"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
KARAR : Düzeltilerek Yeniden Esas Hakkında Verilen Karar
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın tapusunun mahkeme kararı ile iptali ile uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine,Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının miras bırakanları ..., ... ve ...'ın İstanbul ili, ... ilçesi, ... köyü ... mevkii 667 ve 668 parsel sayılı sayılı taşınmazlarda tapulamadan itibaren hissedarı ve maliki olduklarını, taşınmazların tapu kaydının Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda iptal edilerek taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; 667 parsel sayılı taşınmazın ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/328 Esas 2007/341 Karar sayılı ilamı ile orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini, kullanım ve tasarrufu Orman Genel Müdürlüğüne ait olduğundan husumetin Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, 668 parsel sayılı taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini, edinme sebebinin mahkeme kararı olmadığını, davacıların murislerinin malik bulunmadıklarını, 667 parsele yönelik davacının miras bırakanlarının payını aşan kısma ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmamış olması nedeni ile reddine karar verilmesini istediklerini, davacının 6292 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinin dördüncü fıkrası gereği yapılan başvurusunun idarece taşınmazlar orman olduğundan reddedildiğini, özel mülkiyete konu olamayacak taşınmazlar için tazminat talep edilemeyeceğini, zararın iptal kararının kesinleştiği tarihte doğacağını, değer belirlenirken cins, nevi ve yüzölçümünün dikkate alınması gerektiğini Hazine yasal hasım olduğundan Hazinenin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne 667 parsel yönünden 9.990,00 TL tazminatın taşınmaza ilişkin tapu iptali ve tescili davasının kesinleştiği 11.03.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddine, 668 parsel yönünden ise 852.031,25 TL tazminatın taşınmaza ilişkin tapu iptali ve tescili davasının kesinleştiği 22.05.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 667 parsel yönünden ıslahla artırılan kısım açısından davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, davalı Hazine vekilinin yasal süre içerisinde zamanaşımı definde bulunmadığını, mahkemece bu hususun resen göz önünde bulundurulamayacağını, her iki parsel yönünden de ıslahtan sonra süresinde yapılan bir zamanaşımı defi olmadığından davanın tam kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek hükmün kaldırılarak her iki parsel yönünden ıslahla artırılan kısım yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan 667 parselde kayıtlı taşınmazın Orman Genel Müdürlüğünün açmış olduğu dava sonucu ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/328 Esas, 2007/341 Karar sayılı kararı ile davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, 668 sayılı parseldeki taşınmazın ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/75 Esas sayılı dosyasından verilen kararla orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiğini, 3234 sayılı Kanun'a göre kurulmuş, tüzel kişiliği haiz, husumete ehil, özel bütçeli Orman Genel Müdürlüğünün davalı olması gerekirken davaya konu iddia ve taleple hiçbir ilgisi bulunmayan Maliye Hazinesine husumet yöneltilmesi ve davanın bu şekilde görülmesinin hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazların tapulama suretiyle davacı murisleri adına tescil edildiğini ve tamamının orman olduğu gerekçesi ile Orman İdaresi tarafından açılan davalar neticesinde Hazine adına orman olarak tescil edildiğini, dava konusu taşınmazların davacı murislerince tapulama yolu ile edinildiğinden, taşınmazlara karşılık bedel ödememiş olduklarından herhangi bir zararlarının olduğundan da bahsedilemeyeceğini, dava konusu taşınmazların orman arazisi vasfında olduğunu, arsa veya tarım arazisi vasfında olmadığını, gelir metoduna göre değerleri tespit edilirken kuru tarım arazisi olarak kabul edildiğini, Yargıtay kararlan ile de istikrar kazandığı üzere kuru tarım arazisinde uygulanması gereken kapitalizasyon faiz oranı %5 olması gerektiğini, oysa hükme esas bilirkişi raporu ile bu oranın %3 olarak alındığını ve neredeyse bedelin iki katına hükmedildiğini, ayrıca taşınmazların değeri belirlenirken objektif değer artışının %60 olarak alındığını, dava konusu parsellerin orman alanında kaldığından malikleri tarafından herhangi bir şekilde kullanılmadığını ve orman niteliğinde olduğu için de kullanımı mümkün olmayan taşınmazların değerinin ya arsa olarak emsal satışlar ya da arazi olarak gelir metoduna göre belirlenmesi ve bu miktar tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığını, bu nedenle tazminata hükmedilse dahi bedel indirimi yapılması gerektiğini, ıslah dilekçesi verildiğinden, ıslah edilen alacağa ıslah tarihinden itibaren vasal faize hükmedilebilecekken kesinleşme tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiş olması nedeniyle de kararın kaldırılması gerektiğini, belirtilen nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince Devletin kusursuz sorumlu olduğu, taşınmazın arazi niteliğinde kabul edilip resmî veriler kullanılarak değerinin tespit edilmesinin, taşınmazın konum ve özelliklerine göre uygulanan kapitalizasyon faizi ve objektif değer artış oranının uygun olduğu; 668 parsel yönünden daha önce verilen karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmamış olması nedeniyle usuli müktesep hak durumuna göre mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından davalı Hazine vekilinin istinaf itirazlarının reddine; davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelince mahkemece kaldırma kararı doğrultusunda 667 parsel sayılı taşınmaz yönünden ıslah yoluyla artırılan miktar açısından davanın ıslah zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğu, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin güncel içtihatlarına göre 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davaları, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olup belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesildiği 6100 sayılı Kanun hükümleri gereğince, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkün olduğundan bu madde gereğince yapılacak artırım bir ıslah olmadığı gibi, bu artırım nedeniyle zamanaşımının gerçekleştiğinden de söz edilemeyeceğinden mahkemece ıslahla artırılan kısım yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı bulunarak hüküm kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 -383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu İstanbul ili, ... ilçesi, ... köyü 667 parselin davacının murisleri 22/64 pay ..., 19/64 pay ..., 19/64 pay ... adına, 668 parselin ise 22/64 pay ..., 9/64 pay ... adına tapulama yoluyla tescil edildiği, taşınmazların orman sınırları içinde olması nedeniyle orman idaresi tarafından açılan dava sonucu 667 parselin 11.03.2008 tarihinde kesinleşen ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/328 Esas, 2007/341 Karar sayılı ilamıyla, 668 parselin ise yine aynı mahkemenin 22.05.2009 tarihinde kesinleşen 2006/75 Esas 2008/129 Karar sayılı ilamı ile orman olması nedeni ile tapunun iptaline ve Hazine adına tesciline karar verildiği, eldeki davanın 11.01.2016 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. Tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal edilen arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.