"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin ... ili, ... ilçesi, ... Kasabası (eski 92 parsel) 190 ada 37 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın enerji nakil hattı geçirilerek fiilen el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerden ... Elektrik T.A.Ş. döneminde yapımı tamamlanan enerji iletim hattının kamulaştırma işlemlerinin yapılmadan geçirildiğini, Bakanlık ile adı geçen şirket arasındaki imtiyaz sözleşmesinin feshi üzerine hizmetlerin aksamaması için elektrik iletim faaliyetini devam ettirme görevinin davalıya verildiğini, bu nedenle kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmadığını, dava konusu taşınmazın beyan edildiği şekilde değerinin düşmesinin söz konusu olmayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.05.2013 tarihli ve 2010/751 Esas, 2013/141 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş, 341.936,00 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine davaya konu taşınmazın 3404,93 m²'lik kısmında irtifak tesisine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.05.2013 tarihli ve 2010/751 Esas, 2013/141 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; dosyaya getirtilen Alanya Belediye Başkanlığının 13.11.2014 günlü yazısında dava konusu taşınmazın belediye sınırları içinde kalmakla birlikte uygulama imar planı kapsamında kalmadığı, 1/25000 ölçekli nazım imar planında "Tarımsal Niteliği Korunacak " alanda kaldığı, belediye hizmetlerinden yararlanmadığı, etrafının meskun olmadığı belirtildiğinden Bakanlar Kurulunun Yargıtayca da kısmen benimsenen 28.02.1983 tarihli ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskûn olduğu için veya meskûn hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vd.) yararlanan ve meskûn yerler arasında yer alması gerekir. Dava konusu taşınmazın, etrafının meskun olmaması, belediye hizmetlerinden yararlanmaması ve tarımsal niteliği korunacak bölgede yer alması nedeniyle "arsa" niteliğinde kabulüne olanak olmadığından taşınmazın arazi olarak değerlendirilmesi gerekirken arsa niteliğine göre değerlendirme yapılarak buna göre bedel belirlenmiş olması, ve 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) değiştirilen Geçici 6 ncı maddesinin 7 ve 13 üncü fıkralarında getirilen “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.” ve “…. bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” düzenlemeleri karşısında maktu vekâlet ücreti ile maktu karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
3.Dairece verilen 25.12.2014 tarihli ve 2014/20740 Esas, 18942 Karar sayılı bozma ilama karşı davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
4. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince davacılar vekilinin karar düzeltme istemi üzerine dosyanın yeniden incelenmesi sonucunda; 2942 sayılı Kanun'un 6487 sayılı Kanun'la değiştirilen geçici 6 ncı maddesinin onikinci ve onüçüncü fıkraları 13.03.2015 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararıyla iptal edildiğinden; 04.11.1983 tarihinden sonra el konulan taşınmazlar yönünden, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle açılan davalarda, mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretinin nispi olarak uygulanması gerektiğinden ve mahkemece de nispi harç ve davacılar yararına nispi vekâlet ücretine hükmedilmiş olduğundan Dairece maktu harç ve vekâlet ücretine hükmedilmesi yönünde yapılan 2 numaralı bozma bendinin yerinde olmadığı bu kez yapılan incelemeden anlaşıldığından, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin bu nedenle kabulü ile Dairenin 25.12.2014 tarihli ve 2014/20740 Esas, 2014/18942 Karar sayılı bozma kararının (2) nolu bozma maddesinin ve "Şöyle ki" kelimesinden sonraki satır başında yer alan (1) numarasının ilamdan çıkartılarak ilamın bu şekilde düzeltilmesine, ilamdaki diğer hususların aynen muhafazasına, karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne 44.426,54 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalı idareden tahsiline taşınmazın 2569,51 m² kısmında irtifak tesisine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazların arsa niteliğinde olduğunu, dava konusu taşınmazın ve çevresinde yer alan aynı amaçla kamulaştırılan çok sayıda taşınmaza ilişkin dava dosyalarında, taşınmazlar arsa olarak kabul edilerek değer biçilmiş ve buna ilişkin çok sayıda komşu parselin arsa olarak metrekaresi 220-250 TL'den kabul kararı verilen yerel mahkeme kararları Yargıtay 5. Hukuk Dairesince onandığı, taşınmazın bulunduğu mahal, tamamen turistik bölgede olduğundan, yerli ve yabancı turistlerin ikamet ettiği, site ve villalarla çevrili olduğu, gayrimenkullere belirtilen nedenlerle yoğun talebin bulunduğu bölgede olduğu, mahkemece, bozma öncesi düzenlenen bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların arsa olarak bedeli tespit edilmiş olmasına karşın, Yargıtay 5. ve 18. Hukuk Dairelerinin görev değişikliği sonucunda dava konusu taşınmazın bulunduğu ilin 18. Hukuk Dairesinin görev kapsamına alınması sonrasında, söz konusu dava dosyaları Yargıtay 18. Hukuk Dairesine gönderilmeye başlanmış, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin aynı yasayı uygulayıp, özellikle taşınmazların arsa olup olmadığı yönünde, gerek Bakanlar Kurulu'nun çıkardığı 28.02.1983 tarihli ve 83/6122 sayılı Arsa Sayılabilecek Parsellenmemiş Arazi Hakkında Bakanlar Kurulu Kararnamesinden ve gerekse 17.04.1998 tarihli ve 1996/3 Esas, 1998/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararındaki nitelendirmeler esas alındığında, taşınmazın arsa olup olmadığının bu kriterlere göre tespiti çok net sağlanabilecek olmasına karşın, maalesef Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin bozma kararları özellikle Yargıtay 5. Hukuk Dairesinden gelen ve hatta daha öncesi itibariyle arsa olarak onanan çok sayıda dava dosyalarında bile, karar düzeltme aşamasında taşınmazların arsa olmadığı yönünde bozma kararları verildiği, aksi halde bir görüş söz konusu ise belirttiğimiz gibi minimum arazilerde %300-500 objektif unsur uygulanarak bir değerlendirme yapılması gerektiği, hesaplamanın hatalı yapıldığı, münavebeye alınan ürünlerin ortalama verim ve fiyat bilgisi hatalı alındığı, Kanun ve usule aykırı Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın m² bedelinin fazla alındığını, ilçe tarımın son 5 yılın verilerinin alınması gerektiğini, değer azalış oranının kapitalizasyon faizinin, objektif değer artış oranının yüksek olduğunu, vekâlet ücretine yönelik hükmün hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacılar vekilinin tüm davalı idare vekilinin ise aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Reddedilen kısım yönünden davalı idare yerine davacı lehine vekalet ücreti taktiri bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı idare vekilinin Mahkeme kararına yönelik temyiz itirazının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan "davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine" ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine "davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı idareden peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,
30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.