Logo

5. Hukuk Dairesi2023/1297 E. 2023/9832 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, üzerinde enerji nakil hattı bulunan taşınmazları için kamulaştırmasız el atma tazminatı talep etmiş, davalı idare ise kamulaştırmanın yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro kanununda öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan, bu husus kamu düzenine ilişkin nitelikte olduğundan bahisle, Bölge Adliye Mahkemesi'nin davanın usulden reddine ilişkin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2441 Esas, 2022/1671 Karar

KARAR : Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Görele 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/389 Esas, 2021/90 Karar

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar ve asli müdahil vekillince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar ve asli müdahil vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Giresun ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 293 ada 19 parsel sayılı taşınmazdan kamulaştırma yapılmaksızın enerji nakil hattı geçirilmek suretiyle fiilen el atıldığını belirterek irtifak hakkı karşılığının davalı idareden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın uzlaştırma yoluna başvurulmadan açıldığını, dava konu taşınmazın kamulaştırmasının Eynesil Asliye Hukuk Mahkemesinin 1970/314 Esas, 1970/306 Karar sayılı ilamı ile yapıldığını, kamulaştırma evraklarının tebliğinin Trabzon 2. Noterliğince ... adına yapıldığını, dava konusu taşınmazın o dönemde kadastro tespitinin henüz yapılmadığını, kendilerince zilyetlik tespitinin yapıldığını, kamulaştırma bedelleri mahkeme kararı ile hak sahipleri adına bankaya yatırarak mahkeme tarafından tescil kararı verildiğini, 2007 yılında ise kadastro çalışması yapıldığını, tesis edilen enerji nakil hattı taşınmazın değerinin etkilemediğini, davacı vekilinin talep ettiği tazminatın çok yüksek olduğunu, bilirkişi incelemesi yapılırken taşınmazın el atma tarihindeki nitelikleri esas alınması gerektiğini belirterek haksız açılan davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu taşınmazın usulüne uygun şekilde kamulaştırıldığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar ve asli müdahil vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Trabzon 2. Noterliğince yapılan tebligatların usulüne uygun olmadığını, tebligat mazbatasında tebliğ yapılan kişinin imzasının ya da parmak izinin bulunmadığını, zarfın diğer yüzünde imza yazılı kısmın altında tarih olmaksızın atılmış bir imza bulunduğunu, ancak imzanın diğer kısımda belirlenmiş alanda yer alması gerektiğini, gönderilen noter ihtarnamesi ve sunulan mahkeme kararına göre davalı şirketin 720,00 m² büyüklüğündeki bir alanda kamulaştırma yapıldığını iddia ettiğini, ancak dava konusu taşınmazdaki irtifak alanının 822,62 m² büyüklükte olduğunu, kamulaştırma işleminin usulüne uygun olduğu kabul edilse dahi 102,62 m² yüzölçümlü alan yönünden değer düşüklüğünün belirlenmesi gerektiğini, davanın usulden reddine ilişkin kararın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 Sayılı Kanun) Ek 3 Madde 3'e aykırı olduğunu, 6830 sayılı İstimlak Kanunu'nun 16 ve 17 nci maddesi kapsamında kesinleşmiş mahkeme kararlarına istinaden idare adına tescil edilen ancak hak sahiplerine ödenmediği tespit edilen kamulaştırma bedelleri yönünden idare aleyhine dava açılabileceğinin belirtildiğini, 2942 sayılı Kanun'un 38 inci maddesinde kamulaştırmasız el atma dahil tüm davalar için 20 yıllık hak düşürücü süre getiren Kanun hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 3402 sayılı Kadastro Kanun'un (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle açılmış olan kamulaştırmasız el atma davalarının reddine ilişkin kararlarının Anayasa Mahkemesinin iptal kararında belirttiği gerekçelere ve Anayasanın mülkiyet ve kamulaştırmayı düzenleyen 13, 35 ve 46 ncı maddelerine; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin mülkiyet hakkını düzenleyen ek 1 nolu protokolüne aykırı olduğunu, kadastro tutanağında yazılı her şerhin usulüne uygun olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, taşınmaz üzerindeki TEK lehine irtifak hakkı hukuken geçerli bir hakka ya da mahkeme kararına dayanmadığından geçerli bir şerh olarak kabulünün mümkün olmadığını, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin önceki içtihatlarının taşınmaz üzerinde şerh bulunması halinde yapılan kamulaştırma işleminin usulüne uygun olup olmadığının ve hak sahiplerine ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılarak işlemlerin usulüne uygun olması halinde davanın reddi, değilse kabulü yönünde olduğunu, davanın hak düşürücü süre yönünden reddinin Yargıtay'ın 1970 yılından 2020 yılı sonuna kadarki yerleşik içtihatlarına aykırı olduğunu, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2021 yılında verdiği kararlar doğrultusunda karar verilecek ise, kendilerine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1025 inci maddesi gereğince yolsuz tescilin düzeltilmesi davası açmak üzere süre verilmesi ve bunun sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı idarenin havai enerji nakil hattı için kamulaştırma yaptığı, kamulaştırmaya konu irtifak hakkının tescili için açılan davalarda verilen kararlar uyarınca hattın tapuya tesciline karar verildiği, kadastro çalışmaları sırasında dava konusu irtifak haklarının tescil edilerek kadastro işlemlerinin 17.08.2001 tarihinde kesinleştiği, 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen kadastro işleminin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra eldeki davanın 29.01.2019 tarihinde açıldığı anlaşıldığından ve bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu gözetilerek, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece yapılan mülga 6830 İstimlak Kanunu'nun 19 uncu maddesi gereğince yapılan kamulaştırma işleminin usulüne uygun olarak tamamlandığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmediğinden ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "yapılamayacak işlemler" kenar başlıklı 357 nci maddesinin birinci fıkrasında; "Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, Bölge Adliye Mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz." hükmü gereğince davacı tarafça taşınmazın kaydındaki irtifak şerhinin yolsuz olduğunu belirterek dava açmak istediklerine ilişkin bir istek ileri sürülmediğinden ve istinaf aşamasında ileri sürülen bu iddianın dinlenmesine olanak bulunmadığından istinaf itirazlarının kamu düzenine ilişkin olarak kabulü ile gerekçe değiştirilmek suretiyle davanın reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve asli müdahil vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar ve asli müdahil vekili temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir..

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun’un geçici 6 ncı ve 11 inci maddeleri.

3. 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesi 3 üncü fıkrası.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesi 3 üncü fıkrasında öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra eldeki davanın açıldığı anlaşıldığından ve bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu gözetilerek, davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar ve asli müdahil vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanun uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacılar ve asli müdahilden peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.