"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2232 ss, 2022/1618 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/555 Esas, 2022/40 Karar
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 inci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.10.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ile davalı Hazine vekili Avukat ... gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Mersin ili, ... ilçesi, ... köyü 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 241, 242, 243, 244, 245, 246 ve 247 parsel numaralı taşınmazların tapu kaydının iptali ile ... adına kayıt ve tesciline karar verilmiş olması nedeniyle; 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci uyarınca "Devletin Kusursuz Sorumluluğu" sebebiyle zararının tazmini amacıyla bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, belirlenecek tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline, ayrıca adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, Hazine tarafından açılan men'î müdahale ve tapu iptal ve tescil davasının ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/328 Esas, 2005/327 Karar sayılı kararı sonrası 12.06.2006 tarihinde kesinleştiğini, bu durumda zamanaşımı nedeniyle davanın esasına girmeden davanın reddedilmesi gerektiğini, davacıların tapu kayıtlarının iptali nedeniyle zararları olduğunu belirterek ... Mahkemelerinde 3 ayrı dava açıldığını, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/345 Esas, 2013/1059 Esas ve 2007/173 Esas sayılı dosyalar ile aynı taleple davalar açıldığını ve neticelendiğini, kesin hüküm nedeniyle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketin 1973 yılında açılan tapu iptali ve tescil davası kapsamında yaklaşık 33 yıl süresince davalı sıfatı ile hakkını aradığını, aleyhine verilen ve 2006 yılında kesinleşen iptal kararına karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurusu yapmak zorunda kaldığını, başvurusunun neticesini yaklaşık 13 yıl beklemek durumunda kaldığını, AİHM başvurusunun reddedildiğini öğrendiği tarihten sonra makul kabul edilmesi gereken bir süre içerisinde eldeki davayı açtığını, görüldüğü üzere davacı şirketin yaklaşık 50 yıldır hakkını aradığını, sadece iç hukuk yolunun oluştuğu 18.11.2009 tarihinden itibaren makul sürede davanın açılmadığının kabul edilmesinin mahkemeye erişim hakkı ile bağdaşmadığını belirterek, adli yardım taleplerinin de kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/328 Esas, 2005/327 Karar sayılı dosyasında Hazine tarafından açılan men'î müdahale ve tapu iptal ve tescil davası sonrasında davacı şirket adına kayıtlı taşınmazların tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, kararın denetimden geçerek 12.06.2006 tarihinde kesinleştiği, davacı şirketin bu karardan sonra ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/345 Esas, 2013/1059 Esas ve 2007/173 Esas sayılı dosyalar ile taşınmazlar üzerindeki yapı ve muhdesatların bedelinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak davalıdan tahsili için davalar açtığı, davaların kabulüne / kısmen kabulüne karar verildiği, davalı Hazine tarafından açılan dava sonucu tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline ilişkin kararın 12.06.2006 tarihinde kesinleşmesine rağmen, eldeki davanın 04.11.2019 tarihinde açıldığı, Hazine vekili tarafından süresi içinde verilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'înde bulunulduğu, Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmekte olup eldeki davanın açıldığı tarih nazara alındığında, makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 334 ncü maddesinde adli yardımdan yararlanabileceklerin gerçek şahıslar, kamuya yararlı dernek ve vakıflar olarak belirtilmiş olup davacının ticari şirket olması nedeniyle anılan Kanun hükmü uyarınca adli yardımdan yararlanması mümkün görülmediğinden davacının adli yardım talebinin reddine karar verilmesine ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; YHGK’nın 18.11.2009 tarihli kararı itibarıyla davanın 10 yıllık zamanaşımı süresinde açıldığını, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, adli yerdim taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri
2. 6100 sayılı Kanun'un 334 üncü maddesi.
3. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
4. YHGK’nın 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
5. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan ... kararı.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu; Mersin ili, ... ilçesi, ... köyü 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 241, 242, 243, 244, 245, 246 ve 247 parsel sayılı taşınmazlarda davacı hissedar iken, ... tarafından tapu kaydının iptali istemi ile ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/328 Esas, 2005/327 Karar sayılı dosyasında açılan dava sonrasında davacı şirket adına kayıtlı taşınmazların tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, kararın denetimden geçerek 12.06.2006 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 04.11.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.) göre 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir.
4. Buna göre, yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren YHGK'nın 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki dava 04.11.2019 tarihinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından ve davalı Hazine vekili süresinde zamanaşımı def'inde bulunduğundan tazminat istemli davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmamıştır.
5. 6100 sayılı Kanun’un 334 ncü maddesinde adli yardımdan yararlanabileceklerin gerçek şahıslar, kamuya yararlı dernek ve vakıflar olarak belirtilmiş olup, davacının ticari şirket olması nedeniyle anılan kanun hükmü uyarınca adli yardımdan yararlanması mümkün görülmediğinden davacının adli yardım talebinin reddine karar verilmesi yerindedir.
6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
17.10 .2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.