"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın davalı ... yönünden husumetten reddine, davalı Hazine yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1156 ada 19 parselde kain 1 numaralı bağımsız bölümü 12.10.2010 tarihinde satın aldığını, ancak tapu malikinin taşınmazın satılması için kimseye vekâletname çıkartmadığını ve sahte vekâletname ile tapuda ferağın yapıldığını, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesince fiilleri gerçekleştirenler hakkında ceza tesis edildiğini, vekil eden şirketin sahibi ve yetkili temsilcilerinin ise beraat ettiğini, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/475 Esas, 2012/35 Karar sayılı kararı ile tapu kaydının iptal edildiğinden uğradığı zararın tazmini istemiyle, Hazine ve vekâletnameyi tanzim eden Noter ...'e husumet yönelterek dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; niza konusu olayın oluşumunda müvekkili Bakanlığın bir rolünün bulunmadığını, husumet yöneltilmesinin usul hükümlerine aykırı olduğunu, tapu memurunun vekâletnamenin doğruluğunu inceleme, irdeleme yetkisi ve görevi bulunmadığını, vekâlet ile yapılacak satışta, işlem için başvuran kişinin kendisine vekâlet verilen kişi olup olmadığını ve verilen yetkinin satışı istenen taşınmazı kapsayıp kapsamadığını araştırmakla yükümlü olduğunu, satış işleminden doğduğu iddia edilen zararın Devletten istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının uğradığı zararın tapu sicilinin tutulmasından değil, üçüncü bir kişinin eyleminden doğduğunu, 3. kişinin ağır kusurunun sorumluluğu oluşturan illiyet bağını kestiğini, ayrıca davalı Noter'in gerekli özeni göstermemesinin sonuçlarını müvekkilinin katlanmasının beklenemeyeceğini, ayrıca ticari faiz talep edilemeyeceğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.04.2014 tarihli ve 2012/373 Esas, 2014/187 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.04.2014 tarihli ve 2012/373 Esas, 2014/187 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından esasa, davalı gerçek kişi vekili tarafından vekâlet ücretine yönelik temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.05.2015 tarihli ve 2015/2956 Esas, 2015/74093 Karar sayılı kararı ile davalı Noter hakkında davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmeyerek davada davalı Hazinenin tapu kaydının iptali nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kusursuz sorumluluğunun bulunduğunun anlaşılmasına göre, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediği gerekçeleri ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 2016/69 Esas, 2017/ 179 Karar sayılı kararı ile davalı ... aleyhine açılan davanın reddine dair karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı Hazine hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 2016/69 Esas, 2017/ 179 Karar kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarihli ve 2017/9606 Esas, 2020/2076Karar sayılı kararı ile davacının zararı, tapu iptal kararının kesinleştiği 09.04.2012 tarihinde oluştuğu, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması ve çekişmeli taşınmazın zararın doğduğu 09.04.2012 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 15 inci maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden keşif yapılarak sonucuna göre tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değerinin belirlenmesi gerektiği gibi hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibarıyla davacının zararının 225.000,00 TL olduğu belirtildiği hâlde hüküm fıkrasında 200.000,00 TL'ye hükmedilmiş olması da çelişkili yaratıldığı gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ... aleyhine açılan davanın reddine dair karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,davalı Hazine hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksik ve hatalı inceleme yaparak bozma öncesi belirlenen bedelin çok altında düşük metrekare birim fiyatı belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı tarafın uğradığı zararın tapu sicilinin tutulmasından değil üçüncü kişinin eyleminden doğan bir zarar olduğunu, tapu görevlilerinin hukuka aykırı olmayan eylemleri nedeniyle Hazinenin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği sorumlu tutulmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu, tazminat belirlenmesi halinde davacı tarafın söz konusu taşınmazı edindiği tarih itibarıyla alım-satıma esas ve resmi kayıtlarda mevcut değerinin esas alınması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ile 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesine ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı ile davalı Hazine vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.