"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki taşınmazın kesinleşmiş orman tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekili ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ... Genel Müdürlüğünün istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Muğla ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 169 ada 45 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmiş orman tahdit sınırı içinde kaldığından bahisle uğradığı zararın dava tarihine göre belirlenecek değerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile tapudaki payının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Maliye Hazinesi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kendi tapusunun iptalini istemekte hukuki menfaatinin olmadığını, davacının dava açma hakkına sahip olmadığını, hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının taşınmazdaki orman şerhinin kaldırılması için Muğla Orman İşletme Müdürlüğüne yaptığı başvurunun reddine ilişkin idari yargıda iptal davası da açılmadığını, şerhi kaldırmaya yönelik dava yolları tüketilmeden Maliye Hazinesine kusur atfedilerek tazminat davasının açılamayacağını, davacının tapu devir talebini idari yollardan çözümleme yoluna başvurmadığını, yapılan çalışmaların tamamının sayısal olmaması nedenleri ile 2020 yılında gerek fenni hataların düzeltilmesi gerekse orman sınırlarının sayısal hale getirilmesi için Orman Kadastro Başmühendisliğince 4999 sayılı Kanun uygulaması yapıldığını, bu çalışmalar ışığında dava konusu taşınmazın kısmen orman sınırları içerisinde kaldığının tespit edildiğini, işlemi orman idaresi yapmış olduğundan Maliye Hazinesinden tazminat isteminin haksız ve yersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kendi tapusunun iptalini istemekte hukuki menfaatinin olmadığını, davacının dava açma hakkına sahip olmadığını, hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının taşınmazdaki orman şerhinin kaldırılması için Muğla Orman İşletme Müdürlüğüne yaptığı başvurunun reddine ilişkin idari yargıda iptal davası da açılmadığını, şerhi kaldırmaya yönelik dava yolları tüketilmeden tazminat davasının açılamayacağını, davacının tapu devir talebini idari yollardan çözümleme yoluna başvurmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine ve dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın gerçek değerine hükmedilmediğini, taşınmazın konumu ve özellikleri gereği daha değerli olduğunu, emsal taşınmazlara göre değerinin az belirlendiğini ileri sürülmüştür.
2.Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili idarenin bu dava açısından husumetinin bulunmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürülmüştür.
3.Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın bu davanın açılmasında hukuki menfaatinin bulunmadığını, taşınmazın tapu kaydına konulan orman şerhinin kaldırılması amaçlı dava açılmadığını, dava yolu tüketilmeden Hazineye karşı dava açılamayacağını, zararın ispatlanamadığını, eksik araştırma ile karar verildiğini, faiz başlangıç tarihinin ıslah tarihi olması gerektiğini ileri sürülmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Orman Genel Müdürlüğü tarafından davaya konu taşınmazın da içerisinde bulunduğu bölge olan ... mahallesinde ilk orman kadastro çalışması seri bazında 1967 yılında, 2. madde çalışmasının 1983 yılında, 3302 sayılı Kanun'a göre çalışmanın da 1992 yılında yapıldığı, bu çalışmalara göre davaya konu taşınmazın kısmen orman olduğuna yönelik tespit ve sınırlama yapılarak bu hususa dair kadastro tespit tutanaklarının kesinleştiği, bu taşınmazın kaydına, kesinleşmiş orman kadastrosu ile orman sınırları içerisinde kaldığından bahisle, 29.07.2020 tarihli ve 8759 yevmiye No.lu işlem ile kısmen veya tamamen orman sınırları içerisinde kalmıştır." şerhi konulduğu, davaya konu taşınmazın ilk tesis kadastrosu sonrasında tarla vasfı ile gerçek kişi/kişiler adına tespit görerek tapu kütüğünün oluşturulduğu akabinde taşınmazın 1950'li yıllarda tapuda satış gördüğü, yine mezkur taşınmazın tarla vasfı ile tapuda ..., ... ve ... adlarına kayıtlı iken malikleri tarafından S.S. ... Arsa ve Konut Yapı Kooperatifine 31.10.1995 tarihinde tapuda yapılan akit ile satıldığı, akabinde tarla vasfındaki bu taşınmazın arsa niteliğini kazanmasına müteakip önceki malikinin isteği ile tapuda ifraz edilmek suretiyle parsellere ayrıldığı, ifraz edilen parsellerden olan davaya konu taşınmazın ise tapuda yapılan resmi satış işlemi ile davacılar tarafından satın alındığı ve böylelikle tapunun bugünkü halini aldığı, davaya konu taşınmazın orman olarak sınırlandırılmasına müteakip taşınmazın ormanla ilişkili olduğuna dair kısıtlayıcı bir şerh ya da ibare tapu kayıtlarına düşülmediği gibi bu durumdan davacılara bilgi verilmediği, davacıların taşınmazı tapuda satın aldığı, satın aldıkları tarihte taşınmazın tapu kaydında orman şerhi ya da başka bir kısıtlayıcı şerh bulunmadığı, emsal Yargıtay içtihatları doğrultusunda taşınmazın gerçek bedelinin ödenmesi gerektiği, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılmak suretiyle orman sınırı içinde kaldığına ilişkin şerhten etkilenen tamamının değerinin tespitinde bir isabetsizlik görülmediği; ancak Orman Genel Müdürlüğü açısından davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi yerine her iki davalı açısından da davanın kabulüne karar verilmiş olması ve davalı Hazinenin harçtan muaf olmasına karşın yargılama giderleri arasında peşin harç ile ıslah harcından sorumlu tutulması doğru olmadığından İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ile davalı Hazine vekili temyiz itirazında bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle ; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2.4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4.4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5.4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, dava konusu taşınmazın 2008 yılında satın alınmak suretiyle davacılar adına kayıtlı olduğu, kesinleşen orman kadastrosu nedeniyle tapuya 29.07.2020 tarihinde orman şerhi konulduğu, bu şerh nedeniyle mülkiyet hakkı kısıtlandığından 4721 sayılı Kanun'nun 1007 nci maddesi gereği tazminat hakkı doğduğunun kabulü doğrudur.
3. 4721 sayılı Kanun'nun 1007 nci maddesine dayanan tazminat davalarında yasal hasım Hazine olduğundan Orman Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesi uygundur.
4. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza değer tespitinde kıyasen uygulanan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi ve dava konusu taşınmazın davacılar tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
5. Dava konusu taşınmaza dava tarihi esas alınarak değer biçildiğinden hükmedilen bedelin tamamına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğrudur.
6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar ile davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,21.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.