"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3093 Esas, 2022/3002 Karar
ASIL DAVADA DAVACILAR
BİRLEŞTİRİLEN
BİRLEŞTİRİLEN
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adalar Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/306 Esas, 2022/213 Karar (Birleştirilen 2019/60 Esas)
Taraflar arasındaki taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl dava ile ... adına Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptali ve tescili ile taşınmaz üzerindeki vakıf şerhinin terkini istemine ilişkin birleştirilen davanın yapılan yargılaması sonrası İlk Derece Mahkemesince asıl davada davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kabulüne ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine ve ... vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince asıl davada davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kabulüne ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine ve davalı ... vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... Mahallesi 114 ada 4 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına orman sınırları içine alındığına dair şerh konulduğunu, bu durumun müvekkillerinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek uğramış oldukları zararların davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleştirilen davada davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Kınalıada Mahallesi 114 ada 4 parselde kayıtlı taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre orman kadastrosu ve aynı Kanun'un 1744 sayılı kanun ile değişik 2 nci maddesine göre yapılan uygulama çalışmalarına göre Devlet Ormanı sınırları içine kaldığı, daha sonra yapılan orman kadastro çalışmalarında da 2 nci madde ve 2/B madde uygulamalarına tabi tutulmadığı, kesinleşmiş devlet ormanı sınırları içinde kaldığı belirtilerek dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline, karar kesinleşinceye kadar 4721 sayılı Kanun'un 1010 uncu maddesine istinaden iyi niyetli 3. kişilere devir ve temliki ile üzerinde ayni hak tesisinin önlenmesi için tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davada zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçirildiğini, husumetin Maliye Hazinesine yöneltilemeyeceğini, dava konusu taşınmaz orman kadastrosu sonucunda orman sınırları içinde kaldığı ve bu haliyle kesinleşmiş olup, taşınmazın iadeye konu olmadığını, maddi ve manevi tazminat ödenmesinin mümkün olmadığını, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
2. Asıl davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından fiilen el atıldığı iddiasının doğru olmadığını, çünkü söz konusu taşınmazın 1942 yılında yapılan ilk orman tahdidinden itibaren uygulanan tüm orman kadastro çalışmalarında (1744, 2896, 3302 madde uygulamaları) Çınartepe Devlet Ormanı sınırları içinde bırakıldığı, 2 nci madde veya 2/B madde uygulamasına konu edilmediği, fiilen el atma suretiyle müvekkiline geçmediği, kadastro çalışmalarına askı ilanından sonra davacılar tarafından itiraz edilmediği, dava açılmadığı ve 6831 sayılı Kanun'un 1956 yılında yürürlüğe girdiği, 1 yıllık mülkiyet sorunlarına itiraz süresi verilmesine rağmen itiraz edilmediğinin idarelerince tespit edildiğini, tapuda yer alan “orman sınırları içinde kalmıştır” şerhinin orman kadastro çalışmalarına göre dava konusu parselin Devlet Ormanı sayılmasından dolayı verildiğini, uygulanan tüm kadastro çalışmalarında Devlet Ormanı sınırları içinde bırakılan taşınmazın, huzurda görülmekte olan davada vasfının arsa ya da arazi olarak yeniden değerlendirmeye konu edilmesinin söz konusu olmadığını, devlet ormanının özel mülkiyete konu olamayacağını, devlet ormanı kamu malı olduğundan, yararı kamuya ait eşya niteliğinde olduğundan kamu kanunlarına tabi olduğunu, özel hukuk ilişkilerini düzenleyen kanunların ormanlarda uygulanamayacağını, Devlet Ormanı Anayasa’nın teminatı altında olup 169. maddesinde de hükme bağlandığı gibi zilyetlik ve zamanaşımı gibi nedenlerle mülk edinilemeyeceği gibi, kamu yararı dışında irtifak hakkına da konu olamayacağını, ayrıca ormanların tazminata konu edilemeyeceğini, hisse oranında tescil edilemeyeceğini ve yerine başka mülk de verilemeyeceğini, davacının haksız, yersiz ve yasal dayanaktan yoksun bulunan davasının reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek; davanın öncelikle müvekkili açısından husumetten reddine, diğer halde esastan reddine, masraf ve vekâlet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davada davalı ... yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı Hazine yönünden kabulüne, maddi tazminatın davalı Hazineden tahsili ile davacılara ödenmesine, birleştirilen davanın ise kabulü ile tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ve davalı ... vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, ... aleyhine açılan işbu davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu ve dava şartı noksanlığı nedenleriyle, ayrıca davayı açmak için gerekli olan zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçirildiğinden mevzuat hükümleri gereğince öncelikle zamanaşımından reddi gerektiğini, fiili ve hukuk dışı bir el koymadan ve tapuya ... ile iyiniyetten sözedilemeyeceği gibi,1942 yılından itibaren devlet ormanı içerisinde bulunan ve orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilen, doğal servet ve kaynak niteliğindeki ormanların, özel mülkiyet konusu olmasına yasal olanak olmadığı gibi kamu malı niteliğinde olan taşınmazlar hakkında, mülkiyet hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle, Hazine aleyhine gerek kamulaştırmasız el atmadan dolayı gerekse 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılarak tazminat istemiyle açılan işbu davanın yasal dayanağı da bulunmadığını, tüm talepler yönünden davanın reddi gerektiğini, dava konusu alacak hakkının doğup doğmadığının tespiti yapılmadan, bilirkişilere taşınmazın değerinin tespit ettirilmesinin usul hukukuna aykırı olduğunu, hem bilirkişi görevlendirilmesi hem de bilirkişi tarafından sunulan raporun içeriğinin de usul ve yasalara aykırı olduğunu, mevcut uygulamalarda, dava konusu taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değerinin belirlenmesi gerekirken dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olmayıp, fiilen orman niteliğinde olduğundan, bilirkişilerce uygulanan hesaplama metodunun yanlış ve belirlenen değerin fahiş olduğunu, emsal olarak gösterilen taşınmaz bedellerine endeks uygulanarak kıymet takdir edilmesinin yasal dayanağının bulunmadığını, aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin, raporda belirtilen indirimlerin dahi gözetilmeden karar verilmesinin usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu, ıslah ile talep edilen alacakların da zamanaşımına uğradığını, Anayasa'nın 169 uncu maddesi hükmü uyarınca, orman vasıflı taşınmazlara bedel takdir edilemeyeceğinden ve tamamı orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilen taşınmaz için önceki maliklerine tazminat ödenmesi sözkonusu olmadığından, esasa ilişkin hususlar ve ilk itirazların, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler ve husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın açıkça usul hukukuna aykırı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun (5737 sayılı Kanun) 18 incu maddesine göre vakıf şerhi bulunan taşınmazların işlem tarihinde "... Yüzde onu oranında taviz bedeli alınarak serbest tasarrufa terk edilir". hükmüne havi olduğunu, davacı tarafından müvekkili idareye taviz bedeli ödenmedikçe taşınmaz üzerinde temliki tasarruf yapılamayacağını, Mahkemece vakıf kaydının terkinine karar verilemeyeceğini, taşınmazın vakıf olduğu tapu kaydı ile sabit olduğuna göre davacı tarafça bu bedel ödenmeden şerhin terkin edilemeyeceğini, gerekçeli mahkeme kararında taviz bedelinin yasaya göre gerçek ve tüzel kişiler üzerindeki taşınmazlardan alınacağına dair gerekçe oluşturmasına, gerçek kişiler üzerinde bulunan taşınmaz sahipleri yönünden 448.735,28 TL maddi tazminata hükmedilmesine ve Yargıtay kararlarına göre tazminat bedelinin %10 oranında taviz bedeli yansıtılması gerektiği halde yansıtılmadığını, Mahkeme kararının bu yönden hatalı ve hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kaldırma kararından sonra dosya kendisine iade edilen İlk Derece Mahkemesince Tapu Müdürlüğü ile Belediye Başkanlığından gerekli kayıt ve belgeler celbedilerek yeniden yapılan keşif ve alınan bilirkişi kurulu raporu ile kaldırma nedenlerinin karşılanmış olmasına, dava tarihi itibarıyla vasfı arsa olarak belirlenen taşınmazın değerinin resmi veriler ışığında emsal satış yöntemiyle belirlenmesine, uzman orman bilirkişisi tarafından kesinleşmiş orman kadastro haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda dava konusu taşınmazın 3116 sayılı kanun hükümleri gereğince 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile orman tahdidi içinde bulunduğunun, sonradan 1744, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar uyarınca yapılan çalışmalarda orman tahdidi dışına çıkarılmadığının, taşınmazın orman vasfında olduğunun belirlenmesine göre Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna uygun olup, davalı Hazine vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir. Davalı ... İdaresinin istinaf itirazlarına gelince, her ne kadar önceki kaldırma kararında vakfın türü araştırılarak taviz bedeline hükmedilmesi gereğine değinilmiş ise de 5737 sayılı Kanun'un “taviz bedeli” başlıklı 18 inci maddesinde “ Tapu kayıtlarında, icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar, işlem tarihindeki emlak vergisi değerinin yüzde onu oranında taviz bedeli alınarak serbest tasarrufa terk edilir. Ancak miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar tavize tâbi değildir.” hükmüne yer verilmiş olup birleşen tapu iptal davasında taşınmazın vasfının orman olduğunun tespit edildiği, vasfı orman olan taşınmaz üzerinde Anayasal hüküm gereğince herhangi bir şerh ve beyan verilemeyeceği, taviz bedeline tabi olmadığı, söz konusu maddede taviz bedelinin gerçek ve tüzel kişiler üzerindeki taşınmazlardan alınacağından bahsedildiği, Hazinenin söz konusu maddede belirtilen tüzel kişi niteliğinde olmadığı, taviz bedeli alınmaksızın vakıf şerhinin taşınmazın orman vasfında olması nedeniyle terkinine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı ... İdaresinin de istinaf itirazlarının yerinde olmadığı gerekçeleriyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ve davalı ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu ... Mahallesi 114 ada 4 parsel sayılı 548 m² yüzölçümlü taşınmazın davacılar murisi tarafından cebri satış ile satın alındığını, kesinleşen orman kadastrosu nedeniyle tapuya 05.09.1995 tarihinde orman şerhi konulduğu, bu şerh nedeniyle mülkiyet hakkı kısıtlandığından 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği tazminat hakkının doğduğunun kabulü doğrudur.
3. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal incelemesi yapılarak değer biçilmesine ve taşınmazın bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine ve davalı ... vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davalı ... Müdürlüğünden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.