dublör kullanmak suretiyle .... Noterliğinin 7 Eylül 1968 tarihli 15676 yevmiye numaralı vekaletnamesi ve .... Noterliğinin 05.10.1968 tarihli ve 19127 yevmiye nolu suret vekaletnameleri sahte olarak düzenlemek suretiyle kök murisin taşınmazlardaki hisselerinin aynı taşınmazda hissedar olan kişilere haksız ve hukuksuz bir şekilde temlik edildiğini, sahte vekil ...'nun bu sahte vekaletnameleri kullanarak murisin ... Mahallesi 304 parseldeki 1/3 hissesini, Kocaeli Tapu Müdürlüğünün 19.11.1968 tarihli ve 6379 yevmiye numaralı resmi senedi ile diğer hissedar Bekir Kıroğlu'na sattığını, bu satıştan çok sonra yine aynı sahte vekaleti kullanmak suretiyle murisin ... Mahallesi 6 pafta 209 numaralı parseldeki hissesini Kocaeli Tapu Sicil Müdürlüğünün 27.11.1975 tarihli ve 11231 yevmiye numaralı resmi senedi ile diğer hissedar ...na satmış ve yine aynı gün 11232 yevmiye numaralı resmi senetle de bu sefer diğer taşınmazlardaki ... Mahallesi 95 parsel ve 203 parsellerdeki hissesinin de tamamını yine diğer hissedar Bekir Kıroğlu'na satmak suretiyle devir ettiğini, sahte vekaletname kullanılarak yapılmış olan tüm satışların yok hükmünde olduğunu, bu satışlar nedeniyle davacıların miras haklarının gasp edildiğini belirterek şimdilik 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, zamanaşımına uğradığını, Devletin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, tapu sicilinin tutulmasından maddi bir zararın doğmuş bulunması gereceğini, ayrıca tapu siciline yapılan yolsuz tescili düzeltme yolu ile zararı önleme imkânı mevcut oldukça, zarardan ve devletin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mülkiyet hakkının temel bir insan hakkı olduğunu, zamanaşımına uğramadığını, zamanaşımı uygulamasının mahkemeyi erişim hakkına müdahale oluşturduğunu, dava açma hakkının haktan yararlanmayı imkansız kılacak veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde kısa olmaması gerektiğini, somut olayda miras bırakana ait taşınmazların sahte vekaletname ile temlik edildiğini, murisin 10.07.1965 tarihinde vefat etmiş olduğunu, davacıların temlik zamanında çok küçük olduklarını ve haklarını kullanma ehliyetine sahip olmadıklarını, sonradan edindikleri bilgileri inceleyip yaptıkları araştırma sonucu taşınmazların hukuksuz bir şekilde temlik edildiğini öğrendiklerini, kaldı ki 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca açılan davalar için ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmediğini, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu ek protokolü gereği mülkiyet hakkı ile buna bağlı dava hakkının zamanaşımına tabi olmadığını, zararın kesin olarak öğrenildiği tarihin dava tarihi olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 inci maddesi uyarınca açılan tazminat davaları için yasada ayrı bir zamanaşımı süresi öngörülmemiş olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'un 146 ncı maddesindeki (818 sayılı Borçlar Kanun'un 125 inci maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği Yargıtay tarafından kabul edildiğinden. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 07.10.2021 tarihli ve 2017/5-2384 Esas, 2021/1172 Karar) somut uyuşmazlıkta; sahte vekaletname kullanılarak yapıldığı ileri sürülen işlemler 19.11.1968 ile 27.11.1975 tarihinde yapılmış olduğu ve dava 22.02.2021 tarihinde açıldığından davalı vekili süresinde sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile zamanaşımı defiinde bulunduğu dikkate alınarak zararlandırıcı eylem tarihleri ile dava tarihi arasında yasada öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmakla davanın reddine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; sahte vekil ...'nun ... Mahallesi 304 parseldeki muris ...'nun 1/3 hissesini, Kocaeli Tapu Müdürlüğünün 19.11.1968 tarihli ve 6379 yevmiye numaralı resmi senedi ile diğer hissedar Bekir Kıroğlu'na; yine aynı sahte vekaleti kullanmak suretiyle murisin ... Mahallesi 6 pafta 209 numaralı parseldeki hissesini Kocaeli Tapu Sicil Müdürlüğünün 27.11.1975 tarihli ve 11231 yevmiye numaralı resmi senedi ile diğer hissedar ...na; yine aynı tarihli ve 11232 yevmiye numaralı resmi senetle ... Mahallesi 95 parsel ve 203 parsellerdeki hissesinin de tamamını diğer hissedar Bekir Kıroğlu'na satmak suretiyle devir ettiğini, tescil işleminde yetkisiz vekaletname kullanıldığından bahisle yolsuz olduğu iddiasında bulunulduğu, bu yolsuz tescile bağlı olarak davacıların zararının oluştuğu gerekçesiyle iş bu davanın açıldığı,davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığı ve davalı idarenin süresinde zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmaktadır.

3. Davaya konu tescil işlemlerinin üzerinden 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,26.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.