"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/5 Esas, 2023/228 Karar
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN DAVADA
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN DAVADA
DAVA TARİHİ: 28.02.2017
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminine ilişkin asıl dava ile ilk devada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkin birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar vermiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.05.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat ... ve davalı Hazine vekili Avukat Hikmet Kutman Ulusoy gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu...e köyü 708 ve 696 parsel sayılı taşınmazları davacının 16.06.2006 tarihinde üzerinde herhangi bir şerh olmaksızın satın aldıktan sonra Mal Müdürlüğünce açılan tapu iptal ve tescil davasında Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/699 Esas, 2014/774 Karar sayılı kararı ile 708 parsel tamamının, 696 parsel sayılı taşınmazın 72.498 m²lik kısmının orman vasfı ile Hazine adına tescil edildiğinden bahisle mülkiyet hakkı ihlal edildiğinden uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
2. Davacı vekili birleştirilen dava dilekçesinde özetle;...e köyü 708 parsel ve 696 parsel sayılı taşınmazların tamamının müvekkiline ait olduğunu, müvekkilerine ait tapunun orman sınırları içerisinde olduğu gerekçesiyle mahkeme tarafından iptal edilmesi sonucu müvekkilinin büyük zarar gördüğünü, bu nedenle uğramış oldukları zararın telafisi için iş bu davayı açtıklarını, daha önce Salihli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde 2019/305 esas sayılı dosyası ile aynı müvekkil adına aynı talep ile dava ikamet edildiğini, ilk davada yapılan yargılama neticesinde verilen hükmün istinaf incelemesi neticesinde kaldırıldığını, yapılan yargılama neticesinde hüküm tesis etmeye elverişli rapor alındığını, alınan rapor neticesinde alacak haklarının doğduğundan ve ilk dosya da ıslah hakkının kullanılmış olması sebebi ile iş bu ek davayı açtıklarını, bu nedenlerle öncelikle olarak huzurdaki davanın tarafları ve konusu aynı olan Salihli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/305 Esas sayılı dosya ile birleştirilmesine, Salihli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/305 Esas sayılı dosyasına konu edilen kısım haricinde kalan 441.456,32 TL tazminatın tapunun iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşme tarihi olan 07.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili asıl davaya verdiği cevap dilekçesinde özetle; husumetin Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava konusu taşınmazların rayiç değerlerinin dava tarihi itibarıyla belli olduğunu ve bu değerler üzerinden davanın açılarak harcın da yatırılması gerektiğini, tapu kaydının tutulmasından kaynaklı herhangi bir ihmal ya da kusur bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekilinin birleştirilen davaya verdiği cevap dilekçesinde özetle; açılan davaya derdestlik itirazında bulunduklarını, açılan davanın husumetten reddinin gerektiğini, husumetin Orman Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine yöneltilmesi gerekirken iken tarafları aleyhine açıldığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, dava tarihi itibarıyla dava konusu taşınmazların rayiç bedellerinin belli olduğunu, tapu kaydının tutulmasından kaynaklı herhangi bir ihmal yahut kusur olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.05.2021 tarihli ve 2019/305 Esas, 2021/147 Karar sayılı kararı ile asıl ve birleştirilen davanın kabulü ile tespit edilen bedelin tapu iptal ve tescil davasının kesinleşme tarihi olan 07.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.11.202 tarihli ve 2021/2613 Esas, 2021/3013 Karar sayılı kararı ile arazi niteliğindeki taşınmaza net geliri esas alınarak, üzerindeki verim çağında olmayan zeytin ağaçlarına da maktuen bedel biçen hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davacı zararı 1.035.148,64 TL olarak belirlenmiş olmakla birlikte, davacı vekilinin asıl davadaki 549.964,48 TL; birleşen davadaki 441.456,32 TL talebi gözetilerek, toplam 991.420,80 TL tazminat miktarı üzerinden verilen kararda usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda esas ve karar sayısı belirtilen kararına süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; İlk Derece Mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın, aleyhine durum oluşmadıkça kararı temyiz hakkı bulunmadığından, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildikten sonra Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesinin kararının incelenmesinde; dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre, 696 ve 708 parsel sayılı taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca net geliri esas alınarak zeminine, üzerindeki ağaçlara ise yaş, cins ve verim durumlarına göre maktuen değer biçilmesi yöntem itibarıyla yasa hükümlerine uygun ise de; Mahkemenin 13.07.2018 tarihli ve 2017/51 Esas, 2018/202 Karar sayılı kararında, taşınmazın metrekare birim fiyatının 4,09 TL/m² olarak belirlendiği, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmadığı ve metrekare birim bedeli ile ilgili hususun davalı Hazine yönünden usulî kazanılmış hak oluşturduğu gözetilmeden, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin gönderme kararı üzerine metrekare birim fiyatının 7,431 TL/m² olarak kabul edilerek tespit edilen bedel üzerinden fazlaya hükmedildiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın kısmen kabulü ile 549.964,48 TL'nin tapu iptal ve tescil davasının kesinleşme tarihi olan 07.03.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleştirilen davanın reddine karar vermiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen asıl davaya ilişkin ilk karar davalı Hazine vekili tarafından bedel yönünden istinaf edilmediğinden bedel yönünden davalı Hazine lehine usuli kazanılmış haktan bahsedilemeyeceği gibi, asıl dava tam kabul edildiğinden kendilerince istinaf edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca asıl dava dosyasında alınan rapor kanunun emredici hükümlerine aykırı olarak tek bilirkişi tarafından tanzim edildiği için hükme esas alınamayacağından geçersiz olup gerçek zararın istinaf bozması sonrası usul ve yasaya uygun olarak tanzim edilen iki ayrı raporla belirlendiğini ve gerçek zarar belirlendiğinde davaya kısmi dava niteliğinde ek dava açılarak birleştirilmesine karar verilen davanın davalı Hazine vekilince istinafa konu edilmediğini, asıl dava ile birleştirilen davaya yönelik istinaf incelemesi yapılarak davalı Hazinenin istinaf nedenlerinin reddedildiğini ve temyiz yoluna başvurulması ile de Yargıtay incelemesinde birleştirilen davaya yönelik bir hüküm kurulmadığından birleştirilen dava kesinleştiğinden bahisle birleştirilen dava yönünden usuli kazanılmış haktan bahsedilemeyeceğini, asıl ve birleştirilen davaların ayrı iki dava olup asıl davanın istinaf edilmemesi nedeniyle usuli kazanılmış hak kavramının asıl davayı ilgilendireceğinden asıl davada değerlendirilebilecek bir olguyla birleştirilen davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin Mahkemece verilen kararla mülkiyet hakkına yönelik hak kaybına uğratılmasının Anayasa'nın ruhuna aykırı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; husumetin Orman Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, tapu kaydının tutulmasından kaynaklı herhangi bir ihmal ya da kusur bulunmadığını, dava konusu taşınmaz orman olduğu halde tarım arazisi olarak kabulü ile eksik ve hatalı inceleme yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek asıl davanın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca zararın tahsili istemine ilişkin ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Arazi niteliğindeki taşınmaza davalı Hazine lehine oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek metrekaresi 4,09 TL üzerinden zeminine, üzerindeki ağaçlara yaş, cins ve verim durumlarına göre maktuen değer biçilerek tespit edilen tazminatın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinden görülmemiştir.
4. Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının dava yoluyla ileri sürülmesi halinde kısmî dava söz konusudur. Kısmî davada saklı tutulan alacak bölümü için gerek kısmî dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra ayrı bir dava açılması usulen olanaklıdır. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir.
5. Her dava, kural olarak iki kısımdan; tespit ve eda kısımlarından oluşur. Davanın kısmî nitelikte olması hâlinde önceden açılan davada kesinleşen ilâmın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur ve bağlayıcıdır.
6. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, asıl davada davacı tarafından istinaf edilmediği için Mahkemece belirlenen 4,09 TL metrekare bedeli, davacı yönünden kesinleşerek hem asıl hem de birleştirilen davada bağlayıcı hâl almıştır.
7. Ancak 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davalarında, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olup belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesilir. 6100 sayılı Kanun hükümleri gereğince, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre bilirkişi raporu ile alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlendiği anda arttırması mümkündür.
8. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; asıl dava dilekçesinde davacı vekilince belirsiz alacak davası açıldığı ve yargılama sırasında 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesine göre arttırılmak kaydıyla belirlenecek bedelin tapunun iptal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince istinafın kaldırma kararı öncesi yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporu gereğince davacı vekilince 549.964,48 TL olarak talep arttırımına gidilerek nispi harcını da yatırdığı, sonrasında alınan ek rapora göre de nispi harcını yatırarak tazminat bedelini 593.692,32 TL 'ye ıslah ettiği anlaşılmıştır.
9. Eldeki davada İlk Derece Mahkemesince nitelendirmede hataya düşülerek talep artırım dilekçesinin ıslah dilekçesi olarak kabulü nedeniyle ıslah dilekçesinde belirttiği bedeli de kapsar şekilde açtığı ek davada, ıslah dilekçesinde ıslah ettiği miktar olan 593.692,32 TL'den asıl davada hükmedilen bedelin mahsubu ile kalan 43.727,84 TL'yi talep etme hakkı bulunduğu gözetildiğinde, birleştirilen davanın 43.727,84 TL üzerinden kabulü gerekirken yazılı şekilde birleştirilen davanın tamamının reddine karar verilmesi bozmayı gerektirir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı Hazine vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazının reddine,
2.Davacı vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davalıdan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
21.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.