Logo

5. Hukuk Dairesi2023/10241 E. 2024/3406 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada, tapu kaydına şerh konulduktan sonra taşınmazı devralan davacının tazminat talep etme hakkının olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydına şerh konulduktan sonra taşınmazı devralan davacının, şerhin getirdiği yükümlülük nedeniyle iyi niyetli sayılamayacağı ve 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca tazminat talep edemeyeceği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının davacı yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/354 Esas, 2022/261 Karar

KARAR : Kısmen kabul/Karar verilmesine yer olmadığına

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın davacı ... yönünden kısmen kabulüne, davalı ... yönünden ilk karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı ... ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Muğla ili, ... ilçesi, ... köyü, ... ada ... parsel sayılı 148.792,91 m²lik taşınmazda hisseli malik olduklarını, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/887 Esas, 1999/292 Karar sayılı kararı ile davaya konu taşınmazın 143.340 m²lik kısmının tapusunun iptali ile ... adına tesciline karar verildiğini ve kararın 24.04.2017 tarihinde kesinleştiğini, uğradıkları zarar sebebiyle belirlenecek tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, açılan tazminat davasının 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığını, ayrıca taşınmaz ile ilgili olarak ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/887 Esas sayılı dosyası ile tapu iptal tescil davası açıldığını, dava konusu taşınmazın kayıtlarında tedbir kararı ve davalıdır şerhi bulunmasına rağmen davacılar tarafından satın alındığını, bu nedenle davacıların tazminat talep etme hak ve ehliyetlerinin bulunmadığını, yine dava konusu taşınmaz kayıtları ile ilgili tedbir kayıtlarının tapuda şerh edildiği tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmayan davanın süre aşımı nedeni ile de reddinin gerektiğini, davacıların dava konusu taşınmazı kendilerine devreden şahsa karşı davayı yöneltmeleri gerektiğini, orman ve kıyıların ne suretle olursa olsun mülk edinilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle tazminat talebinin reddinin gerektiğini, davanın esas yönünden incelenmesi ve taşınmazın bedelinin tespiti cihetine gidilse dahi, zararın meydana geldiği tarih olan tapu iptaline dair mahkeme kararının kesinleştiği tarih itibari ile taşınmazın niteliği ve değerinin belirlenmesi gerektiğini, değerlendirme tarihi itibari ile taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değerin belirlenmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 09.04.2019 tarihli ve 2017/292 Esas, 2019/99 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 07.12.2020 tarihli ve 2019/1051 Esas, 2020/1691 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 07.12.2020 tarihli ve 2019/1051 Esas, 2020/1691 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda; davacı ...'nun dava konusu taşınmazdaki 1/480 payını, dava konusu taşınmazın tapu kaydına 16.06.1988 tarihli ve ... yevmiye sayılı işlem ile konulan ihtiyati tedbir şerhine rağmen, şerhin getirdiği yükümlülük ile birlikte 07.10.2015 tarihinde satın aldığı anlaşılmıştır. Buna göre Devlet tapu sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hali ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. 4721 sayılı Kanun'un 1020 nci maddesinin "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.'' hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davacı ...'nun sonradan satın alarak malik olduğu 1/480 payı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olduğundan kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın davacı ... yönünden kısmen kabulüne, davacı ... yönünden ise ilk karar bozma ile kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi bozma ilamında; müvekkillerin murislerinden intikal eden dava konusu taşınmazdaki 2/480 payları karşılığının davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine karşılık 1/480 hisseyi ihtiyati tedbir şerhi ile iktisap eden müvekkil ...'nun tazminat talebinin reddi, halefiyet ve devletin kusursuz sorumluluk prensibine aykırı olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 646 ıncı maddesinde; ''Bu Kanun, 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Kanun’un Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır.'' hükmüne yer verildiğini, dar anlamda halefiyetin 6098 sayılı Kanun'da düzenlendiğini, geniş anlamda halefiyet ise öğretide; "Halefiyet, hak sahibi bir kimsenin yerine geçmektir. Daha açık bir ifade ile bir başkasının bir hakkına sahip olmak suretiyle o kimsenin yerine geçmektir." şeklinde belirtildiğini, bu bağlamda müvekkilin payı satın aldığı tarih itibarıyla geçerli bir tapu kaydı mevcut olup, müvekkil hakkını devraldığı maliklerin halefi olduğundan, esasında ilk maliklerin sahip olduğu tüm hak ve yükümlülükleri devralmaktadır. İlk malikler, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde tanımlanan hakları kullanabilecek iken mülkiyet hakkını ondan devralan halefin aynı haklardan yararlanamayacağını kabul etmek, mülkiyet hakkının özüne aykırı olduğunu, bu açıdan dikkat edilmesi gereken husus, aynı hakkın mükerrer kullanımının önüne geçmek olduğunu, işbu derdest davada, müvekkilin haklarını devraldıkları kişilerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı olarak daha önce dava açtıklarına ilişkin bir iddia da bulunmadığını, mükerrer tazminatın davalı Hazineden tazmini söz konusu olmamakla birlikte müvekkilin halefiyetinin reddi, tabiri caizse davalı Hazinenin kusursuz sorumluluğunu kadük hale getirdiğini, müvekkilin taşınmazdaki dava konusu payı satın aldığı 07.10.2015 tarihinde kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmadığından, taşınmaz üzerinde geçerli bir mülkiyet hakkını devraldığını, tapu kaydında "davalı" şerhi bulunmasının müvekkilin iyi niyetini ortadan kaldırmayacağını, zira bu şerh, tapu kaydının devam eden yargılama sonucunda iptal edilebileceği bilgisine ilişkin olup 1007 nci maddesinde öngörülen, tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan zararın Devlet tarafından karşılanmasına engel teşkil etmemekte olduğunu ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü ve zamanaşımı süreleri geçtikten sonra açıldığını, 3621 sayılı Kanun ve 6831 sayılı Kanun gereği taşınmazın her ne suretle olursa olsun mülk edinilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, davada ıslah talebi olmamasına rağmen fazla miktarda tazminata hükmedilmesi ve tümüne de 24.04.2017 tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru olmadığından kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi,

3 . Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; davacı ve davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

3. İlk Derece Mahkemesinin 09.04.2019 tarihli ve 2017/292 Esas, 2019/99 Karar sayılı kararı Dairemizin bozma ile ilamı ile ortadan kalktığı halde davacı ... payı yönünden yeniden hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı ve davalı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının (2) numaralı bendinin hükümden çıkartılması, yerine "Davanın ... yönünden kabulü ile 342.537,24 TL'nin 24.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacı ...'e, ödenmesine" cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,

20.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.