"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3094 Esas, 2023/2593 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: Beykoz 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/184 Esas, 2022/89 Karar
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilerek, Tekik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle...ı Mahallesi 37 ada 21 parsel sayılı taşınmazda murisi hissedar iken açılan dava sonucu Beyoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/77 Esas, 1995/418 Karar sayılı kararı ile toplam 119.250,00 m²lik kısmın orman olarak Hazine adına tesciline karar verilmiş olması nedeniyle uğranılan zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; taşınmazların Hazine adına tescil edilmiş olduklarını, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazlarının olduğunu, tazminat isteğine ilişkin koşulların mevcut olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; tescil kararının 29.09.1995 tarihinde verildiğini, davacılar mirascısı...nin, karar tarihinden önce vefat etmiş olduğunu, mirasçılarının davaya dahil edilmediğini, ilgili kararın 25.11.1997 tarihinde kesinleştiği şerh edilmiş ise de gerçekte kararın kesinleşmediğini, söz konusu kararın 29.02.2016 tarihinde muttali olunması üzerine temyiz başvurusunda bulunulduğunu, Anayasa Mahkemesinin Yaşar Çoban başvurusu üzerine 25.07.2017 tarihli kararını verdiğini, makul sürenin içtihatla düzenlenemeyeceğini, zamanaşımının 25.07.2017 tarihinden sonraki bir tarihten itibaren başlaması gerektiğini, zamanaşımının söz konusu olmadığını, 18.11.2009 tarihinden itibaren de 10 yıllık sürenin dolmamış olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu... Mahallesi 37 ada 8 parsel sayılı 241.590 m² yüzölçümündeki taşınmazın davacıların murisi ...,... ... ve ve müşterekleri adına kayıtlı iken kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı ve orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla, orman idaresi tarafından açılan tapu iptal davası sonucu Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 1991/77 Esas, 1995/418 Karar sayılı kararıyla, davanın kısmen kabulüyle çekişmeli 37 ada 8 sayılı parselin 119.250 metrekaresinin tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün, davacı Orman İdaresi ve davalı Hazine vekillerince temyiz edilmesi neticesi Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.06.1997 tarihli ve 1997/5500 Esas, 6472 Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği ve karar düzeltme yoluna başvurulmaksızın 25.11.1997 tarihinde kesinleştiği, kararın tavzihinin istenmesi üzerine Mahkemece, 02.03.2000 tarihinde tavzih talebini kabul edildiği; ancak tavzih kararının temyiz edilmesiyle Yargıtay ilgili Dairesince tavzihi gereken bir durum bulunmadığı gerekçesi ile tavzih kararının bozduğu, bozmadan sonra Mahkemenin 2001/111 Esasına kaydedilen dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda, 29.03.2001 tarihli ve 2001/164 Karar sayısı ile tavzih talebinin reddine karar verildiği, davalılar ... ve ... ...’un bir kısım mirasçıları vekili tarafından, yargılama sırasında müvekkillerinin murisleri ...’nin 03.11.1993 tarihinde,... ...’un ise 03.01.1991 tarihinde vefat etmiş olmasına rağmen mirasçılarının davaya dahil edilmediği ve taraf teşkilinin sağlanmadığı gerekçesiyle hükmü temyiz ettiği, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi 2020/8426 Esas, 2020/5138 Karar sayılı kararıyla davalıların son karar tarihinden önce vefat ettikleri anlaşılmakta ise de kesinleşen hususların temyizen incelenmesi mümkün olmadığına ve son kararla bu davalılar aleyhine yeni bir hüküm de oluşturulmadığına göre, temyizde hukuki yararı bulunmayan bir kısım davalı mirasçıları vekilinin temyiz inceleme isteminin reddine karar verildiği, karar düzeltme talebinin Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2021/115658 Esas, 2022/5478 Karar sayılı kararı ile reddine karar verildiği, davacılar tarafından 4721 sayılı Kanun'un 1007 maddesine dayalı olarak 15.11.2019 tarihinde eldeki davanın açılmış olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesindeki (818 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır. Anayasa Mahkemesinin 2014/6673 başvuru No.lu 25.07.2017 tarihli, 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Yaşar Çoban kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, Hukuk Genel Kurulunun karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 ncı maddesine dayanarak dava açılmalıdır. Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin güncel uygulamalarına göre makul sürenin 1 yıl olarak kabul edildiğini, somut olayda davacıların murisine ait taşınmazın tapu kaydının iptaline yönelik Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesini 1991/77 Esas, 1995/418 Karar sayılı kararının, davacılar tarafından taraf teşkili ve hükmün usulsüz kesinleşmesine yönelik sonradan yapılan temyiz başvurusunun reddine karar verilmiş olmakla 25.11.1997 tarihinde kesinleştiğinin kabulünün zorunlu olduğu, tapu iptal kararının kesinleştiği, 25.11.1997 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin 18.11.2009 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararından önce dolduğu, Anayasa Mahkemesinin 25.07.2017 tarihli 2014/6673 başvuru numaralı kararı gereği, 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli kararından yaklaşık 9 yıl 11 ay 28 gün sonra, 15.11.2019 tarihinde davanın açıldığı bu tarih itibarıyla davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı, Mahkemece verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmakla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4- 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Davacılar murisi adına paylı olarak kayıtlı taşınmazın toplam 119.250,00 m²lik kısmının, Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 1991/77 Esas, 1995/418 Karar sayılı kararı ile tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün, temyiz incelemesinden geçerek 25.11.1997 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 15.11.2019 tarihinde açıldığı, davalı Hazine vekilinin zamanaşımı itirazının bulunduğu anlaşılmıştır.
3. Davacılar vekili tescil kararının, karar tarihinden önce...nin ölmüş olmasından dolayı, ... mirasçıları olan davacılar yönünden kesinleşmediğini ileri sürmüş ise de dosya kapsamına göre yapılan incelemede; tescil kararının,...nin bır kısım mirasçıları tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 2020/8426 Esas, 2020/5438 sayılı kararı ile “...119.250 metrekaresinin tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline dair 23.10.1989 tarihli karar, karar tarihi itibarıyla hayatta bulunan sağ olan ... ve ... ... mirasçılarından davalılar ... ve... ... vekillerine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde, adı geçen davalılar vekili tarafından temyiz edilmediğinden bu davalılar yönünden kesinleşmiş olup her ne kadar adı geçen davalıların son karar tarihinden önce vefat ettikleri anlaşılmakta ise de kesinleşen hususların temyizen incelenmesi mümkün olmadığına ve son kararla bu davalılar aleyhine yeni bir hüküm de oluşturulmadığına göre, temyizde hukuki yararı bulunmayan davalı ... ve... ... mirasçıları vekilinin temyiz inceleme isteminin REDDİNE” karar verildiği ve karar düzeltme isteminin de Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2021/11568 Esas, 2022/5478 Karar sayılı kararı ile reddine karar verilmiş olduğundan, tescil kararının davacılar yönünden kesinleşmediğine ilişkin temyiz istemi yerinde bulunmamıştır.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Kanun’un 146 ncı maddesine göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6673 başvuru numaralı ve 25.07.2017 tarihli Yaşar Çoban Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak dava açılması gerekir.
5. Buna göre, 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiği gibi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun karar tarihinden sonra makul süre de dolmuş bulunduğundan, davalı Hazine vekilinin süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu da gözetilerek Hazine yönünden davanın zamanaşımı süresi geçtiğinden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
6. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.