Logo

5. Hukuk Dairesi2023/2747 E. 2023/11966 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilindeki ipotek fekki işlemi nedeniyle davacının zarara uğradığı iddiasıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Devlete karşı açılan tazminat davasının reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, tapu kaydının iptali nedeniyle uğradığı zarar ile tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluk arasında illiyet bağının bulunmadığı, davacının 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nda tanınan tasarrufun iptali davası hakkını kullanmadığı ve bu yolla zararını giderebileceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1941 Esas, 2022/3018 Karar

KARAR : Esastan ret/Yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/541 Esas, 2020/56 Karar

Taraflar arasındaki uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Üsküdar 21.Noterliğinin 10.12.2013 tarihli ve 41973 yevmiye numaralı Alacak Temlik Sözleşmesi ile ... Bankası A.Ş.'nin dava konusu alacağı devir ve temlik aldığını, ... Bankası A.Ş. lehine, malikinin ... (1/2 hisse) ve ... (1/2 hisse) olduğu İzmir ili, Bornova ilçesi, ... Mahallesi 342 ada 198 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine 30.03.2007 tarihinde 4719 yevmiye numarası ile 600.000,00 TL ipotek tesis edildiğini, İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2009/2487 ve 2010/797 Esas sayılı dosyaları ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi yapıldığını, İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/797 Esas sayılı dosyası ile taşınmazın satışa çıkarıldığını ve alacağa mahsuben alacaklı ... Bankası A.Ş. tarafından 14.10.2010 tarihinde yapılan ihale ile 150.000,00 TL alacağa mahsuben taşınmazın alındığını, İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/1071 Esas, 2011/1146 Karar sayılı ilamıyla ihalenin feshinin reddine karar verildiğini ve ret kararının kesinleşerek yapılan ihalenin de kesinleştiğini, tescil işlemlerinin tamamlanması için 22.12.2015 tarihinde talimat yazılmasının istendiğini, ancak öncesinde borçlunun talebi üzerine fek müzekkereleri yazılarak ipoteğin fek edildiğini öğrendiğini, taşınmazın fek işlemi üzerine el değiştirdiğini, ilgili memurlar hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, ipotek fek işleminin Tapu Sicil Tüzüğü'nün 88 inci maddesine aykırı olarak gerçekleştirildiğini, Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından fek talebinin elden değil de posta yolu ile yapılmasının talep edilmiş olması halinde ipotek fek işleminin gerçekleşmeyeceğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunu, Tapu Sicil Müdürlüğünün kusursuz sorumluluğunun yanında fek müzekkerelerinin posta ile gönderilmesi gerekliliğini içeren Tapu Sicil Tüzüğü'nün 88 inci maddesine aykırı davranılmak suretiyle ayrıca kusurlu hareketinin de bulunduğunu, somut olayda müvekkilinin zararının davalı İdare tarafından ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, 150.000,00 TL'nin 14.10.2010 ihale tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davada idari yargının görevli olduğunu, Maliye Hazinesinin davada taraf ehliyetinin olmadığını, davacının tazminat isteminin haksız ve yersiz olup kabulü için gereken yasal koşulların bulunmadığını savunarak, açılan davanın görev, husumet ve esas yönlerinden reddini talep etmiştir.

2. İhbar olunanlar ..., ... ve ... vekili dilekçesinde özetle; dava konusu olaya sebebiyet veren müzekkereyi elden bizzat alanların ihbar olunan müvekkilleri olmadığını, davacının uğradığını iddia ettiği zararı gidermek için hiçbir hukuki yolu tüketmeden, zararın doğumuna engel olmadan davalı Hazineye karşı dava açtığını, zararı giderme olanağının bulunması halinde bu yol tüketilmeden Hazine aleyhine açılan davaların redde mahkum olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.

3.İhbar olunan ... vekili vermiş olduğu dilekçesinde özetle; hukuki yollar tüketilmeden doğmuş bir zararın varlığından bahsedilemeyeceğini, ortada tapu memurlarınca yapılmaması gerekirken yapılmış bir işlemin söz konusu olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin harçtan muaf olduğu halde harç alınmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu, faize zararın doğduğu tarihten itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

2. Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmaza ilişkin davacının zararı ile tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu arasında illiyet bağı olması gerektiğini, üçüncü kişinin ağır sorumluluğu bulunması halinde illiyet bağının kesildiğini, davacı tarafın mükerrer icra takibi yapmak suretiyle hatalı işleme neden olduğunu, zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosyanın ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/41552 Esas, 2019/16213 Karar sayılı takipsizlik kararının incelenmesinde dava dışı ...'ın ... Bankasından aldığı kredi karşılığında, babası ... ve amcası ... adlarına kayıtlı olan İzmir ili, Bayraklı ilçesi, Osmangazi Mahallesi, 342 ada 198 parsel sayılı taşınmaza ilgili banka lehine ipotek tesis edildiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2009/2487 Esas sayılı takip ile İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/797 Esas sayılı takiplerin başlatıldığı, İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/797 Esas sayılı dosyası üzerinden 18.09.2014 tarihli Bayraklı Tapu Sicil Müdürlüğüne hitaben yazılan dosya borcunun haricen tahsil edilmesi nedeniyle gayrimenkul üzerindeki satışa arz şerhinin fekkine dair müzekkere ve İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2009/2487 Esas sayılı dosyası üzerinden 18.09.2014 tarihli Bayraklı Tapu Sicil Müdürlüğüne hitaben yazılan dosya borcunun haricen tahsil edilmesi nedeniyle gayrimenkul üzerindeki ipoteğin fekkine dair müzekkerelerinden sonra Bayraklı Tapu Müdürlüğünce 14.10.2014 tarihinde 11330 yevmiye numarası ile taşınmaz üzerinde bulunan ipotek kaydının kaldırıldığı belirlenmiş, ipotek kaldırıldıktan sonra ...'ın amcası ...'ın 1/2 payını oğlu Şener'in boşandığı eşi ...'nın kız kardeşinin kocası olan ...'ya 16.12.2014 tarihinde devrettiği, ...'in de 30.12.2014 tarihinde bu gayrimenkulün 1/4 hissesini ...'a, 1/4 hissesini de ...'na devrettiği, ...'ın da 26.02.2015 tarihinde 1/4 payını kızı ...'a devrettiği, ... mirasçıları olan ..., ..., ... ve ... da ... vekâlet vererek ...'a ait olan 1/2 payı ...'a devrettikleri görülmüş, ...'nun soruşturma aşamasında alınan ifadesinde, ...'ın ricası üzerine herhangi bir ödeme yapmadan ...'ın payını devraldığını, birkaç ay sonra herhangi bir para almadan Enver Turan'ın oğlu ve gelinine bu payı devrettiğini söylediği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/41552-2019/16213 sayılı takipsizlik kararı ile sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarına iştirak ettiklerine dair yeterli delil bulunmadığından şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşıldığından somut olayda; taşınmazın alacaklılardan mal kaçırma kastı ile muvazaalı olarak satıldığı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/41552-2019/16213 sayılı hazırlık soruşturması dosyasında alınan ifadelerden anlaşıldığı halde, davacı tarafın 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu 'nun (2004 Sayılı Kanun ) 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davası açmadıkları, bu şekilde alacağın tahsili veya taşınmazın cebri icra yoluyla satışı sağlanabileceği halde, bu hukuki yola başvurulmadığından dava konusu zararın doğduğu sonucuna varıldığından davacının 2004 sayılı Kanun'da tanınan dava hakkını kullanmadığından, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde öngörülen Devletin kusursuz sorumluluğunun doğması için ön şart olan zarar ile illiyet bağının kesildiği dikkate alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tazminat davasının davacısına tapu iptali ve tescil davası açılması yükümlülüğü getirilemeyeceği gibi, dava açılıp sonuçlansa dahi tazminat davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği, Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre, tapu sicil memurunun kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın devletin sorumluluğu tehlike sorumluluğu olduğu buna göre temyize konu dava dosyasında müvekkil şirketin zararının davalı idare tarafından ödenmesi gerektiğini ileri sürerek resen gözetilen nedenlerle kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de somut olayda 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacıdan 269,85 TL temyiz karar harcı ile 1330,20 TL temyize başvurma harcının alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,