Logo

5. Hukuk Dairesi2022/12117 E. 2023/1009 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilinde kadastro yenilemesi nedeniyle meydana gelen yüzölçümü azalması sebebiyle Hazine'ye karşı açılan tazminat davasında, tazminat miktarının belirlenmesi ve taşınmazın değerinin hesaplanma yöntemi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Hazinenin sorumlu olduğu, arazi niteliğindeki taşınmazın azalan kısmına gelir metoduyla değer biçilmesinin ve gerçek bedelin Hazine'den tahsilinin doğru olduğu gözetilerek direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziosmanpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının dava konusu taşınmazı satın aldıktan sonra taşınmazda 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bölgede kadastro yenileme çalışmaları sonucu taşınmazın yüzölçümü azaldığından uğramış olduğu zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; öncelikle davacı tarafın henüz doğmuş bir zararının söz konusu olmadığını, davacı tarafın ...’ten zararının tahsilini istemeden doğrudan devletin sorumluluğuna gitmesinin hakkın kötüye kullanım olduğunu, ayrıca davacı tarafın iyi niyetinin tespiti açısından ...’e ödediği satış bedelinin 28.000 m²ye mi yoksa 26.148,24 m²ye mi karşılık gelebileceğinin tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini belirterek her hâlükarda devletin sorumluluğuna gidilecek bir husus bulunmadığından davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne taşınmaz bedelinin kadastro yenileme çalışmalarının kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin taşınmazın fiilen arsa vasfında olduğu yönündeki itirazlarını reddederek taşınmazı tarla vasfında değerlendirip buna göre net gelir yöntemi ile yapılan yenilemenin tapuya tescil edildiği 28.05.2013 tarihindeki değeri üzerinden kanuni faizi ile birlikte tazminat hükmü kurulmasının hatalı olduğunu, taşınmaz her ne kadar tapu kaydında tarla vasfında görünmekte ise de taşınmaz fiilen arsa vasfında olduğundan burada müvekkillerinin gerçek zararının hesaplanmasında dava tarihindeki arsa değerinin esas alınması gerektiğini, müvekkillerinin gerçek zararının arsa değeri üzerinden hesaplanması gerektiğinden İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının herhangi bir zararı bulunmadığını, davanın zamanaşımı süresinde açılmadığından zamanaşımından reddi gerektiğini, bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın değerlendirilmesi esnasında taşınmazın konumu, emsal ile bedellerin değerlendirilmesi ile taşınmaz değerinin tespiti hususlarında söz konusu raporun hukuki ve teknik yönden hatalı düzenlendiğini, taşınmaz değerinin fahiş olarak tespit edildiğini ve gerekli araştırmalar yapılmadan emsal değerler araştırılmadan değer tespiti yapıldığını bu yönüyle de bilirkişi raporunun hukuken ve teknik yönden hatalı olduğunu, dava konusu taşınmaza ilişkin satış işlemi 2006 yılında yapılmış olup bilirkişi raporunda 28.05.2013 tarihindeki m² değeri esas alınarak hesaplama yapılmasının teknik ve hukuki yönden dava konusu raporu hukuka aykırı hâle getirdiğini belirterek İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Kadastro Müdürlüğünce yapılan düzeltme nedeniyle yüzölçümü azalan arazi niteliğindeki taşınmaza net geliri esas alınarak değer biçilmesinde ve taşınmazın  gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, bu hususta tarafların istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğini, böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun)369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Köyü 515 parsel sayılı 28.000 m² yüzölçümlü taşınmazın davacı adına kayıtlı iken 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca yapılan yenileme çalışması sonucunda 147 ada 112 parsel sayılı taşınmaz olarak 26.148,24 m² yüzölçümüyle tespit edildiği, yenileme işleminin 28.05.2013 tarihinde kesinleştiği, sonuç olarak dava konusu taşınmazdaki yüzölçümü eksilmesinin 1.851,76 m² olduğu ve eldeki davanın 23.11.2018 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. Arazi niteliğindeki dava konusu taşınmazın yapılan yüzölçümü düzeltmesi sonucu azalan 1.851,76 m²lik alanına gelir metodu esas alınarak değer biçilmesine ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi doğrudur.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı ... harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,13.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.