"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ... ili, ... İlçesi, ... Mahallesi 14 parsel sayılı 99250 metrekare yüzölçümlü taşınmazın maliki olduğunu, imar uygulaması esnasında % 38 düzenleme ortaklık payı kesildiğini, buna göre davacı adına 61.535 m² imarlı yer verilmesi gerekirken 59.537 m² yer verildiğini, eksik verilen 1998 m² yüzölçümlü bölüme fiilen el konulduğunu bu nedenlerle 10.000,00 TL nin el atma tarihinden itibaren işleyecek faiziyle ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Diyarbakır ... vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın haksız ve hukuka aykırı olarak açıldığını, davanın önce görev yönünden olmadığı taktirde husumet itirazlarının dikkate alınarak ayrıca esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... süresinde cevap dilekçesi de sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.01.2014 tarihli ve 2013/647 Esas, 2014/116 Karar sayılı kararı ile Belediyece yapılan düzenlemenin Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından verilen değerler doğrultusunda yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.01.2014 tarihli ve 2013/647 Esas, 2014/116 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın tapuda 99.250,00 m² yüzölçümünde olup, imar uygulaması sırasında taşınmazın gerçekte 96.650,91 m² olduğu gerekçesi ile bu metrekare üzerinden düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığı, böylelikle taşınmazda yapılan kesinti oranının imar uygulaması sırasında tatbik edilen % 38,39 oranını geçtiği anlaşıldığı gibi, davalı idarelerin de taşınmazın gerçekte 96.650,91 m² yüzölçümünde olduğunu ileri sürdükleri belirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41 inci maddesi ve 06.04.1994 tarihli ve 1994/5 sayılı Tescile Konu Harita Ve Planların Kontrolü Hakkındaki Genelge hükümlerine göre tarafların taşınmazın yüzölçümün düzeltilmesi için anlaşma yapması ve bu anlaşma sonunda gerçek yüzölçümünün tapuya tescil edilmesi, anlaşma sağlanmaz ise imar uygulaması öncesindeki 14 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün düzeltilmesi için davalı idare vekiline dava açması için süre verilip, bu dava sonucunda yüzölçümü davalı idarenin hesapladığı şekliyle düzeltilmesi halinde davanın reddine, aksi durumda ise mevcut tapu kaydındaki miktar esas alınarak fazla kesilen düzenleme ortaklık payı bedelinin tespit ve imar uygulamasını yapan davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu taşınmaz için Tapu Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevapları ve eklerinin incelenmesinde; 05.02.2008 tarihli ve 2097 yevmiye no ile yapılan imar uygulamasında davaya konu 14 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 96650,91 m2 olarak düzeltilmesine ilişkin raporun bulunduğu fakat kütükte tescilinin sehven unutulduğu, kütük sayfasında sehven unutulan yüzölçümün düzeltilmesine yönelik tescilin zaten Tapu Müdürlüğü tarafından sonradan yapıldığının görüldüğü, netice itibarıyla; imar uygulaması öncesindeki 14 parsel nolu taşınmazın yüzölçümünün tapu kütüğünde 96650,91 m² şeklinde düzeltilerek tescilinin yapılması sonrası imar uygulaması ile düzeltilen bu yüz ölçüm miktarı üzerinden düzenleme ortaklık payı kesintisinin yapıldığı ve 59537,31 m²lik kısmın imara yerinde olarak tahsis edildiği, dolayısıyla fazla kesintinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu sicilinin tutulmasından devletin sorumlu olduğunu, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, mülkiyet hakkının Anayasal güvence altında olduğunu, davalı idarece Yargıtay ilamı gereği verilen sürede açılan davanın lehlerine sonuçlandığını ve kararın kesinleştiğini belirterek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, Kayapınar Mahallesi 14 parsel sayılı 99.250,00 m² yüzölçümlü taşınmazın gerçek yüzölçümünün 96.650,91 metrekare olduğunun dava açıldıktan sonra Tapu Müdürlüğünce yapılan inceleme esnasında rastlanan ve kütüğe işlenmesi sehven unutulan tarihsiz raporla belirlendiği, imar uygulaması esnasında taşınmazın gerçek yüzölçümünün 96.650 metrekare olduğundan 05.02.2008 tarihinde kütüğe işlendiği, aynı gün imar uygulaması nedeniyle kütüğün kapatıldığı, Dairemizin bozma ilamından sonra Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/915 Esasında yüzölçümü düzeltilmesi talebiyle açılan davada, 1969 yılında yapılan kadastro çalışmalarının sayısal olmaması ve teknik aletlerden yoksun olunmasından dolayı ölçüm ve alan hesaplamasında hata yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davalı belediyece tapu kütüğündeki bilgilere göre imar uygulaması yapıldığı, her ne kadar temyiz dilekçesinde devletin tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olduğu belirtilmişse de davalının sıfatı gözetildiğinde bu iddianın eldeki davanın konusunu oluşturmayacağı gözetildiğinde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
3. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesi hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.