Logo

5. Hukuk Dairesi2022/14355 E. 2023/4657 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kıyı kenar çizgisi içinde kalan taşınmazın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini davasında, belediyenin husumetten çıkarılıp çıkarılamayacağı ve tazminatın hesaplanma yöntemi.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca açılan davalarda husumetin Hazine'ye yöneltilmesi gerektiği, belediyenin taraf sıfatının bulunmadığı ve taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesinde Bölge Adliye Mahkemesinin yaptığı değerlendirmenin usul ve yasaya uygun olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki mülkiyeti davacıya ait taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun davacı ve davalı ... Hazinesi vekilleri yönünden esastan reddine, davalı ... vekili yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, davalı Hazine yönünden kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 4912 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tapu iptal ve tescil talepli dava açamayacağını, davanın idare mahkemesinde görülmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin taşınmaza herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını, davada idari yargının görevli olduğunu, uzlaşma talebinde bulunmadan dava açılmasının doğru olmadığını ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile tapu sicilinden terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyaya sundukları emsaller dava konusu taşınmaz ile aynı mahallede ve güncel nitelikte olduğu halde bilirkişilerce gerekçe gösterilmeden değerlendirilmediğini, dava konusu taşınmazdan daha önce yola terk yapılmak suretiyle düzenleme ortaklık payı kesintisinin yapıldığını, bu nedenle yeniden kesinti yapılmasının doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın emsale göre ilçe merkezine daha yakın olduğunu, daha değerli kabul edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın idare mahkemesinde görülmesi gerektiğini, dava dilekçesinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat talep edildiği halde mahkemece dava türünün farklı nitelendirildiğini, kıyıların özel mülkiyete konu olmasının mümkün olamayacağını, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, bir hakkı dava etme yetkisinin hak sahibine ait olması nedeniyle tapu iptali ve tescil isteminde bulunma yetkisinin Hazineye ait olduğunu, davacının böyle bir dava açamayacağını, henüz tapusu iptal edilmemiş taşınmazla ilgili tazminat isteminde bulunulamayacağını, mahkemenin idarenin yerine geçerek fonksiyon gasbında bulunduğunu, maliki tarafından kullanılmayan taşınmaz ile ilgili serbest piyasa koşulları gözetilerek zarar belirlenmesinin hatalı olduğunu, bir taşınmazın arsa olarak değerlendirilmesi için meskun mahalde bulunup belediye hizmetlerinden yararlanması gerektiğini, davaya konu taşınmazın ise etrafında yapılaşma bulunmadığını, fiilen meskun olmayıp belediye hizmetlerinden yararlanmayan taşınmazın arsa olarak kabulünün doğru olmadığını, emsal alınan taşınmazın uygun nitelikte olmadığını ileri sürmüştür.

3. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin taşınmaza herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını, davada idari yargının görevli olduğunu, dava dilekçesinde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat talep edildiği halde mahkemece dava türünün farklı nitelendirildiğini, uzlaşma talebinde bulunmadan dava açılmasının doğru olmadığını, taşınmazın arsa vasfında kabul edilmesinin hatalı olup, arazi vasfında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek emsal karşılaştırması yolu ile değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin tapu kaydı henüz iptal edilmediğinden değerlendirme tarihi olan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin ve davanın adli yargıda görülmesinin doğru olduğu, ancak 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre açılan davalarda husumet Hazineye yöneltileceğinden davalı ... Başkanlığının bu tür davalarda taraf sıfatının bulunmadığı, bu nedenle davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının davacı ve davalı Hazine yönünden esastan reddine, davalı ... yönünden kabulü ile bu davalıya karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalı Hazineye karşı açılan davanın kabulüne ilişkin düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş; ayrıca davalı ... Başkanlığının dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeye altyapı hizmeti vermeyerek ve bu bölgeden imar geçirmeyerek en az Hazine kadar sorumlu olduğunu, bu nedenle davalı belediyeye husumet yöneltilmesinin doğru olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 4912 parsel sayılı taşınmazın 05.04.1971 tarihinde satış yoluyla şerhsiz olarak davacı adına tapuya tescil edildiği, taşınmazın tamamının kesinleşen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı ve davalı Hazine vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacı idareden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

11.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.