"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurularının davacı vekili yönünden esastan reddine, davalı ... vekili yönünden kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.05.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davalı ... vekili Avukat ... gelmiş, davacı vekili duruşmaya katılmamıştır.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 82 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığını, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; tapu kaydının iptalini isteme hakkı Hazinede olduğundan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddi gerektiğini, Hazineye husumet yöneltilmesinin hatalı olduğunu, idari yargının görevli olduğunu, dava konusu taşınmazın davacı ... olan tapu kaydı iptal edilmediğinden zarar ve 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat şartlarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, tespit edilen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine ve dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas olan ve taşınmazın değerini belirleyen bilirkişi raporunun hukuka ve fiili gerçekliğe aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının mülkiyet hakkına ve hakkaniyet ilkesine aykırılıklar barındırdığını, bilirkişilerin dava konusu taşınmaza 3621 sayılı Kıyı Kanunu'yla (3621 sayılı Kanun) verilen gerçek zararı hesaplayamadıklarını, bilirkişilerce emsal taşınmazın ve dava konusu taşınmazın karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde tanzim edildiğini, davacı tarafça yatırılan harçların karar kesinleşmesiyle davacıya faizsiz olarak iade edilmesi mülkiyet hakkının açık ihlali olduğunu, ilave düzenleme ortaklık payı kesintisinin hukuka, hakkaniyete ve yargı kararlarına aykırı olduğunu, arta kalan kısmın bedelinin belirlenmesi hakkaniyetin bir gereği olarak yerel mahkeme tarafından yerine getirilmediğini belirterek usul ve kanuna aykırı İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde; verilen mahkemece verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu, arta kalan kısımda kamulaştırma davaları gibi değer azalması verilmesinin mümkün olmadığını, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle tapu kaydının iptali ve terkin isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, dava hakkının da o hakkın sahibine ait olması nedeniyle davacıların bu yönde bir dava açamayacaklarını, dava dilekçesinde idarenin kamulaştırma işlemi yapmayıp tapu iptali ve tescil davası da açmadığının belirtildiğini, idarenin işlem yapmamasına karşı başvurulması gereken yargı yolunun idari yargı olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının fonksiyon gaspı niteliğinde olduğunu, değerlendirme tarihinin tapunun iptal edildiği tarih olduğunu, tapu henüz iptal edilmediği için zararın doğmadığını, meskun mahalde bulunduğu kabul edilse bile belediye hizmetlerinden faydalanmadığı için yine arsa olarak kabul edilemeyeceğini, emsal olarak imarsız bir parselin alınması gerektiğini, 473 ada 42 parsel emsal olarak alınmışsa da ilçede benzer özelliklerde kıyıda kalan taşınmazların emsal olarak alınmasının çok daha doğru olacağını, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ve olumsuz etkilerinin değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmaza hükme esas alınan bilirkişi raporunda 473 ada 42 parsel sayılı taşınmazın 20.12.2016 tarihli satışı emsal olarak alındığı, satışın m² bedeli 817,44 TL olup dava tarihi itibarıyla 1.345,96 TL'ye uyarlandığı karşılaştırma tablosu ile taşınmazın emsalin %23'ü değerinde olacağı belirtilerek (309,58 TL olması gerekirken) 336,34 TL birim fiyatı üzerinden taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısım için 218.970,79 TL hesaplandığı; ancak dosyadaki bilgi ve ve belgelere göre emsal parselde %31 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığı, dava konusu taşınmazda ise %25 oranında kesinti yapıldığı tespit edildiği davacı vekilince belirlenen m² birim fiyattan %6 oranında düzenleme ortaklık payı ek kesintisi yapılarak 291,00 TL birim fiyat üzerinden taşınmazın tamamı için hesap edilen 196.425,00 TL üzerinden talep arttırım dilekçesi verildiği anlaşıldığından, yapılan talep arttırım dilekçesi Daire uygulamalarına ve birim fiyatı bölge rayiçlerine uygun bulunduğundan taraf vekillerinin bu yönlere değinen istinaf itirazları yerinde olmadığı, davaya konu taşınmazın 651,04 m²sinin kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmasına rağmen taşınmazın tamamının değeri kadar tazminata hükmedilmesi ve tamamının tapusunun iptaline karar verilmesi hatalı bulunmuş ve Hazine vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ikinci alt bendi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiş, davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan 651,04 m²lik kısmı için hesaplanan toplam 189.452,64 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek ayrıca istinaf mahkemesinin arta kalanda kısımın bedelinin belirlenmemesinin hukuka ve yargı uygulamalarına aykırı olduğunu, düzenleme ortaklık payı kesilen bir taşınmazdan ikinci kere düzenleme ortaklık payı kesilmesinin ve aleyhlerine olacak şekilde vekâlet ücreti ve masrafa hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını, istinaf sebeplerinin değerlendirilmediğini, taşınmazın değerinin Yargıtay denetiminden geçmiş dosyalar ile çelişki arz ettiğini, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2021/5467 Esas, 2021/12199 Karar sayılı onama ilâmına konulan Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/381 Esas, 2021/49 Karar sayılı kararı ile 2015 tarihine göre m²ye 360,11 TL değer belirlenen Karasu ilçesi Aşağı İncilli Mahallesi 72 ada 28 parsel sayılı taşınmaz ile iş bu dava konusu taşınmaz aynı niteliklere sahip (kıyı kanunu kaynaklı imar yasağı) yakın bölgede bir taşınamaz olduğu, davaya konu taşınmaz için belirlenen bedelin bu hâli ile kabul edilebilir olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 3621 sayılı Kanun'un 5 inci ve 9 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu taşınmazın 10.09.2019 tarih ve 19480 yevmiye numaralı satış işlemi ile davacı ... tescil edildiği, dava konusu taşınmazın tapu kaydına satış tarihinden sonra 24.02.2020 tarihli ve 4285 yevmiye numaralı işlemle “Taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar çizgisinde kalmaktadır” şeklinde şerh konulduğu, eldeki davanın 29.10.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi kanun uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan ‘’Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.’’ ve aynı Kanun'un kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “ Komisyonca tespit edilip Valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.” hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanını belirtir şekilde fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti hâlinde ise 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4. Kabule göre de; davaya konu taşınmaz imar parseli olduğu hâlde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedel üzerinden emsal taşınmazın düzenleme ortaklık payına göre tekrar kesinti yapılarak düşük bedel tespit edilmesi ve aynı bölgeden Dairemize intikal eden 72 ada 8 parsel ve 69 ada 7 parsel sayılı taşınmazlara 09.09.2015 değerlendirme tarihi itibarıyla 360,11 TL/m² değer biçildiği ve bu bedelin Dairemiz denetiminden geçerek 2021/5467 Esas, 2021/12199 Karar ve 2021/6191 Esas, 9712 Karar sayılı ilâmları ile onandığı gözetildiğinde, dava konusu taşınmaz ile adı geçen parsellerin eksik ve üstün yönleri kıyaslanarak bu bedelden ayrılma nedenleri konusunda ek rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz eden davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı taraftan alınmasına,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.