Logo

5. Hukuk Dairesi2023/10996 E. 2024/3046 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırma bedelinin tespiti davasında, bedelin hesaplanma yöntemi, kamulaştırmadan arta kalan kısmın değer kaybı ve uygulanacak faiz oranına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesinin, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerini esas almaksızın ve gerekçesini belirtmeksizin farklı verilere dayalı bilirkişi raporunu hükme esas alması ve Anayasa Mahkemesinin 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesinin 9. fıkrasını iptal etmesine rağmen geriye yürümeme ilkesine aykırı olarak faiz uygulaması hatalı bulunarak karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1027 Esas, 2023/2051 Karar

KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Şereflikoçhisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/581 Esas, 2022/101 Karar

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın tapudan yol olarak terkini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, Şereflikoçhisar ilçesi, ... Mahallesi, 180552 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkinini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı idarece teklif edilen bedelin çok düşük olup kabul edilemeyeceğini, kamulaştırmadan arta kalan kısımda meydana gelen değer kaybının da hesaplamada dikkate alınması gerektiğini savunarak taşınmazın gerçek değerinin tespitini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile işbu bedele davanın dört ay içinde sonuçlandırılmadığı gözetilerek bu sürenin bitiş tarihi olan 13.12.2020 tarihinden karar tarihi olan 10.03.2022 tarihine kadar yasal faiz işletilerek işlemiş faiziyle birlikte derhal davalıya ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline, tapudan yol olarak terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; üzerinde ve yakınında herhangi bir sulama kaynağı tespit edilmemesine rağmen dava konusu taşınmazın sulu tarım arazisi olarak değerlendirilmesinin hakkaniyetle bağdaşmadığını, % 4 olarak uygulanan kapitalizasyon faiz oranının ve objektif değer artışı uygulanmasının yerinde olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tespit edilen kamulaştırma bedelinin çok düşük olduğunu, taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını, kamulaştırma bedeline işletilen yasal faizin, yüksek enflasyon ve kur farkı karşısında düşük kaldığını, taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmının değer kaybına uğradığını, hesaplama yapılırken bu hususun da dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kuru tarım arazisi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net gelirine göre değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik bulunmadığı, taşınmazın konumu, bilirkişi raporunda yazılı özelliklerine göre % 10 oranında objektif değer artışı uygulanmasının yerinde olduğu, aynı yer ve aynı kamulaştırma kapsamında denetiminden geçen dosyalarda kuru tarım arazilerinde, aynı değerlendirme tarihi (2020 yılı) itibarıyla resmi verilere göre buğdayın ortalama kg satış fiyatının 1,80 TL, samanın 0,30 TL, bostanın ise 1,30 TL olduğu halde bilirkişilerce daha yüksek alındığı ve yine hükme esas alınan raporda giderler içerisine arazi kirası, değişken masraflar faizi ve genel idare giderlerinin de eklendiği anlaşıldığından bu kalemlerin giderlere eklenmeksizin ve ayrıca bu bölgeden denetiminden geçen dosyalarda aynı nitelikteki taşınmazlara değer biçmeye esas alınan münavebe ürünlerin dekara veriminin buğday ürünü yönünden 350 kg, saman yönünden 300 kg, bostan ürünü yönünden 1500 kg esas alınması uygun görüldüğünden, dava konusu taşınmaza değer biçilmesinde buğday ürününün veriminin 350 kg, samanın 300 kg, bostan ürününün veriminin 1500 kg, buğdayın satış fiyatının 1,80 TL, samanın 0,30 TL, bostanın 1,30 TL, arazi kirası, değişken masraflar ve genel idare giderleri dahil edilmeksizin buğday giderinin 271,50 TL, bostan giderinin ise 448,50 TL alınarak kamulaştırma bedelinin hesaplanması ve yine dava konusu taşınmazın kamulaştırılmasından arta kalan ve 4 parsel numarasını alan 11.339,18 m²lik kısmın yüzölçümü ve geometrik durumu gözetildiğinde bu bölümde % 30 oranında değer azalışı hesaplanması gerektiğinden, bu yönde bilirkişi kurulundan ek rapor alındığı, toplam kamulaştırma bedelinin 717.760,16 TL olarak belirlendiği, tespit olunan fark bedelin davacı idarece depo edildiği; 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 2942 sayılı Kanun'un değişik 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasındaki“ Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.” hükmünün Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline karar verildiği, Anayasa'nın 153 üncü maddesindeki "iptal kararları geriye yürümez" hükmünün, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere etki etmeyeceği anlamında olup eldeki davada ''geriye yürümeme" kuralının uygulanamayacağı, bu nedenle dava tarihi itibarıyla belirlenen kamulaştırma bedeline dava tarihinden karar tarihine kadar geçen süre için Anayasa'nın 46 ncı maddesinde belirtilen kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği gerekçesiyle, davacı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; İstinaf Mahkemesinin tensip tutanağı doğrultusunda düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, tespit edilen kamulaştırma bedelinin çok yüksek olduğunu, bir taşınmaza ekilen ürün münavebesinin, ekilen ürünlerin yıllık verim ve masraflarının her yıl değiştiğini, bu nedenle dosyaların tamamında aynı verim değerlerinin kullanılmasının kanuna aykırı olduğunu, istinaf mahkemesi tarafından belirlenen verilere göre değil 2942 sayılı Kanun'un 15 inci maddesine göre dava tarihindeki İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünün resmi verileri dikkate alınarak kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi gerektiğini, taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmının değer kaybına uğradığından söz edilemeyeceğini, kamulaştırma bedeline kamu alacakları için öngörülen en yüksek oranda faiz işletilmiş olmasının hatalı olup hukuki dayanağının bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tespit edilen kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek değerinin çok altında kaldığını, taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan kısmının geometrik şekli, yüzölçümü, kullanım durumu dikkate alındığında değer kaybına uğradığını, hesaplamada bu hususun da dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ve 11 inci ve 12 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Kuru tarım arazisi niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas alınarak değer biçilmesi yöntem itibarıyla doğrudur.

3. Dairemiz yerleşik uygulamasına göre; özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler için 2941 sayılı Kanun'un 15 inci maddesinin son fıkrasındaki düzenleme uyarınca, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği gün itibarıyla dekar başına elde edilecek ortalama verime, üretim giderine ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü verilerinin esas alınması gerekmektedir.

4. Buna göre; arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net gelir yöntemine göre değer tespitinde 2020 yılı Sarıyahşi İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerinin dikkate alınması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek hangi verilere dayanıldığı ayrıca ve açıkça belirtilmeden, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerinden ayrılmayı gerektiren nedenler varsa bunlar açıklanmadan, denetime imkan vermeyecek şekilde soyut ifadelerle hazırlanan bilirkişi ek raporunun hükme esas alınmış olması hatalıdır.

5. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında fark kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekirken; yazılı şekilde faize hükmedilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.03.2024 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.

Bu nedenle somut olayda kanaatimce;

Her ne kadar 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmesi ve temyize konu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14 üncü Hukuk Dairesinin 14.09.2023 tarih ve Esas: 2022/1027, Karar: 2023/2051 sayılı kararının hüküm kısmının, B-1 No'lu bendinde hüküm altına alındığı gibi; “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar geçen süre için kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması”, diğer bir ifadeyle Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak “dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi” gerekmekte ise de;

Davalı tarafın “Yasal Faiz”in dışında bir “Faiz”in uygulanmasına ilişkin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilebilecek bir temyiz talebi de söz konusu olmadığından, Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı Dairemiz Sayın çoğunluğu tarafından verilen “Bozma kararı"nın, “Değerlendirme” bölümünün 5 No’lu bendinde yazılı olan bozma gerekçesine açıkladığım nedenlerle katılmıyorum. 12.03.2024