"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının orman tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 3916 yevmiye, Cilt:93, Sayfa:16, Sıra:177 'deki 1088 sayılı orman parseli taşınmazın tapu kaydının orman tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; zararın meydana geldiğini ancak kesin bir ilam ile tespitinin şart olduğunu, dava ön koşulu bulunmadığından tazminat isteminin reddine karar verilmesini, esas bakımından da Kadastro Kanununa göre 10 yıllık hak düşürücü dava açma süresinin geçtiğini, davacıların oluşan bir zararının da bulunmadığını, 1953 yılından bu yana zilyetliği terk edilen bu taşınmazlar için şimdi hak iddia etmenin de kötü niyetli olduğunu, somut olayda, tapu sicilinin tutulmasından dolayı terkin edilmeme, tescil edilmeme, yolsuz tescil veya terkin yapılma gibi hallerin ortaya çıkması gerektiği, davacıların ayni bir hakkının sona erdiğinin bir ilam ile ispat edilememesi karşısında davanın dinlenemeyeceğini, öte yandan haksız eylem kabul ediliğinde Borçlar Kanunu 60 ıncı maddesine göre 2 ve 10 yıllık sürelerinde geçtiğini, davacı tarafından ada ve parsel bilgisi ile mülkiyet ilişkisinin öncelikle tespiti de gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesi kaldırma kararından sonra da meselenin sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilecek şekilde tapu, orman ve kadastro kayıtlarının tamamını celp ettirmediğini, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere taşınmazların bulunduğu civarda 3116 sayılı Kanun'la 1943 yılında ... Orman Çalışması yapıldığını, oysa dava konusu taşınmazların müvekkillerinin murislerinin 1953 yılında Cumhuriyet tapusu şeklinde satın aldıkları 10 adet taşınmaz olduğunu, keşifte gösterilen yerlerin dava konusu yerler olduğu konusunda bir isabetsizlik söz konusu olmasa da delil listesinde yerel bilirkişi mahiyetinde tanıklarının olduğu belirtilmiş olmasına rağmen Mahkeme adeta vereceği karar belli olduğundan sadece usuli işlem olarak keşif icrasını tamamlamak adına keşif yaptığını, oysaki yerel bilirkişi mahiyetinde tanık ve tespit edilecek yaşça ileri olan yerel halktan kişilerin dinlenmesi ile dava konusu yerin keşifte gösterilen yer ile birebir aynı yer olup olmadığı konusundaki tereddütü de ortadan kaldırabilecekken bu yolu tercih etmediğini, dava konusunun belli olduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi mucibince tapuya güven ilkesi gereğince müvekkillerimin zayi olan tapularının bedelinin tazmin edilmesi gerektiğini, davaya konu taşınmazların hudutları ve fiziki olarak bulundukları alan da belli olduğunu, bu taşınmazlar hiç işlem ve revizyon görmediği için yeni parsel numarası almamış ve 1088 numaralı orman parseli içerisinde bırakıldığını, tapuya güven ilkesi kadastro tespit çalışmaları aşamasını da kapsadığını, davacıların murislerinden bu yana işledikleri ve kullandıkları bu taşınmazlar kadastro çalışmaları esnasında tutanakların hatalı ve yanlış tutulması sebebi ile hiç bir bedel ödenmeksizin Hazine adına tescil edilmesi doğru olmayıp evrensel hiç bir hukuk kuralı ile de bağdaşmadığını, hiçbir bedel ödenmeksizin Hazine adına tescili yapılmış olan bu özel mülk taşınmazlar nedeni ile müvekkillerimin uğradığı zarar da bu güne kadar karşılanmadığını, devlet organları tarafından yapılmış olan tüm bu işlemlerin tamamı müvekkillerimin mülkiyet haklarına yapılmış olan haksız bir müdahale olduğu yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların dayandığı tapu kaydının 1973 yılındaki tapulama çalışmaları sırasında orman sınırları içinde olması nedeniyle işleme tabi tutulmadığı, tapunun revizyon görmediği, eski tapunun 1088 sayılı 762 hektar 7526 m² yüzölçümlü ... orman parselinin kapsamında kaldığı, yöredeki orman kadastrosunun 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince 1943 yılında yapılıp kesinleştiği, davacılar murislerinin eski tapunun kapsamı alanında kalan ancak orman sınırları içinde kalması nedeniyle tespit dışı bırakılan ve revizyon görmeyen kısım açısından tazminat talebinde bulunduğu; ancak davacıların dayandığı eski tapu kaydının hukuki değerini yitirdiği, işleme tabi kayıt niteliği kalmadığı, dolayısıyla hukuki değerini yitiren ve işleme tabi kayıt niteliği bulunmayan eski tapu kaydına dayalı olarak mülkiyet hakkının doğmayacağı ve 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat talep edilemeyeceği anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... sokağı, 3916 yevmiye, Cilt:93, Sayfa:16, Sıra:177 'deki taşınmazın 1943 yılında 3116 sayılı Kanun kapsamında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içerisine alındığı, davacıların murisinin 1953 yılında taşınmazı satın aldığı; ancak sınırlarının tespit edilemediği gibi 1973 yılında da kadastro çalışmaları ile 1088 parsel numarası ile orman vasfıyla Hazine adına tescil edilen ve kesinleşen orman sınırları içinde kaldığından tespit harici bırakılmıştır.
3.Davacıların dayandığı tapu kaydının geldisi 11.01.1928 tarihli tapu kaydı olup 13.07.1945 tarihinde yürürlüğü giren 4785 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereğince 2 nci maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanların devletleştirildiği ve tapu kaydının hukuki değerini yitirdiği, bu nitelikteki eski tapu kaydına dayalı olarak mülkiyet hakkı ileri sürülemeyeceğinden Türk Medenî Kanunu'nun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat da talep edilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı kalan harcın davacılardan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,13.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.