"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin aslı dava ile tapu siciline hatalı kaydedilen hisse oranının düzeltilmesine ilişkin birleştirilen dava sonucu verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.06.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü yetki belgesine istinaden davacı vekili Avukat ... ile davalı idare vekili Avukat ... gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 35 parsel sayılı 122.500,00 m² yüzölçümlü taşınmazın 10767 m²sine isabet eden 1615/18374 payı satın aldığını, bilahare bu hisseyi üçüncü kişiye satmak üzere tapuya müracaat ettiğinde tapu sicilinin 1995 yılında yanlış tutulduğunu yaklaşık 10 dönüm civarında yer satın aldığı hâlde 1/10 civarında bir taşınmaza sahip olduğunun bildirildiğini, tapu siciline güvenerek zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; hatalı yapıldığı iddia edilen işlemde Hazinenin kusuru olmadığı gibi zararında oluşmadığı iddiasıyla talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 03.02.2015 tarihli ve 2010/370 Esas, 2015/54 Karar sayılı kararı ile, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 03.02.2015 tarihli ve 2010/370 Esas, 2015/54 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu; dava konusu ... köyü 35 parsel sayılı 122500 m² yüzölçümlü taşınmazın 3/40 hissesi dava dışı ... adına kayıtlı iken borcundan dolayı Çatalca İcra Müdürlüğünün 1995/13 Talimat sayılı dosyasından 31 kişiye satıldığı, İcra Müdürlüğü tarafından düzenlenen tescil listesindeki bildirime göre Tapu Müdürlüğünce tapu kütüğüne payların tescil edildiği ancak Tapu Müdürlüğünce cebri icrada satılan 3/40 paya isabet eden 9187,5 m² üzerinden alıcıların payının tescili gerekirken taşınmazın tamamı olan 122500 m² üzerinden alıcıların paylarının hatalı olarak, gerçek hak durumundan fazla şekilde tescil edildiği, davacının ise hatalı olarak tescil edilen bu paylardan 500/8197’sini 08.04.2008 tarihinde, 615/18374’nü ise 30.04.2008 tarihinde satın almak suretiyle zararın oluştuğu anlaşıldığından dava konusu taşınmaz arsa ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi ise gelir metodu uygulanarak değerinin tespit edilmesi gerektiğinden, ayrıca birleştirilen tapu sicilindeki payın düzeltilmesine yönelik davada ise davanın kabulü hâlinde diğer paydaşların pay durumunda bir değişiklik olmayacağından davanın Tapu Müdürlüğüne izafeten Hazineye yönelik açılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi doğru bulunmayarak karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 14.06.2019 tarihli ve 2017/96 Esas, 2019/398 Karar sayılı kararı ile asıl davanın ıslahla artırılan bölümü yönünden zamanaşımı gerçekleştiğinden kısmen kabulüne, birleştirilen hisse hatasının düzeltilmesi davasının ise kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 14.06.2019 tarihli ve 2017/96 Esas, 2019/398 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davaları, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde kabul edilmektedir. Zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesileceği belirtilerek davanın başında belirtilen talebin 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılması mümkün olduğundan 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığından zamanaşımının gerçekleştiğinden de söz edilemeyeceğinden harcıda ödenen 07.03.2019 tarihli ıslah dilekçesine göre davanın kabulu yerine, yazılı şekilde karar verilmesi ve dava konusu taşınmazın değeri 2008'in nisan ayına göre belirlendiği ve buna göre faizin başlangıcının davacının en son pay satın aldığı tarih olan 30.04.2008 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken dava tarihinden faize hükmedilmesi doğru görülmeyerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hatalı kaydedilen payın satın alındığı tarihin değerlendirme tarihi olarak kabul edilmesinin doğru olmadığını, zararın oluşma tarihinin tapu kaydında düzeltim yapılan tarih olması gerektiğini, hükmolunan tazminat tutarı üzerinden uyarlama ve denkleştirici adalet kuralları gereğince karar tarihine kadar ulaştığı değere hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; 10 yıllık zamanaşımı süzerinin dolduğunu, tapu kaydındaki hatanın düzeltilebilir olması hâlinde zararın oluşmayacağını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapu kaydındaki hata nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemi hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacakdıysa aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arazi niteliğindeki İstanbul ili, Çatalca ilçesi, Dursunköy Mahallesi 35 parsel sayılı taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesi yerindedir.
3. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
4. 30.12.2013 tarihli raporda İcra Müdürlüğünce tanzim edilen listedeki hatalı hisselere göre yapılan tescile göre bu listedeki maliklerden davacı ...'ın satın aldığı 615/18374 ve 500/9187 toplamı 1615/18374 hissenin tapuda 10767m²ye karşılık gelmesine rağmen gerçekte cebri satışa konu olan 3/40 hisseden hesaplanması gereken hisse 615/18374 ve 500/9187 (307,50 m² ve 500.00 m²) toplamı 4845/734960 olması gerekirken bu hisselere karşılık gelen yüzölçümünün ise 307,50 m² ve 500 m² olmak üzere 807,50 m²ye karşılık gelmekte olduğu belirtilmesine rağmen hükme esas alınan raporda 1615/122500 paya malik olduğu kabulü ile hesap yapılmış olup aradaki çelişkinin giderilmesi için ek rapor alınmasının gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde olduğundan temyiz olunan Gaziosmanpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 8.400,00 TL vekâlet ücretinin davalı Hazineden alınarak davacıya, 8.400,00 TL vekâlet ücretinin de davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine,
Davacı idareden peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,
13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.