"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/663 Esas, 2022/663 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/331 Esas, 2021/132 Karar
Taraflar arasındaki taşınmazın tapu kaydının ehliyetsizlik ve şekil eksikliği nedeniyle iptali ve tescil, mümkün olmazsa tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tapu iptal ve tescil talepli davanın feragat nedeniyle reddine, tazminat talepli davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vasisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vasisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vasisi dava dilekçesinde özetle; vasisi olduğu annesi ...'in akıl zayıflığı (mental retardasyon) hastası olduğunu, ayrıca okur yazar olmadığını, dava konusu Bolu ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 112 ada 47 parsel sayılı taşınmazın 3 numaralı bağımsız bölümünün ... adına kayıtlı iken 26.09.2008 tarihinde annesi ... tarafından satın alındığını, sonradan taşınmazın ipotekli olduğunun ortaya çıktığını, ipotek alacaklısı banka tarafından taşınmazın satış işlemlerinin gerçekleştirildiğini, annesi ...'in kendi evinden çıkmak zorunda kaldığını ve halen kirada oturduğunu belirterek, taşınmazın ipotekli olduğunun tapu memuru tarafından annesine söylenmemesi, taşınmazın satışında ipoteği ile beraber aldığına dair bir ibare yazılmadığı, annesi okur yazar olmadığı için buna özgü şekil koşullarının yerine getirilmediği ve akıl zayıflığı hastalığı nedeniyle hukuken ehliyetsiz olan annesinin yaptığı işlemin mutlak butlan ile geçersiz olduğunu belirterek taşınmazın tapu kaydının iptali ve annesi adına tescili, mümkün olmazsa usulüne uygun yapılmayan tapu işlemleri nedeniyle uğranılan zararın davalı Hazineden tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; taşınmazın tapu kaydının ehliyetsizlik ve şekil eksikliği nedeniyle iptali davasının mevcut malike karşı açılması gerekirken müvekkili Hazineye karşı açıldığını, müvekkili Hazinenin taşınmazla herhangi bir ilgisinin olmadığını, husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanılmadığını, tapu iptal ve tescil davası ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayanan davanın birlikte açılamayacağını veya terditli talepte bulunma imkânı olmadığını, tapu müdürlüğünde doktor raporu olup olmadığının sorulmadığını, bunun sorulmasının beklenemeyeceğini ileri sürmüştür.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapu iptal ve tescil talepli davanın feragat nedeniyle reddine, tazminat talepli davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vasisi istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vasisi istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin koşulsuz bir şekilde tapu iptal talebinden feragat etmediği halde karara vardığını, mahkemenin resen ehliyetsizlik iddiasını değerlendirip, vasisi olduğu ...'in uğramış olduğu zararı tespit etmesi gerektiğini, mahkemenin gerekçeli kararında davacı ...'in dış görünüş itibarıyla normal ve öz bakımının yerinde olduğu tespitinin yapıldığını, davanın olduğu gün mahkemeye olan saygılarından dolayı annesinin giyim, kuşam ve öz bakım ihtiyaçlarını gidermesine yardımcı olduğunu, annesinin akıl hastası değil akıl zayıflığı hastası olduğunu, aradaki farkın ihtisas alanı olmaması nedeniyle mahkeme tarafından değerlendirilebilmesinin mümkün olmadığını, annesine taşınmazın ne zaman alındığı sorulduğunda iki yıl önce cevabını verdiğini, ancak taşınmazın onbir yıl önce satın alındığını, ...'in okur yazar olup olmadığının herhangi bir ... okutulup yazdırılarak tespit edilebileceğini, ancak bu hususun "mental retardasyon" hastalığı bulunan ve bu nedenle iradesini açıklayabilecek durumda olmayan vasisi olduğu annesinin beyanına dayandırıldığını ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın davacı ... tarafından 26.09.2008 tarihinde ipotekli olarak satın alındığı, ipotek alacaklısı tarafından taşınmazın satışının 25.09.2010 (tapu kaydına göre 25.05.2010) tarihinde gerçekleştirildiği, davacı ...'in 12.08.2009 tarihinde vesayet altına alındığı, davacı vasisi tarafından davacının dış görünüşünden akıl zayıflığının anlaşılmasına karşın tapu memurunca işlem yapılması ve davacıya taşınmazın ipotekli olduğunun söylenmemesi nedeniyle işbu dava açıldığı, davacı vasisinin, cevaba cevap dilekçesinde tapu iptal tescil davasının sonuçlarından vazgeçtiklerini belirttiği, 18.03.2021 tarihli duruşmada da tapu iptal tescil davasından feragat ettiklerini yinelediği, bu nedenle mahkemece tapu iptal ve tescil davasının feragat nedeniyle reddinin yerinde olduğu, dava konusu taşınmazın davacıya satışına ilişkin resmi senet örneği incelendiğinde davacının el yazısıyla "okudum" yazıp senedi imzaladığının görüldüğü, İlk Derece Mahkemesinin davacının dış görünüşüne dair gözleminde davacının akıl zayıflığının dışarıdan anlaşılmadığının tutanağa geçirildiği, bunun yanında davacı vasisince tasarruf tarihinde de davacının akıl zayıflığının mevcut olduğu belirtilmiş ise de davacının dava konusu taşınmazı satın alma konusunda önceki malikle anlaştığı ve karşılığında bedel ödediği, bu durumda günlük işlerini yürütebildiği sonucuna varıldığı, nitekim davacının bu tapu işleminden yaklaşık bir yıl sonra vesayet altına alındığı, bu gerekçelerle tazminat istemli davanın reddi kararının yerinde olduğu belirtilerek davacı vasisince yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vasisi temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vasisi temyiz dilekçesinde özetle; vasisi olduğu davacı ...’in dava konusu taşınmazın ipotekli olduğu konusunda bilgilendirilmediğini, resmi senetteki okudum ifadesinin taşınmazı ipoteğiyle beraber kabul edildiği anlamına gelmediğini, davacının küçük yaşta geçirdiği rahatsızlık nedeniyle ilkokul birinci sınıfı tekrar ettiğini, buna rağmen okuma yazma öğrenemediğini, ikinci sınıfa geçmeden okulu bırakmak zorunda kaldığını, okuryazar olmadığını, duruşmada kendisine okuryazar mısın şeklinde soru sorulması sebebiyle okuryazarım cevabını verdiğini, davacının akıl zayıflığı hastası olduğunu, sorudaki yönlendirmeye göre cevabın şekillendiğini, akıl zayıflığı olan hastanın beyanına itibar edilemeyeceğini, mahkemenin gerekçeli kararında davacı ...'in dış görünüş itibarıyla normal ve öz bakımı yerinde olduğunun tespitinin yapıldığını, bu konularda kendisinin annesine yardımcı olduğunu, giyim kuşam ile akıl zayıflığı arasında korelasyon bulunmadığını, akıl zayıflığı gibi göreceli bir durumun yokluğuna bilirkişi raporu alınmadan hâkimin tespiti ile varılmasının hatalı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararında davacının taşınmazı satın aldığı tarihten bir yıl sonra vesayet altına alındığı belirtilerek tazminat istemli davanın reddinin yerinde olduğunun belirtildiğini, oysa bireylerin hukuken ehliyetsiz olmasının koşulunun resmi işlemin yapıldığı esnada vesayet altına alınması veya sağlık kurulu raporuna sahip olması olmadığını, resmi işlem ve olaylardan sonra alınacak sağlık kurulu raporu, Adli Tıp Kurumu incelemesiyle de olay esnasındaki durumun tespit edilebileceğini, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.06.1941 tarihli ve 4/21 sayılı kararında bu durumun detaylı olarak açıklandığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararından sonra ablası ... Sezen ile yaptıkları görüşmede taşınmazın anneleri tarafından satın alınması esnasında ablasının bu işleme nezaret ettiği, resmi senet üzerindeki okudum ibaresinin anneleri ... tarafından yazılmadığını, davacının kızı ... Sezen tarafından yazıldığını öğrendiğini, tapu memuru tarafından mevzuatın eksik uygulandığını, görevin gereklerinin yerine getirilmediğini, zararın bu sebeple oluştuğunu, tüm bu hususların alınacak bilirkişi raporu ile tespit edilebileceğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesi. (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesi).
4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
6. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de, somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vasisinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı vasisi'nden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.