"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziosmanpaşa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil; olmadığı takdirde 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemli davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın tapu iptali ve tescil talebi yönünden reddine, tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı idareler vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi ... oğlu ...'ın İstanbul ili, ... ilçesi, ... köyü ... mevkii cilt no:178, sahife no:13, sıra no:116'da kayıtlı bulunan 6.430 m² miktarlı, aynı köy yel değirmeni mevkiinde cilt no:178, sahife no:15 ve sıra no:123'de kayıtlı bulunan 6.889 m² miktarlı ve yine aynı köy Balıkhane civarı mevkiinde cilt no:178, sahife no:14 sıra no:117'de kayıtlı bulunan 3.674 m² miktarlı taşınmazların kadastro tespitlerinde orman vasfını haiz olduğundan kadastro harici bırakıldığını ve orman olarak tescil olunduğunu, taşınmazların orman niteliğinde bulunmadığını 50 seneden beri tarla olarak kullanıldığını, taşınmazların kadastro tespiti öncesi ve sonrasında da kullanımının davacıların murisi ve davacıların kullanımında olduğunu, taşınmazların orman sınırları içinde olmadığının tespiti ve sınırlarının belirlenerek davacılar adına tesciline, orman sınırları içinde bırakılmış olması halinde ise kamulaştırmasız el atma sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... vekili cevap dilekçelerinde özetle; davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, ikinci bir kadastronun yapılmasının mümkün olmadığını, davacıların talep ettiği değerin fahiş olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; devlet ormanının özel mülkiyete konu olamayacağını, davacıların devlet ormanı niteliğindeki bu yerler hakkında dava açma sıfatının ve aktif husumetinin bulunmadığını, ayrıca davacıların tazminat talebinde bulunmuş olsalar bile Orman Genel Müdürlüğünün tazminat davalarına ilişkin pasif husumeti bulunduğunu beyanla, davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapu iptal ve tescil talebinin reddine, tazminat isteminin kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile vasfı belirtilerek yapılan tespit dışı bırakma işleminin de kadastro işlemi olduğunun kabul edildiğini, davacının eski tapu kayıtlarının geçersiz olduğunu, 10 yıllık dava açma süresinin geçtiğini, ikinci bir kadastro yapılmasının mümkün olmadığını, süresinde işleme itiraz edilmemesi ve 10 yıllık sürede dava açılmaması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesi gereğince davanın hak düşürücü süreden reddi gerektiğini, orman vasfında olan yerlerin zilyetlik yolu ile edinilemeyeceğini, belirlenen bedelin fahiş olduğunu, hatalı olarak düzenlenen bilirkişi raporuna yönelik itirazları dikkate alınarak yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıların tutunduğu murislerine ait eski tapu kayıtlarının 1978 yılında yörede yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında taşınmazların orman niteliğinde olması nedeniyle tescil harici bırakıldığı, tapu kayıtlarının revizyon görmediği, davacılar ve murisleri tarafından 10 yıllık hak düşürücü süre içinde herhangi bir tespite itiraz davasının açılmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacıların murisi adına arazi kadastrosu sonucu oluşan herhangi bir tapu kaydı bulunmamaktadır. Arazi kadastro çalışmaları sırasında tescil harici orman niteliğinde olması nedeniyle revizyon görmeyen ve işleme tabi kayıt niteliği kalmayan eski tapu kaydı hukuki değerini yitirmiş olup 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince hukukî değerini yitiren tapu kaydına dayanılarak tazminat talep edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki tapunun hukuki değerini yitirdiği 1978 yılından davanın açıldığı 15.03.2013 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş bulunmaktadır. Mahkemece davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirdiği ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gözönünde bulundurularak davanın tümden reddine karar verilmesi yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iki numaralı alt bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle;dava konusu taşınmazların bulunduğu ... köyünde 25.07.2003 tarihli işe başlama tutanağı ile taşınmazların Kulutepe Devlet ormanı ve Kavakçayır devlet ormanı sınırları içerisine alındığı, istinaf kararının gerekçesinde tapu kadastrosunun 1978 yılında dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgeden geçtiği, 10 yıllık sürenin geçtiği gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de taşınmazın revizyon görmediği, 1941 yılındaki orman tespitinde orman alanının dışında kaldığı, 2003 yılında yapılan orman tahdidi ile orman sınırına dahil edildiği, 25.07.2003 tarihinde tutulan tutanakla orman sınırlarına dahil edildiğinden 10 yıllık süre içinde dava açıldığını, ayrıca zamanaşımından davanın reddine karar verilmesinin Anayasa Mahkemesi kararlarına da aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu davacıların murisi ... oğlu ...'ın İstanbul ili, ... ilçesi, ... köyü ... mevkii cilt no:178, sahife no:13, sıra no:116'da kayıtlı bulunan 6.430 m² miktarlı, aynı köy yel değirmeni mevkiinde cilt no:178, sahife no:15 ve sıra no:123'de kayıtlı bulunan 6.889 m² miktarlı ve yine aynı köy Balıkhane civarı mevkiinde cilt no:178, sahife no:14 sıra no:117'de kayıtlı bulunan 3.674 m² miktarlı taşınmazların davacılar murisine ait eski tapu kayıtlarının 1978 yılında yörede yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında orman niteliğinde olmaları nedeniyle tescil harici bırakıldığı, tapu kayıtlarının kadastro çalışmalarında revizyon görmediği ve işleme tâbi kayıt niteliği kalmayan eski tapu kaydının hukukî değerini yitirmiş olduğu; ayrıca 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemi ile açılan davada, taşınmazların bulunduğu yörede kadastro tespit çalışmalarının 1978 tarihinde kesinleştiği, 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava da açılmadığı, davacıların hak düşürücü süre içinde dava açmayarak mülkiyet hakkını elde etme imkanını kaybettiği, tapu kaydına dayanarak mülkiyet hakkının ileri sürülemeyeceği durumda bu hakka dayalı tazminat isteminde bulunamayacağı gibi dayanak tapu kaydının herhangi bir taşınmazı kapsadığı kesin olarak belirlenemediğinden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.