"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 inci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,
Miktar veya her paydaş için değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın her paydaş için değeri kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre her paydaş için hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar davacı ... ... Ltd. Şti dışındaki davacılar yönünden Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.
Bu nedenle adı geçen davacı dışındaki davacılar yönünden davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildikten sonra, davalı Hazinenin davacı ... ... Ltd. Şti yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1984 (yeni 4402 ada 30) parsel sayılı taşınmazı müvekkillerinin tapu kaydına güvenerek satın aldıklarını, 2016 yılında 3402 sayılı Kadastro Kanun’un (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesi uyarınca yapılan uygulama kadastrosu sırasında yüzölçümünün düzeltildiğini, taşınmazın yüzölçümünde azalma oluştuğunu ileri sürerek tapu kaydının düzeltilerek eski yüzölçümü ile tapuya tesciline, aksi takdirde belirlenecek tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsili istemiyle dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; ilk kadastro tespitinin 1950'li yıllarda teknik yetersizlikle yapılmış olduğunu, bu defa yapılan çalışmaların ise hataların düzeltilerek hesaplanması olduğunu, bu nedenle 10 yıllık zamanaşımının gerçekleşmiş olduğunu, davacının sebepsiz zenginleşme nedeniyle ancak önceki malike dava açabileceğini, müvekkili idarenin dava sebebi sayılabilecek kusurlu bir işleminin bulunmadığını, yenileme işleminin düzeltilmesi ve eski haline getirilmesi yönündeki talebini Kadastro Mahkemesinde ileri sürmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapu iptal ve tescil talebinin reddine, tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile belirlenen tazminat bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde; 1950 yılında yapılan kadastro sırasında teknik imkansızlıklar ve taşınmazın geometrik şeklinden kaynaklanan hesaplama zorlukları sebebiyle yüzölçüm farklılığı oluştuğunu, bu durumun mücbir sebep niteliğinde olduğundan illiyet bağının kesildiğini, taşınmazın zemindeki sınırlarında değişiklik bulunmadığını, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesindeki koşulların oluşmadığını, davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, Hazinenin taraf sıfatının bulunmadığını, bilirkişi incelemesinin yetersiz olduğunu, tazminat miktarının yüksek belirlendiğini, ıslah edilen miktara da ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu Ankara ili ... ilçesi ... Mahallesi 829 (yeni 4402 ada 30) parsel sayılı taşınmazın 1950 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 829 parsel sayılı 21.900,00 m² yüzölçümlü olarak bir kısım davacılar murisi ... adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra satış ve intikal ile davacılar adına tescil edildiği, 2016 yılında 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin ikinci bendinin uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında taşınmazın yüzölçümünün 18.382,34 m² olarak tespit edildiği ve 21.07.2016 tarihinde tapuda tescil işleminin yapıldığı, böylece taşınmazın yüzölçümünde 1.850,66 m² azalma olduğu, bunun üzerine davacıların 04.08.2017 tarihinde azalan yüzölçümü nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemi ile eldeki davayı açtıkları, dava konusu arsa niteliğindeki taşınmaza emsal kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde ve taşınmazın azalan yüzölçümünün bedelinin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, bu hususta davalı Hazine vekilinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğini, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; ilk derece mahkemesi kararında ileri sürdüğü hususları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Dava konusu Ankara ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 829 (yeni 4402 ada 30) parsel sayılı taşınmazın 1950 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 21.900,00 m² yüzölçümlü olarak bir kısım davacılar murisi ... adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra satış ve intikal ile davacılar adına tescil edildiği, 2016 yılında 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin ikinci bendinin uyarınca yapılan yenileme kadastrosu sırasında taşınmazın yüzölçümünün 18.382,34 m² olarak tespit edildiği ve 21.07.2016 tarihinde tapuda tescil işleminin yapıldığı, böylece taşınmazın yüzölçümünde 1.850,66 m² azalma olduğu, bunun üzerine davacıların 04.08.2017 tarihinde azalan yüzölçümü nedeni ile uğranılan zararın tazmini istemi ile eldeki davayı açtıkları anlaşılmıştır.
3.Dava konusu arsa niteliğindeki taşınmaza emsal kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde ve taşınmazın eksilen yüzölçümünün bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi yerindedir.
4.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı İdare Vekilinin Davacı ... ... Ltd. Şti Dışındaki Davacılara İlişkin Temyizi Yönünden
Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden reddine,
B. Davalı İdare Vekilinin Davacı ... ... Ltd. Şti ’ne İlişkin Temyizi Yönünden
Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
28.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.