"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
KARAR : Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen mülkiyeti davacılara ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin dava ile ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkin birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava ve birleştirilen dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin maliki olduğu Sakarya ili, ... ilçesi, ... köyü 1023 parsel sayılı taşınmazın tamamının kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline ve dava konusu taşınmazın müvekkilleri adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini, birleştirilen dava dilekçesi ile ilk davada saklı tutulan bölümün tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kısmi dava olarak açılmasına hukukî yarar bulunmadığından davanın usulden reddedilmesini, taşınmazın tapu kaydına orman şerhi konulması yetkisi Orman İdaresinde olduğundan sorumluluğun bu idareye ait olduğu ve müvekkili Hazine yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddedilmesini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi şartları oluşmadığını, tapu kaydında konulan şerhten davacıların haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09.04.2020 tarihli ve 2019/472 Esas, 2020/209 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline ve davacılar adına olan tapu kaydının iptal edilerek orman vasfı ile Hazine adına tescil edilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.09.2021 tarihli ve 2020/1143 Esas, 2021/782 Karar sayılı kararı ile dava tarihi itibarıyla arazi vasfında olduğu belirlenen taşınmazın değerinin net gelir yöntemiyle belirlenmesinin usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek, davacılar yararına hükmedilen vekâlet ücreti hatalı olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline, davacılar murisi adına olan tapu kaydının iptal edilerek orman vasfı ile Hazine adına tescil edilmesine karar verilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik görülmediği; ancak dava konusu taşınmazın konumu ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri dikkate alındığında, objektif değer artırıcı unsur oranının %80 oranında olacağı düşünülmeden, daha düşük oranda objektif değer artışı ilave etmek suretiyle eksik bedel tespitinin ve asıl dava ile birleştirilen ek dava aynı hukukî nedene dayalı olarak açıldığından, davacılar lehine toplam bedel üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı vekâlet ücreti takdir edilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline ve davacılar adına olan tapu kaydının iptal edilerek orman vasfı ile Hazine adına tescil edilmesine duruşma açılarak karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın eğim durumu ile ekim ve dikime müsait yapısı karşısında net gelirin daha yüksek oranda tespit edilmesi gerekirken, düşük zirai yıllık net gelin tespiti ile taşınmazın değerinin düşük hesaplandığını ileri sürmüştür.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahallinde yapılan keşifte orman bilirkişisinin hazır bulunmamış olmasının usuli eksiklik olduğunu, dava konusu taşınmaz için fahiş oranda objektif değer artış oranı tespit edilerek yüksek bedele hükmedildiğini ve değer tespitinin dava tarihi yerine tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edildiği tarih itibarıyla yapılmasını gerektiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.