Logo

5. Hukuk Dairesi2023/10451 E. 2023/11812 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada zamanaşımı def'inin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında 10 yıllık zamanaşımı süresinin işleyeceği, ancak Anayasa Mahkemesi'nin mülkiyet hakkı ihlallerine ilişkin kararları ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesini etkili hale getiren kararından sonra davanın makul süre içerisinde açılması gerektiği gözetilerek, somut olayda davanın makul süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/67 Esas, 2023/129 Karar

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya karşı kısmen direnme kararı verilmiştir.

Mahkemenin direnme kararı davalı Hazine vekilince temyiz edilmekle; dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna sunulmuş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca oy çokluğu ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulmasına karar verilmiş, karar düzeltme talebinin de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca reddine karar verilmiş olup, Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın, davalı ... yönünden husumetten, davalı Hazine yönünden ise zamanaşımı nedenleriyle ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, Üsküdar ilçesi, ... Mahallesi 917 ada 3 ile 971 ada 1 ve Kandilli Mahallesi 969 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarda müvekkillerinin hissedar olduğunu, taşınmazların bir kısmının hükmen orman vasfı ile tapularının iptal edildiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ve yeni tarihli Yargıtay içtihatları gereği, tapu siciline güven ilkesi ve mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle müvekkillerinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; idarelerine husumetin yöneltilemeyeceğini, orman olarak tescil kararı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, sebepsiz zenginleşen kişiye karşı dava açılabileceğini, kesinleşme tarihindeki zararın talep edilebileceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; husumetin kendilerine düşmediğini, taşınmazların kesinleşmiş Devlet ormanı içinde olduğundan tapularının iptal edildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkeminin 30.07.2013 tarihli ve 2012/56 Esas, 2013/295 sayılı kararı ile davanın kabulüne ve taşınmazların tespit edilen bedelinin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı idareler vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 17.11.2014 tarihli ve 2014/16554 Esas, 2014/26241 Karar sayılı kararı ile davacıların da hissedar olduğu dava konusu taşınmazların orman sınırları içerisinde kaldığından bahisle Orman Genel Müdürlüğünce meni müdahale ve tapunun iptali davası açıldığı, Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/1000 Esas, 1979/856 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda taşınmazlardan 917 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın 37.632 m²lik, 969 ada 1 parselin 14336 m²lik, 971 ada 1 parselin ise 5376 m²lik kısmının orman sınırları içerisinde kaldığından tapu maliklerinin müdahalelerinin men’ine, taşınmazların belirtilen bölümlerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman içine alınmasına karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek 28.06.1982 tarihinde kesinleştiği, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup burada, devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayandığı, çünkü, sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlü olduğu, kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımayıp sadece, Devletin memuruna rücuu sırasındaki iç ilişkide önemli olduğunu, açıklanan nedenlerle, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 6098 sayılı Borçlar Kanun'un (6098 sayılı Kanun) 41 inci ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 72 nci maddesindeki (818 sayılı yasanın 66 ncı maddesi) zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmediğini, bu itibarla, 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesindeki (818 sayılı kanun'un 125 inci maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esas olup, iş bu dava da tapu iptaline ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığından, davalı ... hakkındaki davanın husumetten, Hazine aleyhine açılan davanın ise zamanaşımından reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, davanın kabulüne karar verilmesi gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Verilen Direnme Kararı

Mahkemenin 15.12.2016 tarihli ve 2016/269 Esas, 2016/392 Karar sayılı kararı ile davalı ... yönünden bozmaya uyularak davanın husumetten reddine karar verilmiş, ancak; kısmen direnme hükmü kurularak davanın davalı Hazine yönünden kabülune karar verilmiştir.

C. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince Yapılan İnceleme Sonucu Dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna Gönderilmesi Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 16.05.2017 tarihli ve 2017/5185 Esas, 2017/4489 Karar sayılı kararı ile Dairemizce verilen 17/11/2014 tarihli ve 2014/16554 Esas, 2014/26241 Karar sayılı bozma kararı ve Dairelerince verilen 06/06/2016 tarihli ve 2015/10017 Esas, 2016/6359 Karar sayılı karar düzeltme kararı usul ve kanuna uygun bulunmuş olup, mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi ile değişik 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin 5 inci fıkrası uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

D. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Bozma Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2021 tarihli ve 2017/5-2384 Esas, 2021/1172 Karar sayılı kararı ile direnme kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.

E. Mahkemece Verilen Son Karar

Mahkemece yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamına uyularak, davanın davalı ... yönünden husumetten, davalı Hazine yönünden zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeminin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; orman sebebiyle iptal edilen tapulu taşınmazlara yönelik açtıkları tazminat davası ile ilgili olarak 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle davanın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği reddedilmesinin hukukilikten yoksun olduğunu, örnek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına göre bu durumun mülkiyet hakkının ihlali kabul edildiğini yine örnek Anayasa Mahkemesi kararları gereği de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ormanda kalan ve tapusu iptal edilen taşınmazların 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci kapsamında olmadığına dair kararları olduğunu, 6292 sayılı Kanun kapsamında zamanaşımı başlangıcının bu hakkın talep edilebilirlik imkanına kavuştuğu tarih olan 2012 yılından başlatılması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Yaşar Çoban kararı.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/1000 Esas, 1979/856 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda taşınmazlardan 917 ada, 3 parsel sayılı taşınmazın 37.632 m²lik, 969 ada 1 parselin 14336 m²lik, 971 ada 1 parselin ise 5376 m²lik kısmının orman sınırları içerisinde kaldığından tapu maliklerinin müdahalelerinin men’ine, taşınmazların belirtilen bölümlerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman içine alınmasına karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek 28.06.1982 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 21.02.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine (eski 125 inci md.) göre 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiştir.

4. Buna göre, yukarıda sözü edilen Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 Başvuru No.lu, 25.07.2017 tarihli kararı nazara alındığında, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesini etkili hâle getiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından sonra davanın makul süre içinde açılması gerekmektedir. Eldeki dava 21.02.2012 tarihinde açılmış olup makul süre içinde açıldığının kabulü mümkün olmadığından, bozma ilamına uyularak, davanın, davalı ... yönünden husumetten, davalı Hazine yönünden zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

5. Temyizen incelenen kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

28.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.