"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin dava sonucu verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu Yalova ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 970 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edildiği ve taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, taşınmazın önceki mâliki tarafından orman kadastrosuna itiraz edilmemesi nedeniyle davacılara ait tapu kaydının hukuki niteliğini yitirdiğini, dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olmadığını, orman sınırları içerisinde ve fiilen orman vasfında olan bir yerin imar planı içerisine alınmasının mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 25.02.2016 tarihli ve 2015/233 Esas, 2016/103 Karar sayılı kararı ile, davanın kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 25.02.2016 tarihli ve 2015/233 Esas, 2016/103 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu; zararın meydana geldiği tapu iptali ve tescil davasının kesinleşme tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değerinin belirlenmesi gerektiği, taşınmazın niteliğinin arazi olduğu ve değerinin gelir metoduna göre hesaplanması noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı; ancak tazminata konu taşınmaza tapu iptal kararının kesinleştiği tarih olan 23.12.2010 tarihli İlçe Tarım Müdürlüğünün o yörede ekilen münavebe ürünlerine ilişkin gelir gider tablosu esas alınmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden 2014 yılı resmi verilerine göre tespit edilen metrekare birim fiyatına endeks uygulanmak suretiyle değer biçen bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, tazminata konu taşınmazın konumu ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri nedeni ile % 420 oranında objektif değer artışı uygulanmasına rağmen şehir haritası üzerinde taşınmazın konumunu gösteren bilirkişi raporu alınmak sureti ile bu değer artışı oranının yüksek olup olmadığı, taşınmazın imar parsellerine yakın olup olmadığı denetlenmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı, mahkemece yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda, net gelir yöntemine göre ve tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarih itibarıyla taşınmazda meydana gelen gerçek zarar miktarının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 26.02.2019 tarihli ve 2018/256 Esas, 2019/112 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 26.02.2019 tarihli ve 2018/256 Esas, 2019/112 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; dava konusu taşınmaza yakın ve benzer özellikteki 324 ada, 9 parsel sayılı taşınmaza Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/190 Esas, 2017/540 Karar sayılı dosyasında Temmuz 2009 değerlendirme tarihi itibarıyla % 200 oranında objektif değer artırıcı unsur uygulanmak suretiyle değer biçildiği, belirlenen bedelin Dairemizin 2020/8137 Esas, 2021/4528 Karar sayılı ilamı ile onanmak suretiyle uygun bulunduğu gözetildiğinde, dava konusu taşınmaz için %150 oranında objektif değer artırıcı unsur uygulanması gerekirken daha düşük oranda objektif değer artışı uygulanmak suretiyle eksik bedele hükmedilmesi nedeniyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne ve hükmedilen bedele tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği 27.10.2010 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arsa olarak değerlendirilmesi gerektiğini, sulu tarıma uygun olan taşınmaz için kuru tarım özelliklerine göre gelir hesaplanması yapıldığını, karpuzun münavebeye alınması gerekirken daha düşük gelir getiren ürünlerin münavebeye alındığını, objektif değer artışının düşük belirlendiğini ve davalının yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, zaman aşımı süresinin geçtiğini, makul bir tazminata hükmedilmesi gerekirken belirlenen bedelin yüksek olduğunu, dava konusu taşınmazın V-VI. sınıf tarım arazisi olarak değerlendirilmesi gerekirken birinci sınıf arazi olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, objektif değer artışı ile kapitalizasyon faizinin belirlenmesinde kullanılan unsurların aynı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapu kaydındaki hata nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemi hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) Geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacakdıysa aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dava konusu taşınmazın 1958 yılında yapılan kadastro sırasında; 1000 m² yüzölçümü ve tarla vasfı ile davacıların murisi Salih Savaş adına tespit ve tescil edildiği, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/295 Esas, 2010/70 Karar sayılı ilamıyla taşınmazın tamamının tapusunun iptaline ve orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, yenileme kadastrosu sırasında taşınmazın 487 ada 1 parsel sayısı, 969,83 m² yüzölçümü ve orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiği, tapu iptal ve tescil hükmünün 20.12.2010 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 14.05.2015 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
3.Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre, tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal edilen arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
5. Tapu iptali ve tescil kararının kesinleşme tarihi 20.12.2010 olduğu halde, hükümde 27.10.2010 olarak gösterilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile; Mahkeme kararının hüküm fıkrasının; (1) numaralı bendindeki “27.10.2010” tarihinin hükümden çıkartılmasına, yerine “20.12.2010” tarihinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.