Logo

5. Hukuk Dairesi2022/12210 E. 2023/3548 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptalinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkin davada, ilk kısmi dava değerinin üzerindeki ıslahla talep edilen kısım için zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanmayacağı ve tazminat miktarının belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Belirsiz alacak davalarında zamanaşımının dava açıldığı tarihte kesileceği, ıslah yoluyla değil, bilirkişi raporuyla belirlenecek miktar üzerinden talep artırımının mümkün olduğu ve davacının gerçek zararının değerlendirme tarihine göre belirlenecek taşınmazın değeri üzerinden hesaplanması gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin maliki olduğu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 766 ve 767 parsel (yeni 116 ada 8 ve 9 parsel) sayılı taşınmazların tamamının tapu kaydının Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edilerek taşınmazların orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun müvekkillerinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; ormanların Devletin hüküm ve tasarrufunda olduğunu, özel mülkiyete konu olmasının mümkün olmadığını, taşınmazı orman sınırında bırakan kadastro çalışmalarının süre yönünden kesinleştiğini, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesini, davaya Orman Genel Müdürlüğünün dahil edilerek müvekkili Hazine yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 23.01.2019 tarihli ve 2017/55 Esas, 2019/34 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17.07.2019 tarihli ve 2019/947 Esas, 2019/1891 Karar sayılı kararı ile dava dilekçesinde 1.000,00 TL değer gösterilerek kısmi dava açıldıktan sonra 21.01.2019 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile dava değerinin 1.052.272,50 TL olarak ıslah edildiği, böylece alacağın saklı tutulan diğer bölümünün ıslah yolu ile asıl davaya dahil edildiği, ancak iptal davasının kesinleştiği 22.06.2007 tarihinden itibaren ıslah tarihi olan 21.01.2019 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, ıslah dilekçesi Hazine vekiline tebliğ edilmemiş ise de Hazine vekilinin gerek cevap, gerekse istinaf dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunduğunu, bu durumda mahkemece ilk dava değerine bağlı kalınarak karar verilmesi gerekirken, süresi geçtikten sonra yapılan ıslaha değer verilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun davacılar yönünden esastan reddine, davalı Hazine yönünden kabulü ile hükmün kaldırılarak ilk dava değeri ile bağlı kalınarak davanın kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine ilişkin düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davalarının, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu, belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm alacak için kesildiği, 6100 sayılı Kanun hükümleri gereğince, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkün olduğu, yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığı gibi, bu artırım nedeniyle zamanaşımının gerçekleştiğinden de söz edilemeyeceği, bu kapsamda; davacılar vekilince fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 1.000,00 TL üzerinden davanın açıldığı, bilirkişi raporu ile alacağın belirlenmesini müteakiben verilen bedel artırım dilekçesi ile kesin talep sonucunun 116 ada 8 parsel sayılı taşınmaz yönünden 163.173,20 TL, 116 ada 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden 889.099,30 TL olarak bildirildiği ve arttırılan değer üzerinden harcın tamamlandığı gözetilerek bedele hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması ve hükmedilen bedele değerlendirme tarihi olan 22.06.2007 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği düşünülmeden, dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline duruşma açılarak karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davada husumetin müvekkili Hazine yerine Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, davada ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımının söz konusu olduğunu, bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının kanuna aykırı olduğunu, faiz başlangıç tarihinin yanlış takdir edildiğini, münavebeye alınan ürünlerin satış fiyatlarının ortalamanın üzerinde belirlendiğini, kapitalizasyon faiz oranı ile objektif değer artış oranının yüksek tayin edildiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.