Logo

5. Hukuk Dairesi2023/1685 E. 2023/10511 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kesinleşen orman kadastrosu sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmaz nedeniyle davacıların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca tazminat talepleri.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın 4785 sayılı Kanun uyarınca devletleştirildiği, davacıların mirasçılarının açtığı tespit itiraz davasının kesinleştiği, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, 4785 sayılı Kanun'un 1, 2 ve 5. maddeleri gereğince davacıların tazminat talep hakkının bulunmadığı ve ecrimisil talebinin de Hazine'ye yöneltilemeyeceği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1643 Esas, 2022/1495 Karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/239 Esas, 2020/125 Karar (Birleştirilen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/555 Esas, 2016/22 Esas ve 2016/575 Esas sayılı dosyaları)

Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

Kararın asıl ve birleştirilen dosya davacılar vekilleri ile davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacılar vekillerince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.11.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacılar ... vd. vekili Avukat ..., davacılar ... vd. vekili Avukat ... ile davalı ... vekili Avukat Melahat Alaftan gelmiş, diğer davalı idare vekili duruşmaya katılmamıştır.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacılar vekili asıl dosyaya ilişkin dava dilekçesinde özetle; dava konusu 2737 parsel sayılı taşınmazın müvekkillerinin murislerine ait olduğunu ve defteri hakaniyede 19 varaka numarasıyla 19 defter numarasında kayıtlı bulunduğunu, 1944 yılında yapılıp 27.01.1945 tarihli Resmî Gazete’de ilân edilen orman tahdidi sırasında Ankara ili, ... ilçesi, Beynam köyü 2737 parsel sayılı Öğre Dağı Ormanı olarak anılan gayrimenkulün Kuyruhanzade Hasan Ağa mirasçılarına 12 pay verildiğini, daha sonra ise 4785 sayılı Kanun hükümleri uyarınca devletleştirilerek 2737 parsel numarasıyla Öğre Dağı Ormanı niteliği ile Hazine adına tescil edildiğini, kamulaştırma işleminin yapılmadığını ve bedel ödenmediğini, 2737 parsele kamulaştırmasız el atıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup 10.000,00 TL tazminat ve dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık 1.000,00 TL ecmisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ...’nden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacılar vekili birleştirilen dosyalara ilişkin dava dilekçelerinde özetle; dava konusu 2737 parsel sayılı taşınmazın müvekkillerinin murislerine ait olduğunu ve defteri hakaniyede 19 varaka numarasıyla 19 defter numarasında kayıtlı bulunduğunu, 1944 yılında yapılıp 27.01.1945 tarihli Resmi Gazete’de ilan edilen orman tahdidi sırasında Ankara ili, ... ilçesi, Beynam köyü 2737 parsel sayılı Öğre Dağı Ormanı olarak anılan gayrimenkulün Kuyruhanzade Hasan Ağa mirasçılarına 12 pay verildiğini, daha sonra ise 4785 sayılı Kanun hükümleri uyarınca devletleştirilerek 2737 parsel numarasıyla Öğre Dağı Ormanı niteliği ile Hazine adına tescil edildiğini, kamulaştırma işleminin yapılmadığını ve bedel ödenmediğini, 2737 parsele kamulaştırmasız el atıldığını belirterek kamulaştırmasız el atma ve haksız fiil hükümleri uyarınca belirlenecek tazminatın Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı süresinde içinde açılmadığını, davanın husumet, zamanaşımı ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; taraf sıfatlarının bulunmadığını, Hazine aleyhine dava açılması gerektiğini, davacıların miras bırakanları tarafından açılan davanın kadastro mahkemesince reddedilerek 1964 yılında kesinleştiğini, 50 yıl sonra dava açılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile çekişmeli taşınmaza 1956 yılından önce el atıldığından 221 sayılı Kanun’un uygulanması gerektiği, ancak 221 sayılı Kanun’un 12.01.1961 tarihinde yürürlüğe girdiğinden davacının kamulaştırmasız el atmaya dayalı dava açma hakkının 221 sayılı Kanun’un 3 ncü maddesi uyarınca 13.01.1963 tarihinde sona erdiği, mevcut ormanın sonradan ağaçlandırma yoluyla oluşmadığı, 4785 sayılı Kanun’un 5 nci maddesi uyarınca da davacıların tazminat talep etme haklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri ve davalı ... istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Asıl davanın davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; 4785 sayılı Kanun’un 1 inci ve 2 nci fıkrasının Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 No.lu ek protokolüne açıkça aykırı olduğunu, Anayasa aykırılık yönünde başvuru yapılmasını istediklerini, 16.05.1956 tarihli ve 1/7 sayılı içtihadı birleştirme kararında kamulaştırmasız el koyma sebebiyle açılacak davalarda zamanaşımı süresinin uygulanmayacağının belirtildiğini, mahkemenin ret kararının Anayasa'ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

2. Birleştirilen davaların davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçelerindeki iddiaları tekrar ederek, ayrıca davanın süresinde açıldığını, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38 nci maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini, böylelikle kamulaştırmasız el atma hükümleri uyarınca açılacak tazminat davalarının zamanaşımına tabi olmadığının ve bedel ödenmesi gerektiğinin kabul edildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

3. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl ve birleştirilen tüm davalarda ayrı ayrı dört kez vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekirken tek vekâlet ücreti takdir edildiğini belirtmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile somut olayda; her ne kadar davacılar tarafından dava konusu taşınmazın kesinleşen orman kadastro çalışmaları sonucu Devlet ormanı sınırları içerisinde kaldığı ve taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı belirtilerek bedelinin davalı idarelerden tahsili isteminde bulunulmuş ise de dosyadaki bilgi ve belgelere göre uyuşmazlığın mülkiyeti davacılara ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırı içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin olduğu belirtilerek yapılan yargılamada; dava konusu taşınmazın 4785 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi uyarınca devletleştirildiği, 1960 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında Hazinenin uhdesinde olduğu belirtilerek Öğre Dağı Ormanı niteliği ile Hazine adına tespit edildiği, ... Gezici Arazi Kadastro Hakimliğinin 1963/26 Esas, 1964/51 Karar sayılı kararıyla davacıların miras bırakanlarının açtığı tespite itiraz davasının reddine, tazminat istemine konu 2737 parsel sayılı taşınmazın Öğre Dağı Ormanı niteliği ile Hazine adına tesciline karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 25.11.1964 tarihinde kesinleştiği, dava tarihi itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı Hazinenin de süresinde verdiği cevap dilekçesiyle zamanaşımı definde bulunduğu, davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığı da kuşkusuz olduğu gibi, 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereğince, aynı Kanun’un 2 nci maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş olup, aynı Kanun’un 5 inci maddesinde; "Devletleştirilen ormanların sahiplerini bu kanunun yürürlüğe girmesinden başlayarak 1 yıl içinde ihtiyaca salih mülk edinme belgeleri ve vergi kayıtlarıyla birlikte ve iş ilgililer arasında ihtilaflı durumunda ise mahkemede incelenmekte olduğuna dair alacakları belgeleriyle ormanların bağlı bulundukları devlet orman işletmesi müdürlüğüne veya o yerin mülkiye üstüne başvurmak zorundadır. Bir yıl içinde bu ödevi yerine getirmeyenler devletleştirilen ormanın karşılığını alma hakkını kaybeder" hükmü bulunmakta olup 4785 sayılı Kanunu’nun 1, 2 ve 5 nci maddeleri karşısında davacıların tazminat davasının dinlenme olanağının olmadığını ve her ne kadar asıl davada davacılar vekili, dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisilin Hazineden tahsilini istemiş ise de ecrimisil, kötü niyetli zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu bir şeyi haksız olarak alıkoyması nedeniyle hak sahibine ödemekle yükümlü olduğu bir nevi haksız işgal tazminatı olup taşınmazı haksız olarak kullanan gerçek kişilerin ecrimisilden sorumlu olacakları açık olup ecrimisil talebinin de reddine karar verilmesinin yerinde olduğunu ve Hazine lehine hükmedilen vekâlet ücretinde de bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davacılar ve davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekilleri temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. 4785 sayılı Kanunun 1, 2 ve 5 nci maddeleri.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Her ne kadar davacılar tarafından dava konusu taşınmazın kesinleşen orman kadastro çalışmaları sonucu Devlet Ormanı sınırları içerisinde kaldığı ve taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı belirtilerek bedelinin davalı idarelerden tahsili isteminde bulunulmuş ise de dosyadaki bilgi ve belgelere göre uyuşmazlığın mülkiyeti davacılara ait taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırı içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.

3. Yapılan yargılamada dava konusu taşınmazın Ankara ili, ... ilçesi, Beynam köyünde 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 1944 yılında yapılıp 27.01.1945 tarihli Resmî Gazetede ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu sırasında Cemaziyel Evvel 1274 tarihli tapu kaydına istinaden Kuyrukçuzade müteveffa Hasan Ağa vereseleri namına Öğre Dağı Özel Ormanı olarak sınırlandırıldığı, çekişmeli yerin 1957 tarihli memleket haritasında orman olarak gözüktüğü, üzerinde de orman ağaçlarının bulunduğu, bu sebeple de Öğre Dağı Özel Ormanı’nın 13.07.1945 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi uyarınca devletleştirildiği, 5658 sayılı Kanun hükümleri uyarınca iade edilmediği, 1960 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında Öğre Dağı Devlet Ormanının bulunduğu alanın 2737 parsel numarasıyla 160.100.000.000 m² yüzölçümüyle Cemazülevvel 1284 tarihli ve 98 ila 109 sıra nolu tapu kayıtları uygulanarak 4785 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi uyarınca devletleştirilmesi sebebiyle ve o tarihten itibaren Hazinenin uhdesinde olduğu belirtilerek Öğre Dağı Ormanı niteliği ile Hazine adına tespit edildiği anlaşılmıştır.

4. Davacılar murisleri Halil Kuyrukçu ve arkadaşlarının tespite itiraz talepleri üzerine ... Gezici Arazi Kadastro Hakimliğinin 1963/26 Esas -1964/51 Karar sayılı kararıyla; C.Evvel 1287 tarihli ve 98 ila 109 sıra nolu tapu kayıtlarının 2737 parsele uyduğu, 2737 parselin 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca orman olarak tahdit edildiği, davacılardan kamulaştırma yoluyla alındığı, orman olarak tahdit ve istimlak edildiğinden orman olarak tescil edilmesi gerektiği, kamulaştırma bedeline yada 5658 ve 6831 sayılı Kanun'ların ilgili maddeleri uyarınca hususi mülkiyete iadesine ilişkin itirazların tetkik mercinin kadastro mahkemeleri olmadığı, davacıların var ise bu yönlerdeki iddialarına ilişkin ilgili mercilere müracatta muhtariyetlerine ve 2737 parselin Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği, davacılardan Fuat Kuyrukçu’nun temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 1964/6235 Esas, 1964/5114 Karar sayılı ilâmıyla; “509 sayılı Tapulama Kanunu hükümleri uyarınca ormanların tescil dışı bırakılması gerektiğinden çekişmeli taşınmazın tahdit görmüş orman olarak tapulama dışı bırakılmasına şeklinde düzeltilerek onanmasına” karar verilmekle kararın 25.11.1964 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın 1966 yılında 6831 sayılı Kanun’un 23 üncü maddesi uyarınca muhafaza ormanı olarak ayrıldığı, anılan işlemin 31.08.1966 tarihli Resmî Gazete de ilân edildiği anlaşılmaktadır.

5. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi gereğince, aynı Kanun’un 2 nci maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş olup, aynı Kanun’un 5 inci maddesinde; "Devletleştirilen ormanların sahiplerini bu kanunun yürürlüğe girmesinden başlayarak 1 yıl içinde ihticaca salih mülk edinme belgeleri ve vergi kayıtlarıyla birlikte ve iş ilgililer arasında ihtilaflı durumunda ise mahkemede incelenmekte olduğuna dair alacakları belgeleriyle ormanların bağlı bulundukları devlet orman işletmesi müdürlüğüne veya o yerin mülkiye üstüne başvurmak zorundadır. Bir yıl içinde bu ödevi yerine getirmeyenler devletleştirilen ormanın karşılığını alma hakkını kaybeder" hükmü bulunmaktadır.

Bu durumda 4785 sayılı Kanun’un 1, 2 ve 5 inci maddeleri karşısında davacıların tazminat davasının dinlenme olanağı bulunmamaktadır.

6. Kusursuz sorumluluk hallerinden birisi olan ve 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır.

7. Somut olayda ... Gezici Arazi Kadastro Hakimliğinin 1963/26 Esas, 1964/51 Karar sayılı kararıyla davacıların miras bırakanlarının davalarının reddine, tazminat istemine konu 2737 parsel sayılı taşınmazın Öğre Dağı Ormanı niteliği ile Hazine adına tesciline karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 25.11.1964 tarihinde kesinleştiği, dava tarihi itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı Hazineninde süresinde verdiği cevap dilekçesiyle zamanaşımı definde bulunduğu, davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığı da kuşkusuzdur.

8. Her ne kadar asıl davada davacılar vekili; dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisilin Hazineden tahsilini istemiş ise de ecrimisil, kötü niyetli zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu bir şeyi haksız olarak alıkoyması nedeniyle hak sahibine ödemekle yükümlü olduğu bir nevi haksız işgal tazminatıdır.

9. Ecrimisil tazminatı, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi kapsamında olmayıp sadece taşınmazı haksız olarak kullanan gerçek kişilerin ecrimisilden sorumlu olacakları açık olup ecrimisil talebinin de reddine karar verilmesi yerindedir.

10. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aleyhine temyiz olunan davalı ... yararına 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin temyiz eden davacılardan alınmasına,

Davacılardan peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,

07.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.