"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/465 Esas, 2023/20 Karar
DAVACILAR : Makbule Kızılırmak vd.
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi ve ecrimisile ilişkin asıl dava ile kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin birleştirilen davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı birleştirilen davanın davacıları ... vd. ile davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davanın davacısı Makbule Kızılırmak dava dilekçesinde özetle; ...köyü 325 ada 6 parsel ve 325 ada 9 parsel sayılı taşınmazlarda paydaş olduğunu, 325 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 700 m² ve 325 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 323,44 m²sine davalı idare tarafından yol yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el konulduğundan müdahalenin önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleştirilen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 325 ada 6 ve 9 parsel sayılı taşınmazlara kamulaştırma yapılmadan el atıldığından kamulaştırmasız el atılan taşınmazlar bedelinin tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; ...köyü, 325 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 700 m², 325 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 323,44 m²lik kısımlarının 06 Nisan 2009 tarihli ve 2009/96 sayılı Kamu Yararı Kararına istinaden kamulaştırıldığını, davanın öncelikle bu tür davalar için öngörülen 30 günlük hak düşürücü süre yönünden incelenmesini ve süre aşımı var ise reddini talep ettiklerini, 5999 sayılı Kanun'la 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayıl Kanun) eklenen geçici 6 ncı maddesine göre kamulaştırma işlemleri tamamlanmadığını veya kamulaştırması hiç yapılmadığına rağmen 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması durumunda, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesinin esas olduğunu, uzlaşma yoluna başvurmanın yasal zorunluluk haline geldiğini, davacı tarafın ancak uzlaşma sağlanmaması durumunda işbu kamulaştırmasız el atma davası açabildiğini, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın tarla vasfında olduğunu, mahkemece yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu bilirkişilerce iklim ve yöre itibarıyla yetişen ürünler, abartılmadığı takdirde davacının talebinin dayanaksız ve fahiş olduğunu, dava konusu yerin el atma tarihindeki niteliğinin göz önüne alınması gerektiğini, davanın kabulü halinde ise dava konusu edilen taşınmazın tapusunun iptali ile yol olarak terkinine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 13.10.2014 tarihli ve 2011/219 Esas, 2014/254 Karar sayılı kararı ile asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 13.10.2014 tarihli ve 2011/219 Esas, 2014/254 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda, asıl davada talebin sadece kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve ecrimisil olduğu gözetilmeksizin kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili yönünde talep aşılmak suretiyle hüküm kurulması, birleştirilen dava yönünden; dava konusu taşınmazların değerinin belirlenmesi için niteliğinin tespiti gerektiğinden taşınmazların değerlendirme tarihi olan 14.06.2013 tarihinde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, taşınmaz için yapılmış mevzi imar planı olup olmadığı belediye hizmetlerinden yaralanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları Belediye Başkanlığından sorulup, alınacak yazı cevabına göre taşınmazların vasfı belirlendikten sonra, taşınmazların niteliğine göre arsa mı arazi mi olduğunun tespit edilerek yöntemine göre değer biçilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile bedel takdiri, Karayolları Genel Müdürlüğünün 21.04.2010 tarihli ve 14171 sayılı yazısında dava konusu 325 ada 9 parsel üzerinde bulunan lokanta hakkında karayolları kamulaştırma sınırından sonra 11,50 metre gelmesi ve yapı yaklaşma mesafesini sağlamaması nedeniyle lokantanın faaliyetinin durdurulması ve yolla olan bağlantısının kapattırılması gerektiğinin açıklandığı, Köprü Belediye Başkanlığının 29.08.2013 tarihli 245 sayılı yazısında ise lokantanın faaliyetine 09.10.2011 tarihinde son verildiği belirtildiğinden, dava konusu 9 parsel sayılı taşınmazın el atmadan arta kalan kısmı üzerinde bulunan yapıların (lokanta ve eklentileri) kime ait olduğu taraflardan delilleri sorulmak suretiyle tespit edilerek söz konusu yapıların sınıfı, yaşı ve diğer özelliklerine göre değerlendirme tarihindeki resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payları düşülmek suretiyle tespit edilecek tüm bedeline hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, böyle bir değerlendirme yapmadan soyut ifadelerle belirlenen yapı bedeli üzerinden değer azalışına hükmedilmesi, dava konusu taşınmazların yol geçirilmek suretiyle fiilen el atılan kısımlarından gelir elde edilmesi mümkün olamayacağından, taşınmazların tespit edilecek vasfına göre, bu bölümler yönünden el atma tarihi dikkate alınarak dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisil bedeline hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, buna yönelik talebin reddine karar verilmesi, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarının 20.000 TL olduğu ve davacılar tarafından ıslah yapılmadığı halde, talep aşılmak suretiyle fazlaya hükmedilmesi, davacılar taşınmazda hissedar olduğundan paylarına düşen tazminat miktarı hüküm fıkrasında açıkça gösterilmeyerek infazda tereddüte yol açılması, davalı idare harçtan muaf olduğu halde aleyhine harca hükmedilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına, birleştirilen davanın ise kabulüne karar verilerek tespit edilen bedellerin davalı idareden alınarak birleştirilen davanın davacılarına ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davanın davacıları vekili ile davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Birleştirilen davanın davacıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların arsa vasfında olduğunu, ecrimisil bedeli hesaplanırken taşınmazların lokanta olarak kullanıldığının gözetilmediğini, her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarına itirazlarının gözetilmediğini, kamulaştırmadan arta kalan bölümün de bedeline hükmedilmesinin hatalı olduğunu, arta kalan bölümdeki yapı bedellerine hükmedilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, ... olarak davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,
04.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.