"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
DAVA TARİHİ : 03.03.2016
KARAR : Esastan ret
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Kararın birleştirilen dava davacıları ile davalı Hazine vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı birleştirilen dava davacıları ile davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl dava davacısı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1480 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının ... tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edilerek taşınmazın kıyı vasfı ile terkinine karar verildiğini, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
2. Birleştirilen dava davacıları vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin maliki olduğu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1480 parsel sayılı taşınmazın 2.290 m²lik kısmının tapu kaydının ... tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edilerek taşınmazın kıyı vasfı ile terkinine karar verildiğini, bu durumun müvekkillerinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini belirterek müvekkillerinin uğradığı zararın, arta kalan kısımdaki değer azalışı bedelinin ve yoksun kaldıkları kârın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; kıyıların özel mülkiyete konu olmasının mümkün olamayacağını, bu alanlar için tazminat talep etme hakkı bulunmadığını, davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini ve bu tür davalarda yasal hasım olan ve davanın açılmasına sebebiyet vermeyen Hazine aleyhine yargılama giderine hükmedilmemesini belirtmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen dava davacıları ile davalı Hazine vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Birleştirilen dava davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın 2.290 m²lik kısmının tapu kaydının terkin edilmesi sebebiyle arta kalan 1.375 m²lik kısmındaki değer azalışı bedeline ve taşınmazın bedelsiz terkini aşamasında mülkiyet hakkının kullanılamaması nedeniyle yoksun kalınan kâra ilişkin talepler yönünden herhangi bir hüküm kurulmadığını, tespit edilen tazminatın düşük olduğunu ve dosyaya sundukları uzman görüşünün dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; kıyıların özel mülkiyete konu olmasının mümkün olamayacağını, bu alanlar için tazminat talep etme hakkı bulunmadığını, dava konusu taşınmazın tarla vasfında olduğu halde arsa olarak nitelendirildiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın değeri 700,00 TL/m² olarak belirlemiş ise de aynı parsele ilişkin olarak diğer hissedar ... tarafından İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/207 Esas sayılı dosyasında taşınmazın metrekare birim değerinin 800,00 TL/m² olarak belirlendiği, söz konusu dosyanın Daire ve Yargıtay 5. Hukuk Dairesi incelenmesinden geçerek kesinleştiği, dava konusu taşınmazın 800,00 TL/m² değerinde olduğu, buna göre davacı ...'e ait 812/7328 hisseye isabet eden zararın 2.290,00 m² x 800,00 TL/m² x 812/7328 = 203.000,00 TL, davacı ... ile diğer birleştirilen davacı ...'e ait 250/7328 hisseye isabet eden zararın ise 2.290,00 m² x 800,00 TL/m² x 250/7328 = 62.500,00 TL olduğu, ancak asıl ve birleştirilen dosyada davacılar vekili tarafından bedel artırım dilekçesi ile İlk Derecesi Mahkemesince hükmedilen tazminat bedelinin talep edildiği ve bu miktara göre talebin harçlandırıldığı, taleple bağlılık ilkesi gereği verilen hükmün usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen dava davacıları ile davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Birleştirilen dava davacıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre birleştirilen dava davacıları ve davalı Hazine vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1480 parsel sayılı 3.665 m² yüzölçümlü taşınmazın Hazine tarafından açılan dava sonucunda İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/276 Esas, 2015/167 Karar sayılı ilamı ile kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 2.290 m²lik kısmının tapusunun iptali ile kıyı olarak terkinine karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edilmeyerek 29.09.2015 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 01.07.2015 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi kararında isabetli olarak Dairemiz denetiminden geçen İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/207 Esas, 2019/100 Karar sayılı paydaş dosyasının dikkate alınması gerektiği belirtilerek 800,00 TL/m² zemin birim bedeli üzerinden hesaplama yapılmışsa da, istinaf yoluna başvuran birleştirilen dava davacıları dikkate alınmak suretiyle taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek bu hususta İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, verilen hükmün usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
4. Dava konusu taşınmazın tapu kaydında birleştirilen dava davacılarının payları üzerinde bulunan haciz ve ipotek şerhlerinin bu davalılar yönünden hükmedilen bedele yansıtılmaması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Birleştirilen dava davacıları ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüne, temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz eden davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,
Dosyayı kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.