Logo

5. Hukuk Dairesi2022/9052 E. 2022/16623 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu devrinde kullanılan vekaletnamenin sahte olması nedeniyle davacının uğradığı zarardan Hazine ve noterin sorumlu olup olmadığına ilişkin tazminat davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, taşınmaz bedelini gerekli özeni göstermeden, tapu maliki olmayan bir kişinin hesabına göndermesi ve döviz bürosunun da parayı kimliği belirsiz kişiye teslim etmesi gibi kusurlu hareketlerin illiyet bağını kestiği değerlendirilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

İLK DERECE

MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda: İlk Derece Mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmünün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili ile davalı Hazine vekilince istenilmiş, davalı ... vekili de temyiz dilekçesinde duruşma isteminde bulunmuş olmakla, duruşma için belirlenen 22.11.2022 günü temyiz eden davalı asil..... ile vekili Av. ..., davalı Hazine vekili ve aleyhine temyiz olunan davacı vekilleri Av. ... ile Av. .......in yüzlerine karşı, usulüne göre çağrı kağıdı gönderilmesine rağmen gelmediklerinden feri müdahil vekili ile ihbar olunanların yokluğunda duruşmaya başlanarak gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;

- K A R A R -

Dava, 4721 Sayılı TMK'nın 1007 nci maddesi gereğince Hazineye karşı ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 162 nci maddesi gereğince davalı notere karşı kusursuz sorumluluğa dayalı tazminat istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince, davalı Noter... hakkındaki davanın reddine, davalı Hazine aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurularının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince değerlendirilmesi sonucu davalıların başvurularının esastan reddine; davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile davalı noterin hükmedilen bedelden Hazine ile birlikte müteselsil sorumlu olduğuna dair ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiş, hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.

Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, Vergi Müfettişi Raporuna, 1567 sayılı TPKKHK hükümlerine ve kararın dayandığı gerekçelere göre; dava konusu İstanbul İli, Bağcılar İlçesi, Kirazlı Köyünde bulunan 135 parsel sayılı 7.376,20 m² yüzölçümlü, tarla vasıflı taşınmazın 25.02.1969 tarihli satış işlemi sonucu ... adına kayıtlı olduğu, davacının babasına ait olduğunu belirttiği Gülçek Tekstil Boya Apre Örme İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinde hissedar olduğu ve genel müdür olarak görev yaptığı; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede şirketleri için bir yer almak istediklerinden emlakçı ...ve ...’ü bu durumdan haberdar ettiklerini, 04.01.2014 günü emlakçıların kendilerini arayarak basın ekspress yolu üzerinde satılık bir taşınmaz bulunduğunu bildirmeleri üzerine arsayı inceleyerek almaya karar verdiklerini, ertesi gün tapu malikinin oğlu olduğunu söyleyen ... isimli şahsa ait babasının emlakçılardan aldığı numarayı (0530 *** ** 04) aradığını, şahsın Amerika’da yaşadığını orada bir hastane satın aldığını ve acil parayı tamamlamak için satış yapmak istediğini söylediğini, yapılan pazarlık sonucu 10.220.000 dolar üzerinden anlaşıldığını, belediyeden inceleme yaparak satışa engel bir durum olmadığını öğrendiklerini, yarım saat sonra ofislerine kendisini...... vekili olarak tanıtan Av. ... isimli kişinin geldiğini, bu sırada kendisini Dr..... olarak tanıtan şahsın sürekli hem kendisini hem Av. ...’i arayarak acele etmelerini söylediğini, ofiste paranın nasıl ödeneceğini konuştukları avukatın parayı kendi üstüne kabul etmediği, babası...’in bloke çek teklif ettiğini, fakat avukatın bunu da kabul etmediğini, satış parasını...'nın hesabına yatıracaklarını düşündüklerini, daha sonra kendisini ... olarak tanıtan kişi ile görüştüğünü, onun da parayı yatırması için mesaj atacağını belirttiğini, bir süre sonra mesajla Villa Döviz A.Ş.’ye ait olduğunu sonradan öğrendiği IBAN numarasını verdiğini, kendisinin Bank Asya Güneşli Şubesine giderek bu hesaba EFT yaptığını, Kuveyt Türk Bankasında bulunan diğer paralarını euro ve dolar olarak Türk Lirasına çevirerek Kuveyt Türk Bankasında hesabı bulunan Villa Döviz AŞ’ye havale ettiğini bu işlemlerin tapuda satış günü saat 11:30 ile 14:30 sıralarında yapıldığını, EFT/havale işlerinden sonra emlakçı ... ile Halk Bankasına giderek 885.000 TL tapu harç ve işlem bedelini ödediğini, sonrasında tapuya 15:30 civarında döndüğünü tapuda devir işlemleri tamamlanınca Avukat... ve emlakçılarla birlikte kendi ofisine döndüklerini; Avukat ...’e 10.000 dolar ödediğini, yaklaşık 4 gün sonrada emlakçılara komisyon bedeli olarak 250.000 dolar ödediklerini, aynı günün akşamında Villa Döviz’den arayarak ...’ya ulaşamadıklarını belirtiklerini, ...’yı aradığını onun da kendisinin Villa Döviz ile görüştüğü bilgisini verdiğini, daha sonra Villa Döviz tarafından tekrar aranarak hesap kapatmaları gerektiğini, makbuz kestiklerini ve bu makbuzlar imzalanmazsa Maliyeye izah edemeyeceklerini söylemeleri üzerine makbuzları kendisinin imzaladığını, yaklaşık 3 hafta sonra emlakçı...’un aramasıyla sahte vekalet ile satışın yapıldığını öğrendiklerini, kendilerinin de savcılıkta şikayetçi olduğunu belirttiği,

Villa Döviz A.Ş. çalışanı ...’in beyanında; kendilerini... isimli kişinin aradığını hesaba yatırılan paraların dövize çevrilmesini istediğini; kendilerinin bunun üzerine çalışmaya başladıklarını; bu süreçte kendini... olarak tanıtan ve...olarak tanıtan kişilerin ayrı ayrı arayarak süreci takip ettiklerini; parayı hazırladıklarında... isimli kişinin parayı almak için gönderilecek kişiye avroya çevrilen paraları teslim edilmesini söylediğini ve paraları kimliğini bilmedikleri kişiye teslim ettiklerini beyan ettiği,

Tapuda tapu malikini temsilen hareket eden Av. ...’in 04.01.2014 tarihinde bir partinin ilçe başkanı olan arkadaşının partiden bir tanıdığının arayarak doktor arkadaşının İstanbul’da arsa işleri olduğunu ilgilenip ilgilenemeyeceğini sorduğunu; kendisine ... isimli şahsın numarasını(0530 *** ** 04) verdiğini; kendini Hacettepe Üniversitesinde Doç Dr. olarak tanıtan bu şahsın çok yoğun olduğunu ve acil paraya ihtiyacı olduğundan paranın 06.01.2014 de hesabına yatması gerektiğini, ...ve ... isimli emlakçıların arsalarına müşteri bulduğunu, işi kabul ettiğini istekleri kendisine e-mail yolu ile iletilmesini istediğini, 05.01.2014 günü alıcılar ve emlakçılarla bir araya geldiğini, konu ile ilgili konuştuklarını, aynı gün ...’nın kendisinden vekalet örneği istediğini, nasıl yetişeceğini sorduğunda; tanıdıkları bir savcı arkadaşlarının noter tanıdığı olduğunu, sabah erkenden vekaleti hazırlayacaklarını, satış bedelinin kendisi dışında bir hesaba havale olacağını söylediğini, ertesi gün arayıp vekaletin Bakırköy 20. Noterliğinde hazır olduğunu belirttiğini, kendisinin noterliği arayıp vekaletin hazır olduğunu teyit etmesi üzerine oğlunu göndererek vekaletnameyi aldırdığını, alıcı ve emlakçılarla buluştuğunu, tapuya başvurunun yapıldığını, belediyeye olan emlak borcunun ödendiğini, alıcının satış bedelinden mahsup edilmek üzere tapu harçlarını ödediğini, tapu idaresinin noterden vekaletin teyidini ve nüfus müdürlüğünden nüfus kaydının teyidini aldığını, bu sırada ...’nın sürekli emlakçılar ve alıcılar ile görüşerek paranın teslim edileceği hesap numaralarını verdiğini, orada paranın Villa Döviz bürosuna havale edildiğini öğrendiğini, transfer işi bitince şahıstan telefonla teyit aldığını, emlakçıların da alıcıdan teyit alması üzerine tapuda kendisinin imza attığını, aynı gece Villa Dövizden hesap kapatmak için kendisine ait kimlik bilgileri istendiğini ve vermediğini, yaklaşık 10 gün sonra aynı yerden tekrar arandığını ve hesap kapatmak için makbuz vermesinin istendiğini, “parayı kime teslim ettiniz, almadığım paranın makbuzunu neden vereyim, ...’in ABD’den dönmesini bekleyin” dediğini, aynı işyerinin muhasebecisinin tekrar 20-21 Ocakta aradığını, sonra bu iş yerinden ses çıkmadığını, Villa döviz çalışanının davacının iş yerine giderek içeriğini görmediği bir belge aldığını öğrendiğini, sonra 31 Ocak tarihine kadar ...’dan bir ses çıkmayınca aldığı 10.000 dolar için serbest meslek makbuzunu... adına kestiğini, sonra bir numaradan arandığını, daha sonra bu numaraya dönüş yapınca vekaletnamenin düzenlendiği noterliğin yetkili noteri ile görüştüğünü ve ... için düzenlenen vekaletin sahte kişiye çıkarıldığını, Cumhuriyet Savcısı ... isimli kişi noterliği aradığından güvene dayalı işlem yaptıklarının kendisine iletildiğini belirtmiştir.

Dosyadaki resmi senete göre dava konusu taşınmaz 06.01.2014 tarihinde saat 16:17’ de; aynı tarihli tapu maliki ... adına düzenlenmiş vekaletname ile Av. ...’in imza atması üzerine davacı üzerine geçmiştir.

Mahkemece alınan bilirkişi kurulu raporunda, tapuda satış işlemi 06.01.2014 tarihinde saat 16.17'de gerçekleştirilmiş olup, davacı ... tarafından dava dışı Villa Döviz A.Ş. ve Villa Döviz Ticareti A.Ş. hesaplarına, Asya Katılım Bankası A.Ş'den gönderilen 06.01.2014 tarihli, 11:27'de havale edilen işlem dekontu ile 6.000.000 TL, saat 14:08'de havale edilen 3.300.000 TL, Kuveyt Türk Katılım Bankası A.Ş. nin dekontu ile 06.01.2014 saat 14:31'de 5.729.500 TL, saat 15.03'te 300.000 TL, saat 15:03'te 5.000.000 TL, saat 11:01'de 1.200.000 TL havale edilmiştir. Toplam havale edilen tutar 21.529.500.TL'dir. (Talep edilen 22.130.000 TL) aradaki fark olan 600.500 TL'nin satıcıya ödendiğini gösterir belge mevcut bulunmadığı bilirkişi kurulunca tespit edilmiştir.

Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.07.2015 tarihli, 2014/92 Esas, 2015/534 Karar sayılı dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 18.06.2015 tarihli raporu ile tapuda kullanılan vekaletnamedeki imzanın...'nın eli ürünü olmadığı tespit edilmiş olup, tescilin yolsuz olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiş, 09.09.2015 tarihinde karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Mahkemece yargılamada bilirkişi heyetinden alınan 10.02.2020 tarihli raporda; davalı ...'nun noter olduğu, tapuda devre konu vekaletnamenin düzenlenmesinde kullanılan sahte nüfus cüzdanının sahteliğini tespit konusunda uzmanlığı bulunmadığı, sahteciliğin ancak adli tıp uzmanlarınca ortaya çıkartılabilecek teknik inceleme ile saptanabileceğinden kusuru bulunmadığı, noterin vekaletname tanzimi için gerekli incelemeleri eski tip nüfus cüzdanı ile kısıtlı bilgiler kapsamında kimlik paylaşımı sisteminden yapmış olduğu anlaşıldığından kusurunun bulunmadığı, dosyadaki bilgi ve belgelere göre somut sorumluluk sebebi olacak hususlarda davalıya atfi kabil kusur tespit edilemediği, Hazine'nin sorumluluğu yönünden, Türk Medeni Kanunu'nun 1007 nci maddesine göre Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet'in sorumlu olduğu, Devlet'in zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder hükmü gereğince kusursuz sorumluluk veya kusura dayanan sorumluluk yönüyle hukuki değerlendirme yapılması gerektiği, tapu memurlarının işlemi mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmiş oldukları, satıcının ilk imzası ile vekaletnamedeki imza atılma tarihi arasında uzun süre geçmiş olması, satıcının yaşlılığı sebebiyle imzada değişiklik olabileceği, Tapu memurlarının, ceza ve disiplin cezası yönüyle sorumluluğunun soruşturulduğu, satış bedelinin tazmini bakımından sorumluluklarının mevcut olmadığı, davacının tapunun devrinden önceki ödemeyi de dava dışı üçüncü kişilere göndermesi ve zararın oluşumunda kusurlu hareketleri bulunduğu, dava dışı üçüncü kişi olan Villa Döviz A.Ş. kendisine teslim edilen parayı hak sahibine teslim etmemiş olmakla sorumluluğunun bulunduğu rapor edilmiştir.

Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.10.2018 tarihli, 2015/92 Esas, 2018/726 Karar sayılı ilamı ile tapu memurları ..., ... ve noter çalışanı ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sırasında ... hakkında görevi kötüye kullanma suçundan CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca yüklenen suç açısından sanığın kasıt yada kusurlu bulunmaması sebebi ile beraatine karar verildiği, ... ve ... yönünden görevi kötüye kullanma suçundan 5237 sayılı TCK'nın 257/2 maddesi uyarınca cezalandırılmalarına karar verildiği, sanık ... hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık ...'ya ise para cezası hükmedilmesine karar verildiği, kararın İstanbul Bölge 13. Ceza Mahkemesi Dairesinin 10.05.2019 tarih 2019/356 Esas, 2019/1231 Karar sayılı ilamı ile incelendiği ve istinaf başvurularının reddine kesin olarak karar verildiği görülmüştür.

Bakırköy CBS'nin 2018/101171 soruşturma sayılı dosyasında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ile şüpheliler noter ..., davacı ..., davacının babası..., Avukat ... ve... hakkında karar verildiği görülmüştür.

Bakırköy CBS'nin 2018/101171 soruşturma dosyasında şüpheliler ... hakkında kamu kurum ve kuruluşların vb. tüzel kişileri araç olarak kullanması suretiyle dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçundan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlaması ile Bakırköy 18. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/299 Esas sayılı dosyası kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.

Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesine müzekkere yazılmış ve 2015/334 Esas, 2015/325 Karar sayılı ve 23.11.2015 tarihinde verilen, 01.12.2015 tarihinde kesinleşen ilam uyarınca sanık ... hakkında atılı suç işlediğine yönelik olayda bir kastının ve ihmali kastının da bulunmadığı bu sebeplerle CMK'nın 223/2-c maddesi uyarınca atılı suçtan beraatine karar verilmiştir.

4721 sayılı TMK'nın "Sorumluluk" kenar başlığını taşıyan 1007 nci maddesi ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.'' hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu sicil müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranışlarının olması gerekmektedir.

Anılan madde uyarınca devletin sorumluluğu için tapu görevlilerinin görevleriyle ilgili bir eylemleri olmalı; bir zarar bulunmalı; zarar doğuran eylem hukuka aykırı olmalı ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen devletin sorumluluğu, ancak zarar ile uygun nedensellik bağının kesildiğinin kanıtlanması durumunda ortadan kalkacaktır. Yani zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep halleri gibi illiyet bağını kesen bir durumun varlığının kanıtlanması halinde sorumluluktan kurtulunabilecektir (Tekinay S., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, 1985 İst., Sayfa 764 vd; Kartal B., Noterlerin Hukuki Sorumluluğu ve Kusursuz Sorumluluk, Yargıtay Dergisi, Cilt 24, Sayı 3, Sayfa 340 vd).

1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun noterlerin hukuki sorumlulukları başlıklı 162 nci maddesine göre, stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile bir işlemin yapılmamasından, hatalı ya da eksik yapılmasından noterin kusursuz sorumlu olduğu belirtilmiştir.

Noterin sorumluğu açısından da TMK'nın 1007 nci maddesi gereği devletin sorumluluğundaki şartlar, yani noterin ya da çalışanın görevini yaparken bir eylemi, doğan bir zarar ve eylem ile zarar arasında illiyet bağı olması şartları geçerlidir.

Diğer bir anlatımla kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun bulunması veya üçüncü kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya hakkında zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması gerekmektedir.

Aksi durumda her kusursuz sorumluluk halinde uygun illiyet bağının varlığı aranmayacaktır. Bu durumda da kusursuz sorumluluk hallerinde kusursuz sorumlu olanın sorumluluktan kurtulma olanağı ortadan kalkmış olacaktır. Böylece kusursuz sorumluluk halleri ile riskten kaynaklanan sorumluluk birbiri ile örtüşecektir ki hukukumuzda risk nazariyesine göre sorumluluk Medeni Kanunu'nun 1007 nci maddesinde ve Noterlik Kanunu'nun 162 nci maddesinde öngörülmemiştir.

Somut olayda; hayatın olağan akışına göre şirket yöneticisi olan ve ticaretle uğraşan bu sebeple tacir vasıflarına sahip olması beklenen davacının taşınmazın tapusunu almadan ya da para kaybı yaşamasını engelleyecek yöntemler kullanmadan tapu malikine ait olmayan, üstelik döviz şirketine ait hesaba hiç tanımadığı bir kişi ile yaptığı telefon görüşmesi sonucu yüklü miktarda para göndermesi, sonrasında da bu paranın döviz şirketince avroya çevrilmesine ve döviz satışı olarak gösterilen işlemle üçüncü kişiye teslimine ilişkin makbuzları imzalaması davacı açısından ağır kusur olup, davacı yönünden önceden öngörülemeyen bir durumun da bulunmadığı; keza tapu malikini temsil eden Av. ...’in kendisini tapuda devir işleminden bir gün önce arayan kişinin babasına ait taşınmazın satışı için ertesi güne tanıdık vasıtasıyla vekaletname hazırlatması, tapu maliki olan... ile hiç görüşmemesi, görüşme çabasının olmaması, notere gidip vekaletnameyi ve noterin aldığı nüfus kayıtlarını incelemiş olsa tapu malikinin ... isimli bir oğlunun olmadığını göreceği; üstelik 1567 sayılı Kanun gözetildiğinde taşınmaz bedelinin döviz şirketi aracılığıyla aktarılmasına müdahale etmediği, haliyle hukukçu kimliği ile bağdaşmayacak şekilde hareket ettiği; paraları kim olduğu belli olmayan üçüncü kişiye döviz bürosu dışına çıkararak makbuz almadan teslim eden döviz bürosu çalışanlarının kusurlu davranışları sonucu illiyet bağının kesildiği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul hükmü kurulması,

Doğru görülmemiştir.

Davalılar vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HMK'nın 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, davalı ...'ndan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, temyiz eden davalı Hazine ile ... yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 8.400,00 TL'şer vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, 22.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.