"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/384 Esas, 2022/627 Karar
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki sahte nüfus cüzdanı ve vekâletnameye dayalı olarak tapuda yapılan satış nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Gelibolu ilçesinde gayrimenkul yatırımı, emlak alım satımı işleri ile iştigal eden bir firma olduğunu, dava konusu ... ili, Gelibolu ilçesi, Yazıcızade Mahallesi 162 ada 261 sayılı parsel sayılı taşınmazı 30.03.2011 tarihinde Gelibolu Tapu Müdürlüğünün 2118 yevmiye numaralı işlemi ile taşınmazın malikleri ... ve ...'dan devraldığını, devir işlemi öncesinde müvekkilinin iş yerinin telefon ile aranarak, bu taşınmazın babası ve halasına ait olduğunu bildiren şahıs tarafından taşınmazın satılık olduğu bildirilerek tapu fotokopisinin müvekkile faks yoluyla gönderildiğini, ardından taşınmazın satışı hususunda anlaşıldığını ve satış işlemlerini yapmak üzere vekâletname almak üzere Bandırma 3. Noterliğine gidildiğini, burada ... ve ...'ün kimliklerini ibraz etmesi üzerine vekâletname düzenlendiğini, ancak düzenlenen vekâletnamede tapu maliklerinin ibraz ettikleri kimlik bilgileri ile UYAP ortamından alınan kimlik bilgilerindeki düzenleme tarihlerinin farklı olduğunu, bu durumun noterlikçe ve tapuda işlem yapan memurlarca da gözden kaçırıldığını, çalıntı kimlik ile işlem yapıldığını, gerçek tapu malikleri tarafından açılan dava sonucu tapunun iptaline karar verildiğini, böylelikle müvekkilinin mağdur olduğunu, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile dava konusu taşınmazın rayiç değeri ve taşınmazın satışı için tapuda ödenen harç ve döner sermaye giderlerinin tespiti ile olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca Gelibolu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/92 Esas, 2012/289 Karar sayılı kararında hükmedilen 5.720,00 TL avukatlık ücreti ve 1.167,34 TL stopaj bedeli, 2.227,50 TL harç, 760,90 TL yargılama gideri, 4.000,00 TL avukatlık ücreti ve 800,00 TL stopaj bedelinin karar tarihi olan 01.12.2011 tarihinden itibaren davalı Hazineden yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Tapu Müdürlüğüne izafeten Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca açılan davada davalı sıfatının Hazineye ait olduğunu, oysa dava dilekçesinin tapu müdürlüğüne tebliğe çıkarıldığını, dava dilekçesinin Maliye Bakanlığına tebliğinin gerekli olduğunu, oluşan zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmayıp hatalı vekâletnameden kaynaklandığını, bu sebeple Bandırma 3. Noterinin zarardan sorumlu olduğunu, olayda üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesecek nitelikte ağır kusurunun mevcut olduğunu, olayda davacının da kusurunun bulunduğunu, davacının basiretli bir iş adamı gibi davranmadığını, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III.MAHKEME KARARI
Mahkemenin 22.05.2014 tarihli ve 2012/356 Esas, 2014/408 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne, 50.500,00 TL taşınmaz bedelinin ve 1.196,00 TL tapu harç ve masrafının 30.03.2011 tarihinden itibaren, 14.675,00 TL yargılama giderinin de tapu iptal davasının karar tarihi olan 01.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 22.05.2014 tarihli ve 2012/356 Esas, 2014/408 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı tapu müdürlüğüne izafeten Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 07.11.2016 tarihli ve 2016/6159 Esas, 2016/10204 Karar sayılı kararı ile somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmanın temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesinin gerekli olduğu, davanın niteliğine göre husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan tapu müdürlüğünün hasım gösterildiğini, dava dilekçesindeki anlatım ve istemden asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğunun anlaşıldığı, hal böyle olunca davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemeyeceği, ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma halinin mevcut olduğu, Mahkemece temsilcide yanılma hali resen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 18.05.2017 tarihli ve 2017/38 Esas, 2017/298 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne, 50.500,00 TL taşınmaz bedelinin ve 1.196,00 TL tapu harç ve masrafının 30.03.2011 tarihinden itibaren, 14.675,00 TL yargılama giderinin de tapu iptal davasının karar tarihi olan 01.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 18.05.2017 tarihli ve 2017/38 Esas, 2017/298 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08.07.2020 tarihli ve 2017/9886 Esas, 2020/2561 Karar sayılı kararı ile çekişmeli taşınmazın zararın doğduğu 20.02.2012 tarihinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 15 inci maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre bu tarihteki gerçek değerinin tespit edilmesi suretiyle denetime imkan veren rapor hazırlattırılarak oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, 200.564,66 TL tazminatın zararın doğduğu 20.02.2012 tarihinden itibaren ve 1.196,00 TL tapu harç ve masrafının 30.03.2011 tarihinden itibaren, 14.675,00 TL yargılama giderinin de tapu iptal davasının karar tarihi olan 01.12.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla arazi vasfında olduğunu, taşınmazın arsa niteliğinde kabul edilmesi suretiyle yüksek bedel belirlendiğini, davacının taşınmazı 21.01.1998 tarihinde 13.000 TL’ye aldığı ve 20.500 TL’ye sattığını, dolayısıyla davacının satış işleminden kazancının olduğunu, bilirkişiler tarafından bu bedellerin güncellenmiş değerinin hesaplanarak toplam bedelden mahsup etmesi gerektiğini, faiz başlangıç tarihinin hatalı belirlendiğini, üçüncü kişinin ağır kusuru sonucunda 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine ilişkin uygun illiyet bağı şartının kesildiğini ve gerçekleşmediğini, tapu memurlarının ise beraatlerine karar verildiğini, dava konusu olayların çok kısa bir süre içerisinde yaşanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu durumun davacı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterdiğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Bozma kararı öncesi Mahkemece verilen hükümde davanın kabulü ile 50.500,00 TL taşınmaz bedeli, 1.196,00 TL tapu harç ve masrafı ve 14.675,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 66.371,00 TL bedelin davalı Hazineden alınıp davacıya verilmesine hükmedildiği ve bu kararın yalnızca davalı Hazine vekili tarafından temyiz edildiği, bu durumda tazminat bedeli yönünden davalı Hazine lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu hususu gözetilmeden bozma kararı sonrası daha yüksek tazminat bedeli üzerinden hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA,
09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.